USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Belediye Başkanlığı Bir Meslek Midir?

11-12-2018

Soruyu "siyaset bir meslek midir?" şeklinde de sorabiliriz. Ancak gündemde yerel seçimler var ve en çok konuşulanlar da belediye başkanları ve adaylar olduğu için soruyu böyle sormayı uygun buldum.

Nereden çıktı bu "meslek" meselesi? diyeceksiniz. Etrafınıza bir bakın, siyaset erbabını, eski-yeni belediye başkanlarını gözlemleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bu insanları ömür boyu büyük bir hırsla koltuk peşinde koşturan şeyin sebeplerinin, bir türlü düzeltemediğimiz siyaset düzeni, kuralsızlık ve toplumsal duyarsızlık olduğunu göreceksiniz.

En küçüğünden en büyüğüne, beldeyi, ilçeyi ve şehri yöneten insanlara "Belediye Başkanı" diyoruz. Bu insanlar halkın oyuyla seçiliyorlar ve Türkiye´deki uygulamaya göre de beş yıl süreyle şehirlerimizi yönetiyorlar.

Aday belirleme yöntemi partilerin hemen hemen hepsi için aynı. Adayları genel merkezler ve genel başkanlar belirliyor. Özel durumları gözetilmesi gereken, STK´ların etkili olduğu, halkın çoğunluğunun adayın kimliği ve kişiliğine dikkat ettiği iller ile o parti için yarışın çetin geçeceği düşünülen yerlere özen ve ihtimam gösterilir, kılı kırk yararak, defalarca yapılan anketler ve kamuoyu yoklamaları sonucu aday belirlenir. Partinin ezici çoğunluğa sahip olduğu, kesin kazanılacak gözüyle bakılan seçim bölgelerinde ise aynı özen genellikle gösterilmez, "yukarılarda" kulisini iyi yapanlara koltuklar ikram edilir. Burada tek ölçüt vardır: Seçimi her hal ve şartta alabilir miyiz? Cevap "evet" ise gerisi kolaydır. O zaman en uygun aday, karar vericilerle en iyi "iletişim" kuran adaydır. Halktan beklenen önlerine konan adayı sorgulamadan benimsemek ve coşkuyla desteklemektir.

Kuralların hakim olduğu ülkelerde bir göreve gelmek de gitmek de bilinen ve herkesin kabullendiği yöntemlerle olur. Partiler kurumsal bir kimliğe sahip oldukları için sürprizlere yer yoktur.Belirleyici olan genellikle parti teşkilatlarıdır, üyelerdir.Bu sebeple hata payı en aza düşürülmüş olur.Sorumluluk tabana yayıldığı için yaşanan tecrübelerle insanlar siyasi mücadeleyi ve seçmeyi-seçilmeyi öğrenirler.Demokrasi kültürü oluşmuş ve içselleştirilmiştir.

Gelişmiş demokrasilerde belediye başkanları ve her kademede görev yapan siyasetçiler daha bu görevlere talip olurken veya aday gösterilirken bunun bir nöbet değişimi olduğunun bilincinde olarak hareket ederler.Onlar ta başından itibaren geçici bir süreyle görev yapacaklarını kabullenmişlerdir.Bundan dolayı da hayatlarında hiç bir şey değişmez.Görevlerine mutad vasıtalarla giderler, kıyafetleri her zamanki gibidir.Kendilerini ayrıcalıklı bir konumda hissetmez ve görevlerine odaklanırlar.Onlar için yaptıkları bu geçici toplumsal hizmet bir meslek haline dönüşmez, dönüşemez.Ne kendileri böyle düşünür, ne de toplum tersine bir duruma müsade eder.Seçildikleri görev yerlerinde üstün başarı gösterenler daha üst makamlara kademeli olarak yükselirler.Görev süreleri dolunca eski konumlarına,normal hayata dönmekte zorlanmazlar, mesleki faaliyetlerine kaldıkları yerden devam ederler.Toplumsal faaliyetlere, üyesi oldukları STK´ların etkinliklerine katılırlar.Oturdukları koltuğu bir başkasına devrettikten sonra dönüp bir daha geriye bakmazlar.Halk arasında saygın ve itibarlı insan muamelesi görerek hayatlarını sürdürürler..Görevlerini tamamlamanın, nöbetlerini tutmanın huzuru ve onuru ile ömürlerini doldururlar.

Demokratik olgunluğa erişmiş toplumlarda başarısız yöneticiler, genellikle kendileri aday olmaz veya süreleri bitmeden istifa ederler.Bazen bizim için önemsiz gibi gelen konularda, doğrudan kendi sorumluluk alanlarını ilgilendirmese de derhal istifa kurumunu çalıştırırlar.Böylece halk içinde mevcut saygınlıklarını bir ölçüde de olsa muhafaza ederler.

Bizde ise durum genellikle epeyce farklıdır.Kurallar değil kuralsızlık esastır.Şu veya bu yöntemle bir koltuğa oturan kişinin temel kaygısı koltuğunu muhafaza etmektir.Birinci günden itibaren önümüzdeki beş yıl yapılacak hizmetlerden çok bir sonraki seçimde de aday olabilmek temel hedeftir, en büyük kaygıdır.Bu sebeple vasıflı insanlarla çalışılmaz, inisiyatif kullanabilen üretken insanlar ekipte yer bulamaz.Çünkü bunlar muhtemel rakipler olarak görülür.Emre itaat edecek, sözde uyumlu,"evet efendimci", "siz nasıl tensip buyurursanız" diyenler tercih edilir.Ehliyet, liyakat,istişare gibi kelimeler sakız gibi çiğnenir ama asla gereği yerine getirilmez.

Bizde koltukta ömür boyu oturmak başarı, yeniden aday gösterilmemek ise başarısızlık olarak görüldüğü, görevler mesleğe dönüştüğü için bu insanlar normal hareket edemezler.Eski hayatlarına dönmek onlar için imkansız gibidir.Psikolojileri bozulur, normal düşünemez hale gelirler.Ana caddede şöyle tek başlarına yürüyemezler.Hiç aday olamayanların yanı sıra kıısa veya uzun süre görev yapmış insanların da sürekli olarak aday olduklarını, koltuğa tekrar oturmak için sürekli fırsat kolladıklarını görürsünüz.Hayat boyu tek bir gayeleri vardır, o da tekrar koltuğa kavuşmak ya da iyi-kötü bir koltuk sahibi olmak!

Peki bu durum normale çevrilebilir mi? Sadece belediye başkanları değil, değişik makamlarda, mevkilerde hizmeti geçmiş insanlardan bir şekilde yararlanılamaz mı?Birikimleri ile,tecrübeleri ile şehrimize, ülkemize katkı sunmaya devam edemezler mi?Çözüm aslında çok basit:Tecrübeye değer verilecek,emektar insanlar onore edilecek.Yeni projeler yapılırken, öncelikler belirlenirken mutlaka önceki başkanlarla istişare edilecek.Görev süresi dolanlar ortak aklın harekete geçirildiği,bununla birlikte manevi tatmin ihtiyacının da karşılandığı,gerçek manada oluşturulan, işlevi ve toplum nezdinde bir karşılığı olan istişare heyetlerinin birer üyeleri olarak yaşadıkları şehre katkıda bulunmaya devam edecekler.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?