Bolu'da basın sektörünün sorunları konuşuldu

Bolu'da basın sektörünün sorunları konuşuldu
TGK'nın 29. Başkanlar Kurulu Toplantısı, Bolu'da gerçekleştirildi. Toplantıya Sivas 4 Eylül Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Muhittin Karahan da katıldı. Toplantıda, basın sektörünün güncel sorunları konuşuldu.

Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu 29. Başkanlar Kurulu Toplantısı, Bolu’da gerçekleştirildi. TGK Başkanlar Kurulu’nun divan üyeliği seçiminde TGK Genel Başkan Vekili Sefa Özdemir divan başkanı, TGK Genel Sekreteri Ergün Ata ve Bolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mert Minisker, divan katibi olarak seçildi. Toplantıya Sivas 4 Eylül Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Muhittin Karahan da katılım sağladı.

whatsapp-image-2025-10-25-at-12-06-17-001.jpeg

Toplantıda konuşan TGK Genel Başkanı Mehmet Nuri Kolaylı, 21 Ocak 2025 tarihinde yaşanan Grand Kartal faciasının tüm ülkeyi ve gazetecileri yasa boğduğunu belirterek, “21 Ocak 2025’de Bolu sınırları içinde, sadece Bolu’yu değil, tüm ülkeyi, dahası insanlığı yasa boğan bir olay yaşandı. Kundakdaki bebek, çocuk, genç, yaşlı tam 78 canımız diri diri yanarak, dumandan boğularak yaşamını kaybetti. Önümüzdeki Pazartesi günü bu canlarımızı kaybetmemize neden olan sorumsuzların, daha ileri giderek söyleyeceğim, vicdansızların yargılanmasına devam edilecek. Karar verilmesini beklediğimiz bu duruşmada adaletin yerini bulacağına olan inancımızı belirtmek istiyorum” dedi.

whatsapp-image-2025-10-25-at-12-11-04.jpeg

BOLU GAZETECİLER CEMİYETİ’NİN ÖRNEK ORGANİZASYONU

Bolu’nun bu toplantıdaki misafirperverliğinin örnek teşkil ettiğini kaydeden Kolaylı, “Nevşehir’de gerçekleştirdiğimiz buluşmanın ardından, bugün Bolu’da, değerli ev sahibimiz ve yol arkadaşımız Bolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mert Minisker’in örnek organizasyonuyla sizlerle yeniden bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadığımı belirtmek istiyorum. Bugün gerçekleştirdiğimiz 29. Başkanlar Kurulu Toplantımızın, gerçekten zor bir süreçten geçen ve her geçen gün daha da zorlaşan mesleğimize yeni bir açılım getirmesini ve burada dile getireceğimiz görüşlerle hazırlayarak yayınlayacağımız TGK 29. Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi’nin sektörümüze katkı sağlayacağını umut ediyorum” şeklinde konuştu.

whatsapp-image-2025-10-25-at-12-02-20.jpeg

“BASIN İLAN KURUMU CEZALANDIRICI DEĞİL TEŞVİK EDİCİ OLMALIDIR”

Medya sektörünün son zamanlarda çok zor bir süreçten geçtiğini kaydeden Kolaylı, sözlerine şöyle devam etti; “Hepimizin yakından tanık olduğu gibi; Ekonomik, siyasi ve teknolojik gelişmelerden yakından etkilenen sektörümüz, başta basın özgürlüğü ve yerel gazetelerin ekonomik sıkıntıları olmak üzere birçok sorunla karşı karşıyadır. Konuşmamda önceliği, her zaman olduğu gibi yerel basın kuruluşlarına ve bu kuruluşlarda fedakârca çalışan meslektaşlarıma vereceğim. Yerel basın kuruluşları çok zor bir süreçten geçiyor. Bir yandan ekonomik sorunlar, diğer yandan çeşitli kurum ve kuruluşların baskıları ve yetersiz yasal düzenlemeler sektörümüzü içinden çıkılmaz bir çözümsüzlük sürecine sürüklüyor. Bu noktada; Basın İlan Kurumu’nu çeşitli uygulamalarına dikkat çekmek istiyorum. Sektörümüzün desteklenmesi ve ekonomik sorunlarımızın bir nebze de olsa çözümü için vurgulamalıyım ki; Basın İlan Kurumu cezalandırıcı değil teşvik edici olmalıdır. Çünkü Basın İlan Kurumu aracılığıyla dağıtılan resmî ilanlar, yerel gazeteler ve yerel internet siteleri için hayati bir gelir kaynağıdır. Ama özellikle son iki yılda yerel basın kuruluşlarına uygulanan cezalar ve gazetelere yönelik birleşme baskıları, yerel basınımızı bunaltmış durumdadır. Yerel basın kuruluşlarına uygulanan baskıların yeni dönemde son bulması, Basın İlan Kurumu’nun yerel basını destekleyici ve teşvik edici çalışmalar yapmasını diliyoruz. Resmî ilan kesme cezaları, ilan hakkının iptali ve gazeteleri birleştirme yönündeki baskılar, hem ekonomik sürdürülebilirliği hem de yerel düzeydeki çok-sesliliği olumsuz etkilemektedir. BİK’in ilan kesme cezaları açıkça “baskı yöntemi” haline gelirken, gazeteleri birleştirerek azaltma politikası sonucu yerel demokrasinin çoksesliliği kısıtlanmaktadır. Öte yandan, ilanların birleştirilmesi, işlerin bölünerek ilan sınırları dışına çıkması, doğrudan alım ve acil alım yöntemlerine sıklıkla başvurulması, kooperatif ve dernek ilanları ile özel eğitim kurumu ilanlarının yayın zorunluluğunun kaldırılması gibi nedenlerle resmî ilanlarda ciddi oranda azalma yaşandı. Yerel internet siteleri de BİK’e başvuru kriterleri, yayın süresi, editoryal kadro, yerel varlık, ziyaretçi ile erişim ölçütleri gibi asgari şartları sağlamada zorlanmaktadır. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün olmadığı, çok sesliliğin kesildiği bir ortamda demokrasiden ve halkın haber alma hakkından söz edilemeyeceği unutulmamalıdır.”

whatsapp-image-2025-10-25-at-12-02-08.jpeg

“GAZETECİLİK MESLEK YASASI’NA ACİLEN İHTİYAÇ DUYULMAKTADIR”

Medya sektörünün en büyük sorunlarından birinin meslek yasası olduğunu vurgulayan Mehmet Nuri Kolaylı, “Bir diğer önemli sorunumuz, her fırsatta vurgulamaktan asla geri adım atmayacağımız Meslek Yasası eksikliğidir. Basınımız, gazetecilik mesleğini ve bu mesleği kimlerin yapabileceğini düzenleyen ‘Gazetecilik Meslek Yasası’na acilen ihtiyaç duymaktadır. Her iş kolunda düzenleyici yasalar varken, ne yazık ki basın sektöründe böyle bir yasa olmayınca dileyen herkes, eğitimine ve bilgi birikimine bakılmaksızın “gazeteciyim” diyerek mesleğe başlayabilmektedir. Bu durum, mesleki standartların düşmesine, haber kalitesinin azalmasına ve kamuoyunun bilgi kirliliğiyle karşılaşmasına neden olmaktadır. Özellikle dijital medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte "gazetecilik" adı altında etik dışı ve sorumsuz yayıncılık yapanların sayısında artış gözlemlenmektedir. Bu nedenle; gazetecilik mesleğini ve bu mesleği kimlerin yapabileceğini düzenleyen ‘Gazetecilik Meslek Yasası’ teknolojik gelişmeler de göz önüne alınıp günümüz koşullarına uygun olarak çıkarılmalıdır. Yeni yasa, gazetecilik eğitimi almış ve belirli mesleki yeterliliklere sahip kişilerin mesleği icra etmesini sağlayacak kriterleri içermeli, ancak bu kriterler ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bir araç olarak kullanılmamalıdır. Böyle bir düzenleme fikir özgürlüğünü kısıtlayıcı değil, tam tersine haber alma özgürlüğünü gerçek anlamda hayata geçirmeyi sağlayıcı nitelikte olmalıdır. Meslek yasası, gazetecilerin haklarını güvence altına alırken, aynı zamanda mesleki sorumlulukları ve etik ilkeleri de net bir şekilde tanımlamalıdır. Yine fırsatta vurguladığımız basın özgürlüğünün gerçek anlamda sağlamaması sorunumuz, adeta çözümsüzlüğe terk edilmiş haldedir. Türk Ceza Kanunu ile Terörle Mücadele Yasası’nda yer alan ve darbe dönemlerinden bu yana değişmeyen basın özgürlüğünü kısıtlayıcı maddeler mutlaka yeniden ele alınarak düzenlenmelidir. Özellikle "halkı yanıltıcı bilgiyi yayma" gibi muğlak ifadeler içeren maddeler, gazeteciler üzerinde büyük bir baskı oluşturmakta ve oto-sansürü artırmaktadır. Yüzlerce gazetecinin yargılandığı veya hapis cezası aldığı davalar, bu durumun ciddiyetini gözler önüne sermektedir. Dijitalleşmeyle birlikte yalan haberlerin ve dezenformasyonun yayılması da önemli bir sorun haline gelmiştir. Ancak, "Dezenformasyon Yasası" olarak bilinen Basın Kanunu'ndaki değişiklikler, gazeteciler üzerinde caydırıcı bir etki yaratarak otosansürü artırma riski taşımaktadır. Yasanın kapsamının belirsizliği, ifade özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Meslektaşlarımızın yazdıkları yazılar ve yaptıkları haberler nedeniyle gözaltına alınmasına, tutuklanmasına ve uzun yargılama süreçlerinde tutuklu kalmalarına artık son verilmelidir” şeklinde konuştu.

whatsapp-image-2025-10-25-at-12-11-45.jpeg“ÇALIŞMA ŞARTLARININ YENİDEN DÜZENLENMESİ BİR İHTİYAÇTIR”

Gazetecilik mesleğinin çalışma koşullarının düzeltilmesi adına çalışmalar yapılması gerektiğini kaydeden Kolaylı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Sektörümüzde, yasal düzenleme eksiklerinden kaynaklanan sorunların yanında, çalışma koşullarının neden olduğu olumsuzluklar da yaşanmaktadır. Yaklaşık 70 yıl önce, 20 Haziran 1952'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5953 sayılı kanunda, 1961 yılında kapsamlı bir değişikliğe gidilerek meslektaşlarımıza önemli kazanımlar sağlanmıştır. Yıpranma hakkından yıllık izinlere, tazminat hakkından fazla mesaiye kadar geniş bir yelpazedeki bu kazanımlar, zamanla bir bir değiştirilmiş ve birçoğu geri alınmıştır. Bu yasanın da günümüz koşullarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi sadece biz gazetecilerin değil, toplumumuzun bir ihtiyacı haline gelmiştir. Ayrıca, ‘yıpranmada basın kartı sahibi olma şartı’ mutlaka kaldırılmalıdır. Konuşmamı tamamlarken, örnek bir ev sahipliği ile bizleri ağırlayan Bolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mert Minisker’e ve çalışma arkadaşlarına, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonumuzun etkinliklerine her fırsatta katılan, destek olan siz değerli meslektaşlarıma ve değerli eşlerinize en içten şükranlarımı sunuyorum.”

“KÖROĞLU GİBİ MÜCADELE ETTİK KÖROĞLU GİBİ DE MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Bolu’da bu organizasyonu yapmanın gurunu yaşadıklarını söyleyen Bolu Gazeteceiler Cemiyeti Başkanı Mert Minisker, “Köroğlu diyarı, İzzet Baysal Kenti, Tabiatın Kalbi Bolu'ya hoş geldiniz. Sizi burada ağırlamaktan büyük mutluluk ve gurur duyuyoruz. Evet, hayatta çoğu şey ölümlüdür. Başarı ölümlüdür, para ölümlüdür, mevki makam ölümlüdür. Ölümsüz olan saygı ve sevgidir. Biz bir anlamda ölümsüzlerin kentinde yaşıyoruz, Köroğlu’nun kentinde, İzzet Baba'nın kentinde yaşıyoruz. Ama bu bize büyük sorumluluklar da getiriyor. Topluma karşı, bu topraklara karşı, ülkemize karşı büyük sorumluluklar da getiriyor. Biz Bolu Gazeteciler Cemiyeti olarak, 1988 yılında kurulmuş Bolu'nun ilk cemiyetiyiz. Süreç içinde çok cemiyet dernek açıldı kapandı. Ama Bolu Gazeteciler Cemiyeti variyetini her daim devam ettirdi. Bu noktada hiçbir zaman mesleğimizi, oportünist siyasetçilerin politik başarısına bağlı bırakmadık. Köroğlu gibi mücadele ettik, Köroğlu gibi de mücadele etmeye devam edeceğiz. Burada olduğunuz için çok çok teşekkür ederiz. Ayaklarınıza sağlık” ifadelerini kullandı.

“BOLU OTELLERİ SADECE İŞLETME DEĞİL, DÜRÜSTLÜĞÜN VİTRİNİDİR”

Son olarak TGK 29. Başkanlar Kurulu Toplantısı’nda kürsüye çıkan Karpalas Otel’in sahibi Emrah Yaman, Bolu’daki otellerin sadece işletme değil, güvenin vitrini olduğunu vurgulayarak şunları söyledi; “Bugün sizleri sadece doğasıyla değil, duruşuyla da özel bir şehirde, Bolu’da ağırlıyoruz. Hepiniz, Türkiye’nin sadece en yeşil şehrine değil, en güvenilir şehrine hoş geldiniz. Bu sadece bir iddia değil; her biri defalarca denetlenmiş, her raporun altına alnının akıyla imza almış bir sektörün gerçeğidir. Evet… Bolu’daki turizm işletmeleri belki de Türkiye’nin en çok denetlenen işletmeleridir. Ancak biz, denetimden korkan değil, denetimi markasının bir parçası haline getiren bir şehrin turizmci ve yatırımcılarıyız. Hatta bazen öyle denetimlerle karşılaşıyoruz ki, mevzuatı bilen değil, mevzuatla tanışmak üzere olan kişilerin kontrolüne bırakılıyoruz. Ama ne mutlu bize ki, o şartlarda bile her kuralı eksiksiz yerine getirmeyi, her belgeyi şeffaf sunmayı, her eksik ithamına belgeyle yanıt vermeyi başarıyoruz. Çünkü Bolu otelleri sadece işletme değil, dürüstlüğün vitrinidir. Burada güvenlik prosedürleri, yangın yönetmelikleri, çevre standartları “gösteri” için değil, vicdan için uygulanır. Bizim için mevzuata uymak bir zorunluluk değil, iş ahlakının asgari koşuludur. Bugün Bolu’da herhangi bir otelin kapısından içeri giren her misafir, sadece huzuru değil, otel sektörüne güven duygusunu da yeniden kazanır. Bunu sağlayan şey; büyük sermayeler değil, büyük bir inançtır.”

“BİZİM MÜCADELEMİZ SADECE MÜŞTERİ KAZANMAK DEĞİL, ADALETLE REKABET EDEBİLME MÜCADELESİDİR”

Emrah Yaman konuşmasının sonunda mücadelelerinin sadece müşteri kazanmak olmadığını, tek gayelerinin adaletle rekabet etme olduğunu belirterek, Değerli basın mensupları, sizler kamuoyunun gözü, kulağı ve vicdanısınız. Bolu’daki turizm sektörü, bu vicdanın tam ortasında, doğrulukla, şeffaflıkla ve meslek onuruyla yoluna devam ediyor. Bizim mücadelemiz sadece müşteri kazanmak değil, adaletle rekabet edebilme mücadelesidir. Bugün burada, sizlerin huzurunda bir kez daha söylüyorum: Bolu otelleri; güvenin, kalitenin ve onurun birleştiği yerdir. Ve biz, hiçbir keyfiliğin, hiçbir önyargının bu duruşu sarsmasına izin vermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Kaynak:Haber Merkezi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.