USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Yedi İklimi Dolaşan Çağrı

11-12-2018

745.  vuslat yıldönümünün yaklaştığı şu günlerde  (7-17 Aralık )  hoşgörü ve sevgi elçisi Hz. Mevlana çağlar ötesinden: ?Bâzâ bâzâ her ânçi hestî bâzâ?  (Gene gel, gene. Ne olursan ol) demişti. Hala onun ?gel? çağrısı semalarımızda yankılanıyor.

Yine insanlık onun manevi iklimiyle yeşerecek ve ışığıyla aydınlanacak bugünlerde. Noksan gelen tamam olacak, kemal olan cemal bulacak.

Tasavvuf  felsefesinin  büyük  alimi  Mevlana´ya  bunca  saygı  ve  sevgi  neden ? Her  yıl  onun  ?´gel  ?´  çağrısına  her  ırktan, her dilden, dinden, renkten  insanların  bölük  bölük  gelmesinin  ve  gelmeye  devam  etmelerinin  asıl  sebebi ne ? Hz. Mevlana, sadece  basit bir  ?´gel ?´ çağrısı  mı  yapmıştır ? Bu  çağrı  bugüne  kadar  hep  yanıt  buldu  bundan  sonra  da  yanıt  bulacağı muhakkak. Bu  çağrının    gizemi   şu  iki  yerde   saklı: Gel, piş vehazreti  insan  ol !İşte   bu  yüzden  kainat  yüzyıllardır   Mevlana ?da  kendinden  bir  parça  bulur. Çünkü  onun  çağrısında  ruhumuza  çok  yakın  kavramlar   ve  özüne  dönmek   vardır. Bir  de  o  gerçek  manada   kul   ve  kâmil ?i  insan  olduğu  için, onun   gönül  çağrısına    insanlar  toplanarak , birlik  kapısından  gönül  kıblegâhını  tavafa  girmişlerdir. Bu durumda   mananın  derinliğine  ve inceliğine   daha  iyi  bakmak  gerekir.

Mevlana,  çağının  çok  ötesinde bir  düşünceyle   insanlığa  doğruyu , gerçeği  göstermiş, yaşadığı  yüzyılda  ve  gelecekte  insanlığın  yaşadığı , yaşayacağı   olumsuzlukları  çok  iyi  tahlil  etmiş : ?´ Dün  dünde  kaldı cancağazım, bugün  yeni  şeyler  söylemek lazım.´´  diyerek  aslında  yüzyıllar  ötesinden , yüzyıllar  sonrasının  sözünü  söyleyerek , öğütleriyle  hazreti   insan   olmanın  ve  bu  dünyada  nasıl  hep  beraber  dostluk ,barış ve  sevgi  içerisinde   yaşamanın    tarifini   vermiştir. O  yüzden  ki   asırlar ötesinden  bugüne  ışık  tutabilmiştir. Nitekim  bu engin  düşünceleri   insanlığın  ilgisini  çekmiş, bunun  için  toplum  ve  kültür  üzerinde  etkisi kalıcı  ve  sürekli  olmuştur.

Çünkü; o  bütün  dünyaya   yepyeni  bir  manevi  görüş   getirmiş, karşılıklı  sevgiyi , saygıyı , barışı , dostluğu  hoşgörüyü , herkesi  eşit  sayan  birleştirici  gücü  dünyaya  tanıtmıştır. İnsan  olmanın  gerekliliklerini   kısacası  özlemi  duyulan   kavramları  hayatımıza  sokarak,  uyuyan  gönüllerimizi  uyandırmış, ufkumuzu  genişletmiş ,  gönüllerimize  böylelikle  ışık  tutmuştur. Mevlana´nın  fikri  hayatını , insanlara  verdiği  mesajları   layıkıyla  anlayabilmek  için  en  önemli  vesikaları   olan  eserlerine, özellikle  muazzam, her zekayı ve  her  devri   tatmin  etmiş   en  ünlü  ve  en  hacimli  olan  eseri    Mesnevi´ ye ; dolayısıyla  Mesnevi ?de   yer  alan  hikayelere  bakmak  lazım. Bu  hikayelerde  insanlığa  iletmek  istediği  o   çok  mesajlar  vardır  ki  yalnız  idrak  edebilenler  için  eşi  bulunmaz  bir ilim, idrak  edemeyenler için  de  basit  birer  hikaye  olmaktan  asla  öteye  gidemezler. İnsanı  çok  iyi  tanıyan  ve  insan  olmanın  gerekliliğini  her  daim  ön  plana  çıkaran  Mevlana, kendisine  kadar  hiç  kimsede  görülmemiş ve  görülmeyecek  kadar  zengin  olan  bir  bilgi, kültür , görgü, duygu, ahlak , düşünce ve  kültür hazinesinin  mimari  olmuş  ve  bir  medeniyetin  temellerini  atmıştır. 

Burada  Mevlana ?nın   birçok  insan  görüşünden    birkaçının  üzerinde  durmak istiyorum. İnsanlar  farklı  din  dil mezhepten  olabilirler  fakat  ona  göre  her  insan  eşittir. Gök kubbenin altındaki  tüm  insanlar  yaratılış  olarak  kardeştir. Her  dilden, milletten , mezhepten, ırktan  olan  insanı , en  başta Allah ?ın  yarattığı  ve  yaratıcının  nurunu  taşıdığı için , sevmek  panteizmini  ancak  onun  eserlerinde  ve  düşüncelerinde  buluruz. İnsanları birlik hamuruyla  yoğurup, Ferhat  misali   kalplerdeki  ayrılık   dağlarını  delmiştir. İnsanlara  bağlayıcı  ve  müşterek  bir  dil   tavsiye  eder ki  bu   da  en  güzel  anlaşma  vesilesi  olan ?´gönül dili ?´dir. Her  dilden, milletten ,  insan  onun  nazarında   idrak  etmeye  en  elverişli  bir  duyuş  ve  düşünüşe  sahip  olan  yeryüzündeki  tek  varlıktır.  O  zaman  insan düşünme  ve  anlama  melekesine  sahipse , duyuyorsa , sezinliyorsa tek  ve  gerçek  hakikati bulmalıdır.

?Ey kardeş, sen  sadece  duyuş  ve  düşünüşten  ibaretsin .Geri  kalanın  ise   yalnızca  et  ve  kemiktir.´´  deyişi  bunun  içindir. Ruhların   mimarı  Mevlana, özellikle  ruha  edep  ve  tevazu tavsiye  edip  çalışmayı  da  öğütler. Ey Gönül / Sen, sen ol kimsenin gönlünü yıkma / Dikenin ucuna çık  da  , edep çizgisinden çıkma ! deyişi  boşuna  değildir. Çünkü  edep,  beşeri  diğer  varlıklardan  ayıran  en  önemli  özelliktir. Aynı  zamanda  edep , kişinin gönül aynasıdır. İyiliği,  cömertliği , terbiyeyi  ve  özellikle  de  aşkı  çok  vurgular. Aşkın  kibri, benliği,nefreti  yok  ettiğine  ve  nefsin bütün  ümidini  kestiğine  inanır. En  ayıpladığı  kötülük  hasettir. Yeryüzünde  barış  ve  dostluk  içinde yaşamanın  önemini  vurgular. İnsanların  savaşı  çocukların  kavgasına  benzer, hepsi  de  saçmadır .´´ der . Kişinin   davranışlarına  ve dini  inançlarına  karışılmasını  asla  doğru  bulmaz. Küsmek   için bahaneler aramak  yerine  sevmek  ve  sevilmek  için  bahaneler  bulmamız  gerektiğini  bize  öğütler. ?´Kalbin edebi sükûttur. Susan kurtulur. Güzellik dilin altında gizlidir. Sükût, incelik, edep ve zarafet insanı her gittiği yerde sultan yapar.´´ der. İnsandaki  kötü  huyların  üzerinde  de   eserlerinde  genişçe  durur. Bunların  insanları ne  gibi  durumlara  sürükleyeceğini , ne  gibi  kötü durumlara   düşüreceği  uzun  uzun  misallerle  anlatır. Hem  de  öyle  bir  anlatır  ki sanki  bütün  ömrünü bunları  müşahede  etmekle  geçirdiğini  sanırsınız. Söz  sultanı  Mevlana, işte  bu  düşünceler  doğrultusunda , insanlara sevgi  yolunu  göstermiş, dostluk  bağının  en  tatlı  kardeşlik  çiçeklerini  dermiştir. 13.  asrı   aşarak,vermek  istediği  mesajı  bugünlere ulaştırabilen ,  yalnız  bilim  çevrelerinde  değil, dünya  çapında  popüler  olma  mutluluğuna  ermiş  tek  insandır. O  bu  insani  değerlere  sahip  olması  yönüyle  dünyanın  dahileri  arasına  girmiştir. Bugün onun  verdiği mesajlara  hala  ihtiyacımızın   olduğu  muhakkak.

Mevlana´nın oğlu Sultan Veled´ e yaptığı  ?mutlu yaşam? öğüdünü burada hatırlatmak istiyorum. Umarım bize de yapılmış olan bu nasihat hayat yolumuzu her dem aydınlatır:

?´Ey og?ul !

Eg?er daima cennette olmak istersen,

herkesle dost ol,

hic? kimsenin kinini yu?reg?inde tutma!

Fazla bir s?ey isteme ve hic? kimseden de fazla olma! Merhem ve mum gibi ol; ig?ne gibi olma!

Eg?er hic? kimseden sana ko?tu?lu?k gelmesini istemiyorsan; ko?tu? so?yleyici,

ko?tu? o?g?retici,

ko?tu? du?s?u?nceli olma!

Bir adamı dostlukla anarsan,

daima sevinc?  ic?inde olursun.

I?s?te o sevinc? cennetin ta kendisidir.

Eg?er bir kimseyi de du?s?manlıkla anarsan,

daima u?zu?ntu? ic?inde olursun.

I?s?te bu dert de cehennemin ta kendisidir.

Dostlarını andıg?ın vakit go?nu?l bahc?en c?ic?ek ac?ar,

gu?l ve fesleg?enlerle dolar.

Du?s?manları andıg?ın vakit,

go?nu?l bahc?en dikenler ve yılanlarla dolar;

canın sıkılır, ic?ine pejmu?rdelik gelir.

Bu?tu?n peygamberler ve veli?ler bo?yle yaptılar; ic?lerindeki temiz karakteri dıs?arı vurdular.

Halk onların bu gu?zel huyuna mag?lup olup tutuldu; hepsi go?nu?l hos?lug?u ile

onların u?mmeti ve mu?ridi oldular.´´

(Ahmed Efla?ki?´den naklen, A?riflerin Menkıbeleri, II, 213, 214)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?