USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Tarımda Verimliliği Etkileyen Faktörler

13-12-2018

Tarımın ekonomik gelişmeye katkısını arttırmak sektörde en uygun teknolojilerin kullanılarak üretimin mümkün olan en üst düzeyde gerçekleştirilmesiyle mümkün olur. Kendine has özellikleri olan tarım sektörünün, sektörler arası ilişkilerdeki etkileşimlere uyum sağlaması buna bağlıdır. Çünkü, verimlilik artışı sağlamak amacıyla oluşan girdi talebi, tarımın diğer sektörler tarafından teknoloji transferi şeklinde beslenmesini gerektirmektedir. Bu da ekonomik gelişme düzeyi ile çok yakından ilgilidir. Tarımda üretim artışını sağlayacak teknolojik ekipman başta sanayi sektörü olmak üzere diğer sektörlerden karşılanmaktadır. O halde, tarımın geliştirilmesi yanında sanayi sektörünün, başka bir ifade ile iktisadi gelişmenin sağlanması gerekmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerde tarımsal üretimi arttıracak teknolojileri ülkelerin kendi sanayilerinin karşılayamaması, söz konusu girdilerin ithalat yolu ile elde edilmesini gerekli kılmaktadır. Bu da tarımda üretim maliyetini arttırdığı gibi, uygun faktör bileşimininde sağlanamamasına dolayası ile tarımsal prodüktivite ile ilgili sağlıklı verilerin elde edilememesine neden olmaktadır. Ancak bununla birlikte ekonomik gelişme için sektörler arasındaki ilişkilerin uyum sağlaması zorunluluğu, iktisadi gelişme oranı kadar, tarım sektörü de gelişen teknolojilerden kendi payına düşeni almaktadır.

Görüldüğü gibi, tarım sektöründe verimlilik artışından söz edilirken, iktisadi gelişme ve tarım-sanayi ilişkilerinden de bahsetmek gerekmektedir. Tarımın iktisadi kalkınmadaki rolü ve tarım sanayi ilişkilerini çalışmamızın ikinci bölümünde ele almış bulunmaktayız. Şimdi tarımsal prodüktiviteyi belirleyen en önemli değişikliklerden teknolojik düzey, tarımsal eğitim ve tarımda kullanılan yeni teknolojilerin benimsenmesi konularını ele alalım.

Teknoloji Düzeyi

Tarımsal üretimin toprağa bağımlılığı, kullanılan teknolojinin de farklı olmasını gerekli kılmaktadır. Tarımda teknolojinin verimli kullanılabilmesi, üretim faaliyetinin yapıldığı coğrafi alana, iklim şartlarına ve tarımsal işletmeler arası kaynak dağılımının belirlediği ihtiyaçlara cevap verebilmesine bağlıdır. Bu bakımdan, tarımda uygulanan teknoloji, diğer sektör teknolojilerinden farklı ve kendine özgü bir teknolojidir.

Tarımda uygulanan teknolojiler, biri emel verimliliğini ikame edebilen mekanik teknolojiler, diğeri ise hem emek hem de toprağın verimliliğini arttıran biyolojik teknolojiler olmak üzere iki kısma ayrılır. Hangi teknolojinin kullanılacağı veya faktör bileşiminin ne şekilde oluşacağını, sahip olunan kaynaklar belirlemektedir. Şüphesiz ülkelerin tarımda kullanacakları teknolojileri kendilerinin üretmeleri en uygun olanıdır. Ancak, tarımda ekonomik katkı yaratacak teknolojileri üretmek sermaye-yoğun sanayilerin kurulmasını gerektirdiğinden, ekonomik gelişme açısından bu düzeyde olmayan ülkeler çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Tarımsal verimliliği arttırmak için ithal edilen teknolojiler sektörde optimum faktör bileşiminin oluşmasını sağlayamamaktadır. Zira, fiyat istikrarı bakımından dengesiz bir ortama sahip olan tarım sektöründe ithal teknolojilerin, kullanılması faktör maliyetlerini de arttıracak ve dolayısıyla üretimin pahalıya elde edilmesine sebep olacaktır. Üretimdeki gelir ve fiyat dengesizliğini gidermek amacıyla yapılan devlet müdahaleleri zamanla ekonomi için önemli yük oluşturmaktadır.

Diğer taraftan, yukarıda da belirttiğimiz gibi, tarımsal teknolojiler tarım dışı sektörler tarafından üretilmektedir. Ayrıca, mekanik ve biyolojik teknolojileri arasında da üretim sürecine girmeleri bakımından önemli farklılıklar vardır. Mekanik teknolojileri üreten firmalar tarafından  genellikle tekel durumu oluşmakta ve fiyatlar açısından talep zorlanmaktadır. Bu da, mekanik teknolojilerin kullanımını sınırlamakta veya sermaye oranında kullanımına imkan vermektedir. Özellikle emeğin toprağa göre kıt olduğu ülkelerde mekanik teknoloji kullanım talebinin yüksek olması, söz konusu girdinin elde edilmemesi verimliliği sınırlandıracak ve üretimin tamamen tıbbi şartların etkisinde kalmasına sebep olacaktır. Bu durum, gübre ilaç gibi bazı biyolojik teknolojiler için de geçerli olmakla birlikte, tohum ıslahı gibi diğer bazı teknolojilerin kullanımı yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Çünkü, özellikle gelişmekte olan ülkelerde emeğin toprağa göre bol ve ucuz olması biyolojik teknoloji talebini uyarmakta ve kullanımını da mümkün hale getirmektedir. Mekanik teknolojilerin çoğu kez ithal edilmesi veya az gelişmiş ekonomiler açısından üretim maliyetinin yüksek olması, emeğin bol fakat, toprağın sınırlı olmasından dolayı tarıma girdi kullanım talebinin biyolojik teknolojiler yönünde gelişmesine sebep olmaktadır.

Tarımdaki gelişmeleri ülkedeki sanayileşme düzeyinde farklı olarak ele almamak gerekir. Başka bir ifade ile, tarımdaki verimlilik artışını, sanayileşme durumu ile paralel olarak ele almak gerekir. Çünkü tarımda teknoloji kullanımı ile verimlilik aynı anlama gelmektedir. Teknoloji ise tamamen sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. Sanayiinin gelişmesi, tarımda kullanılacak modern girdilerin maliyet ve fiyatlarını düşürmekte, tarımsal ürün talebini ve tarımsal gelirleri arttırmakta, tarımdan işgücünü çekip tarımsal işgücünü nispi olarak azaltılarak yeni teknolojilere talep yaratmaktadır. Bu da tarımsal tekniklerin kullanım ve yaygınlaşmasına imkan vermektedir. Böylece tarımda teknoloji kullanım düzeyi de belirlenmiş olmaktadır. Özellikle mekanik teknoloji kullanımının uygun faktör birleşimi düzeyine çıkarılması, emeği ikame edeceğinden dolayı gelişmekte olan ekonomiler açısından önem arz etmektedir. O halde tarımda mekanik teknoloji kullanım düzeyi veya teknolojinin emeğe ikame oranı bir anlamda ekonomik gelişme düzeyinin de bir anlamda ekonomik gelişme düzeyinin de bir göstergesi olmaktadır.

Eğitim Düzeyi

Tarımda verimliliği arttırıcı faaliyetlerin en önemlilerinden biri de üreticilerin eğitimidir. Tarımda teknolojilerin uygulanması her şeyden önce bilgi ve eğitim gerektirir. Bu bakımdan, tarımsal eğitim ve araştırmalara ağırlık vermek, üretim ile teknoloji kullanımının arttırılması yönünde bilgi birikiminin oluşmasını sağlamak, önemli bir sorun oluşturmaktadır. Çünkü, teknoloji kullanımının arttırılması yönünde bilgi birikiminin oluşmasını sağlamak, önemli bir sorun oluşturmaktadır. Çünkü, teknolojik bakımdan faktör bolluğuna sahip olmak üretimin arzu edilen düzeyde gerçekleşmesine imkan vermeyebilir. Ayrıca, üreticilerin genel ekonomik hedefler açısından tarımsal üretimin önemini kavramaları ve geçimlik üretim yapmak yerine, ticari üretim yapmak konusunda da bilinçlenmeleri gerekmektedir. Bunun için de, tarımsal üretimle ilgili yapılan teknolojik ve biyolojik araştırma sonuçlarının üreticilere ulaştırılması, verimliliğin arttırılmasına sebep olabilecek diğer gelişmelerin üretim sürecine sokulması kaçınılmaz olmaktadır.

Tarımsal eğitim düzeyinin geliştirilmesine paralel olarak ortaya çıkan en önemli sorun da tarımsal yayım faaliyetidir. Tarımsal yayım, tarımla ilgili araştırmacılar teknoloji üretenler ile tarımda üretim faaliyetlerine katılanlar arasındaki ilişkiyi ortaya koyan ve geliştiren önemli bir faktördür. Tarımda ihtiyaç duyulan teknolojileri bulmak, bunların kullanımını öğrenmek özellikle dağınık bir şekilde bulunan küçük ve orta boy işletmelerin ekonomik ve sosyal imkanlarını aşmaktadır. Bu bakımdan, yaygın ve birbirinden bağımsız olarak faaliyet gösteren işletmeler arasındaki bilgi akımı veya bilginin işletmelere ulaştırılması yayım faaliyetlerinin görevleri arasında yer almaktadır. Bazı tarımsal gridi üreten firmaların yayım hizmetleri üreticiye kadar ulaşmakla beraber, söz konusu firmaların bu faaliyetleri daha çok reklam amacına yönelik olduğundan, sektörün tümü açısından değerlendirildiğinde yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, teknolojik hizmetlerin uygulamaya konulması ve bu konuda gerekli bilginin üreticiye ulaştırılması kamu sektörünün görevleri arasına girmektedir.

Tarımda teknolojik bilgi birikiminin sağlanmasını, tarımsal işletmelerin işleyişine bırakmak rasyonel bir davranış değildir. Çünkü, sahip olduğu özelliklerden dolayı tarım sektörüne kamu müdahalesi kaçınılmaz olmaktadır. Bilindiği gibi, tarımda üretimin tabii şartlara bağlılığı, üretim birimlerinin dayanıklılığı, özellikle tarımsal ürün fiyatlarının gösterdiği istikrarsızlıklar gibi nedenlerden dolayı devlet sektöre müdahale etmektedir. Tarımsal yayım faaliyeti de bu açıdan değerlendirildiğinde bir müdahale aracı olmaktadır. Zira, dağınık ve koordinasyondan yoksun tarımsal işletmelerin üretimlerini verimlilik açısından değerlendirmek oldukça güçtür. Çünkü, herhangi bir, üretim birimi için hesaplanabilen kısmi verimlilik, diğer üretim birimleri için geçerli olamayabilir. Teknoloji kullanımı ve bilgi düzeyi bazı işletmeler için istenilen seviyede olabilir. Oysa, verimlilikten amaç tüm sektör çapında veya değişik mekanlarda üretilen herhangi bir ürün için beklenen üretim artışıdır. Bu sebeple, tarımda toplam verimliliği belirlemek zorlaşmaktadır. Yayım faaliyetleri bu belirsizlikleri gideren ve toplam verimliliğin arttırılması yönünde üreticilerin bilgilendirilmesini sağlayan önemli bir faktör olmaktadır.

Yeni Teknolojilerin Benimsenmesi ve Kullanılması

Yeni teknolojilerin benimsenmesinde en önemli unsuru üreticilerin gelir düzeyi oluşturmaktadır. Tarım sektöründe gelir düzeyi ise, özellikle gelişmekte olan ülkelerde dengesiz ve genellikle düşük bir durumdadır. Gelirin düşük olması şüphesiz  girdi talebini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu bakımdan, teknolojilerin benimsenip benimsenmemesini bir anlamda üreticilerin geçimlik ürün veya ticari ürün üretip üretmedikleri belirlenmektedir. Ticari ürün elde eden üreticilerin ekonomik durumları müsait olduğundan hem stok yapma imkanına hem de yeni teknolojilerin kararlılığı benimsenmiş olur. Şüphesiz teknolojinin benimsenmesinde daha evvel belirttiğimiz gibi eğitim ve yayım faaliyetlerinin rolü büyüktür.

Geçimlilik üretim yapan üreticiler için durum daha farklıdır. Bu tür üreticiler kendi ihtiyaçları kadar ürün yetiştirebildiklerinden, teknoloji kullanımından önce geçimlerinin teminini sağlamak noktasında yönelmektedirler. Çünkü, tarımsal üretimin daha çok tabii şartların etkisinde olması, zaman zaman üretim açısından sektörde istikrarsızlıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Stoklama imkanına sahip olmayan küçük üreticilerin bu tür dalgalanmalardan zarar görmemeleri için kendilerini bu yönde motive etmeleri doğaldır. Açlık ve borçlanma  korkusu, geçimlik ürün elde eden üreticileri geleneksel metotlarla üretim yapmaya teşvik etmekte ve bir nevi geçimini garanti etmeye yöneltmektedir. Buradan şu sonuca varmak mümkündür.: geçimlik üretim yapan üreticilerin yeni teknolojileri benimseyebilmeleri bir tarafa, eğer kendi şartlarıyla baş başa bırakılırsa geleneksel metotlarla  üretim yapmaları ekonomik amaçlarına daha uygun olacaktır.

Ancak, bilindiği gibi hemen hemen her ülkede devlet değişik araç ve metotlarla tarım sektöründe müdahale etmektedir. Daha çok sektördeki gelir dengesizliklerini gidermek, üretimin daha sağlıklı bir altyapıya kavuşmasını amaçlayan destekleme mahiyetindeki devlet müdahaleleri, özellikle küçük üreticilere kadar teknolojik imkanlardan istifade edebilmeyi  mümkün hale getirmektedir.  Geçimlik üretim yapan üreticilere teknoloji kullanabilme imkanı verildiğinde söz konusu teknolojiyi benimsemelerinde hemen mümkün olmamaktadır. Zira, teknolojinin benimsenebilmesi için, bu teknolojinin değişik şartlar altında ürün katma değerinin yüksek olması gerekmektedir. Ayrıca, yeni teknolojinin kullanımı halinde girdi masraflarının ve diğer yatırım maliyetlerinin yüksek olması, sektörde çıkabilecek bir istikrarsızlıktan dolayı üreticinin geçimini tehdit edecek boyutlarda olmamalıdır. Üreticiye bu şartlar sağlandığı ve güvence verildiği taktirde yeni teknolojilerin benimsenmesi mümkün hale gelecektir. Dolayısıyla toplam üretim düzeyinde geçimlik ürün elde eden üreticiler de katkıda bulunmuş olacaklardır. Böylece sektörün tümünde teknoloji kullanımı açısından bir yapı değişikliği ortaya çıkacaktır.

Yeni teknolojilerin benimsenmesini etkileyen faktörlerden biri de teknolojinin işletme düzeyinde bileşimidir. Zira teknoloji kullanabilme imkanına sahip olmalarına rağmen işletmeler arasında verimlilik açısından farklılıklar ortaya çıkmaktadır. İşletme düzeyinde verimliliği etkileyen en önemli faktörler ;

a) Eğitim düzeyi ve iş gücü

b) İşletmenin öz sermayesi

c) Kredi imkanları

d) Üreticilerin demografik yapısıdır.

Eğitim düzeyi ve işgücünün verimlilik konusundaki olumlu etkilerine daha önce değinmiştik. Ancak, emek verimliliği büyük işletmelerde daha fazla, küçük işletmelerde ise, daha azdır. Küçük işletmelerde daha çok aile emeği kullanılır ve aile fertlerinin geliri emeğin ortalama ürünüdür. Büyük işletmelerde ise, işçi çalıştırıldığından ve verilen ücretler emeğin marjinal ürününe eşit olduğundan, normal şartlar altında marjinal ürünün ortalama üründen fazla olması işletmedeki verimlilik düzeyini arttırmaktadır. Bu bakımdan, işletme düzeyinde verimliliği arttırmak için demografik yapının uygun olması ve emeğin marjinal bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Küçük çaptaki aile işletmelerinde emek verimliliğinin düşük olması gelir düzeyini de etkileyeceğinden yeni teknolojilerin benimsenmesi de gecikmiş olacaktır. Bununla birlikte yukarıda belirtildiği gibi, küçük işletmelerin sorunlarının artacağı ve büyük işletmeler kadar olmasa bile, yeni teknolojileri benimseyip kullanabileceklerini ifade edebiliriz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?