Sinema, bazen bir kaçış, bazen de gerçeklerle yüzleşme aracıdır. Kimi karakterler vardır; perdede dans eden gölgelerden ibaret değildir. Onlar, toplumun sessiz çığlıklarını kahkahaya dönüştürürken, izleyicinin yüreğine de dokunur. Roberto Benigni’nin Hayat Güzeldir’de canlandırdığı Guido’su, Türk sinemasında Adile Naşit’in Hababam Sınıfı’ndaki "Bacaksız"ı ya da Chaplin’in asla pes etmeyen Altına Hücum karakteri… Hepsi farklı hikâyelerin kahramanları olsalar da aynı dili konuşur: Direnişin, saflığın ve insanlığın dilini.

Şarlo’nun pabuçları ve bıyığıyla yarattığı evren, aslında endüstriyel dünyanın yalnız bireyinin alegorisidir. Kemal Sunal’ın Şaban’ı ise Anadolu insanının yoksulluk karşısındaki pratik zekâsını ve içten gülüşünü temsil eder. Biri Batı’nın bireyci toplumunda hayatta kalma mücadelesi verirken, diğeri Doğu’nun sıcaklığında "kaderine razı olmayan" bir halkın sesi olur. Ancak ikisi de "güçsüzün gücü"nü hatırlatır bize.

Belki de bu karakterleri bu kadar seviyor olmamızın nedeni bir paramızı onlarda görüyor olmamızdır...  Tıpkı Yeşilçam’ın Tosun Paşa’sı gibi, yaşadığı zorluklara rağmen dimdik durmayı bilen ama aynı zamanda gülmekten kırıp geçiren bir kahramana kim hayran olmaz ki?...

Sinema, işte bu yüzden büyülü... Hem dünyadan kaçırır hem de dünyaya tuttuğu aynada kendimizi buluruz.
Chaplin’in "Serseri"  karakteri, endüstriyel toplumun yabancılaşmış bireyini temsil eder. Pantolonu bol, ayakkabıları eskidir ama asla onurunu kaybetmez. Kemal Sunal’ın Şaban’ı ise Anadolu’nun saf ama kurnaz çocuğudur. Ceketi dar, hayalleri geniştir. İkisi de sistemin çarklarına sıkışmıştır ama her seferinde gülümseyerek ayağa kalkar.

Sessiz Kahkahaların İki Usta Yüzü: Charlie Chaplin ve Kemal Sunal

"Çaresizlik komedisi"nin farklı yorumları...

Chaplin, fiziksel komedinin ustasıdır; Merdivene takılıp düşer, polislerle kovalamacaya girer. Sunal ise diyaloglarla güldürür, ancak ikisinin de ortak noktası absürt durumlara düşme becerileridir. Modern Zamanlar'daki konveyör bant sahnesi ile Hababam Sınıfı’nda İnek Şaban’ın sınav kağıdını yemesi, aynı “çaresizlik komedisi”nin farklı yorumları gibidir.

Tarihi müzik aletleri Sivas Atatürk Kongre Müzesi'nde sergileniyor Tarihi müzik aletleri Sivas Atatürk Kongre Müzesi'nde sergileniyor

Chaplin, Büyük Diktatör'de faşizmi dalga geçer; Sunal, Zübük’te siyasetin ikiyüzlülüğünü. İkisi de güldürürken düşündürür. Chaplin’in finaldeki “İnsanlık Nutku”, tıpkı Sunal’ın filmlerindeki aniden ciddileşen sahneler gibi, kahkahanın ardına saklanmış bir yürek çarpıntısıdır.

Neden Hâlâ İzliyoruz?
Peki bunca zaman geçmesine rağmen bu filmleri hala neden izliyoruz? Çünkü onlar bize yenilmezliğimizi hatırlatır. Şarlo’nun bastonu ve melon şapkası neyse, Şaban’ın fötr şapkası ve mahcup gülüşü de odur: Hayatın ağırlığına inat, direnen bir neşe…

Editör: Elif Elmalı