Toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla her yıl mayıs ayının ilk cumartesi günü 'Dünya Ankilozan Spondilit Günü' olarak kabul ediliyor.

Akademik Romatoloji Derneği (ARD) Yönetim Kurulu Başkanı olan aynı zamanda Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalında da görev yapan Prof. Dr. Ali Şahin, 3 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü özelinde hastalıkla ilgili önemli bilgiler paylaştı.

474857856 4043021085946581 8543426064660652223 N

Uzmanı uyardı: Bu belirtileri taşıyanlarda KKKA virüsü görülebilir
Uzmanı uyardı: Bu belirtileri taşıyanlarda KKKA virüsü görülebilir
İçeriği Görüntüle

Şahin, “Türkiye'de ankilozan spondilit (AS) prevalansı yani görülme sıklığı üzerine yapılan çalışmalar sınırlı olmakla birlikte, mevcut veriler hastalığın genel popülasyonda yüzde 0.14 ile yüzde 0.49 arasında değişen oranlarda görüldüğünü göstermektedir. Hastalığın görülme sıklığı, cinsiyet dağılımı ve klinik seyri, coğrafi bölgelere ve cinsiyete göre anlamlı farklılıklar gösterebilir. Ankilozan spondilitin prevalansı, özellikle HLA-B27 adlı genin taşıyıcılığı ile yakından ilişkilidir. HLA-B27 geninin taşıyıcılığı arttıkça hastalığın görülme sıklığı da artar. Örneğin, İskandinav ülkelerinde (Kuzey Avrupa) HLA-B27 taşıyıcılığı yüksek ve hastalık görülme sıklığı (yaklaşık yüzde 0.2–1.4) yüksektir. Buna karşılık Japonya ve Arap ülkelerinde hem bu genin taşıyıcılığı (yüzde 0.3–1.0) hem de hastalığın yaygınlığı oldukça düşüktür. Türkiye'de ise 2020 sonrası veriler, hastalığın görülme sıklığının yüzde 0.1–0.3 civarında olduğunu göstermektedir. Bölgesel olarak bakıldığında, Güneydoğu Anadolu'da görülme sıklığı daha düşük, İç Anadolu ve Karadeniz'de daha yüksektir” dedi.

Ankilozan spondilit hastalığının erken dönem belirtilerinin sıklıkla bel bölgesinde ağrı ve tutuklukla başladığını ve bu semptomların genellikle mekanik bel ağrısından farklı özellikler taşıdığını belirten Şahin, “Hastalığın en belirgin semptomları, şikayetleri kuyruk sokumu kemiğinin leğen kemiği ile eklem bölgesi, bel ve özellikle sırt bölgesinde meydana gelen şiddetli ağrıdır. Bu ağrı kişiyi geceleri uykusundan uyandırabileceği gibi sabah saatlerinde de şiddetlenebilir. Bazen bu tutukluk öğlene kadar, hatta gün boyu sürebilir. Ağrıyla birlikte eklemlerde sertlik, kambur duruş, nefes alırken zorluk, yorgunluk ve iştah kaybı da ankilozan spondilitin yaygın belirtileridir.”

Dunya Ankilozan Spondilit Gunu

Prof. Dr. Ali Şahin, “Ankilozan spondilit için genellikle romatoloji uzmanına başvuru geç oluyor. 2023 tarihli bir sistematik derlemede AS tanısında gecikmenin ortalama 5-8 yıl arasında değiştiği belirtilmiş; bunun temel nedenlerinden biri olarak, hastaların şikayetlerinin mekanik bel ağrısıyla karıştırılması ve ilk başvuru noktası olarak ortopedi, beyin cerrahi ya da fizik tedavi polikliniklerinin tercih edilmesi gösterilmiştir. Ankilozan spondilit te tanıya kadar geçen süre ortalama 8 yıl gibi olup geç tanı konulabilen bir romatizmal hastalıktır. Bunun en önemli nedeni röntgen bulgularının geç ortaya çıkması ve hastaların tipik yakınması olan inflamatuvar bel ağrısının yeterince tanınmamasıdır. Türkiye'de yapılan saha çalışmalarında hastaların çoğu romatoloji uzmanının varlığından habersiz olduğunu ifade etmiştir. Özellikle kırsal bölgelerde hastalar ilk başvurularını çoğunlukla aile hekimi, fizik tedavi uzmanı ya da nöroloji gibi branşlara yapmaktadır” dedi.

Hastaların lumbal (bel) MR veya lomber grafi (mekanik bel ağrısı dışlama amaçlı), sakroiliak grafi ve/veya MR, sedimantasyon (ESH) ve CRP gibi iltihabi belirteçler, kas enzimleri (CK, LDH) (miyopati dışlama amaçlı), HLA-B27, vitamin D, vitamin B12, ferritin, tiroid hormon düzeylerinin kontrolü, diğer otoimmün romatizmal hastalık ve bağ dokusu hastalık tahlilleri gibi tetkiklerden geçtiğini belirten Şahin, tanının gecikmesinin hastalar açısından yapısal hasarın artışı, ağrı ve fonksiyon kaybı, iş gücü kaybı ve ekonomik yük, psikososyal etkiler ve eşlik eden diğer hastalıkların yönetilememesi gibi sorunlar yarattığını belirtti.

Ankilozan spondilit (AS) tedavisinde romatoloji alanında son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şahin, özellikle biyolojik ajanlar ve küçük moleküllü inhibitörler üzerine yapılan çalışmaların, hastalığın yönetiminde yeni bir boyut aldığını ifade etti. Geleneksel tedavi seçeneklerine ek olarak, biyolojik ajanlar ve hedefe yönelik tedavilerin hastalık yönetiminde yeni bir çığır açtığını dile getirdi.

“Ankilozan Spondilit (AS) hastaları için ideal takip ve kontrol rutini, hastalığın kronik, ilerleyici ve sistemik doğası göz önüne alındığında multidisipliner bir yaklaşımı gerektirir. Bu sürecin temel amacı hastalığın aktivitesini kontrol altında tutmak, yapısal hasarı önlemek ve yaşam kalitesini korumaktır” diyen Prof. Dr. Ali Şahin, yeni tanı konmuş aktif hastalıkta 1-3 ayda bir, durağan uyku döneminde 6-12 ayda bir, biyolojik tedavi başlanmış hastalarda 3-6 ayda bir kontrol önerildiğini ifade etti. Şahin, “Klinik ve laboratuvar değerlendirme, egzersiz ve fizyoterapi izlemi yapılmalıdır. Her kontrolde hastanın sigara kullanımı sorgulanmalı ve sigarayı bırakması teşvik edilmelidir. Ankilozan spondilitin uzun süreli bir hastalık olması nedeniyle hasta uyumu ve eğitimi, hastalığın kontrolünde kritik rol oynar” dedi.

Şahin “Ankilozan spondilit (AS) ve benzeri kronik inflamatuvar romatizmal hastalıklarda erken teşhis ve düzenli-etkin tedavi, uzun vadede engellilik riskini belirgin şekilde azaltır. Erken evrede tanı konulması, henüz geri dönüşümsüz yapısal hasarlar oluşmadan tedaviye başlanmasını sağlar. Özellikle aksiyel tutulumun erken döneminde biyolojik ajanlar ve egzersiz programları ile omurga hareketliliği korunabilir. Bel ve kalça ağrısı genç yaşta başlamışsa, özellikle sabah tutukluğu varsa, geç kalmadan bir romatoloji uzmanına başvurulmalı. AS gibi hastalıklarda erken tanı, gelecekteki hareket kabiliyetinizin kısıtlanmasını engeller. Tedaviyle yaşam kalitesi korunabilir ve engellilik riskini önlemek mümkün olabilir” ifadelerine yer verdi.

Kaynak: Haber Merkezi