Türkiye’de yaklaşık her dört kişiden birinde reflü bulunduğunu aktaran Acıbadem Kayseri Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasan Yeşilkaya; “ Reflü hastalığı dediğimiz şey, kabaca mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasıdır. Toplumumuzda sıkça görülen bir hastalıktır. Yaklaşık her dört kişiden birinde reflüye rastlanıyor” dedi.
Midede ekşime, yanma, kazınma gibi belirtiler olabilir
Reflünün nasıl ortaya çıktığı ve belirtileri hakkında ayrıntılı bilgi veren Dr. Yeşilkaya şunları söyledi: “Yemek borumuz yutaktan mideye kadar gelen bir bölümdür. Yemek borusu ile mide arasında tek taraflı çalışan fonksiyonel bir kapak sistemi var. Normal halinde sıkışık duruyor. Biz yemeğimizi yerken lokmamızı yuttuğumuzda burası açılıyor ve lokma mideye indikten sonra tekrar kapanıyor. Bu kapağın görevi; yiyeceği mideye geçirmek, mideden gelen yiyecekleri yukarı kaçırmamaktır. Ancak bu kapak sistemi herkeste bu kadar mükemmel bir şekilde çalışmayabiliyor. Zaman zaman tam kapanmayarak mide içeriğini yukarıya doğru kaçırdığı da olabiliyor. Biz buna reflü diyoruz. Mide içeriği asitli bir ortamdır. Bu asit mide duvarına zarar vermiyor. Çünkü mide duvarını koruyacak sistemler var. Ancak yemek borusunun iç yüzeyi asitli ortama dayanıklı değil. Asit yukarı doğru kaçtığı zaman yemek borusunun iç yüzeyinde bir yanma ve tahriş oluşturuyor. Bu durumda; ekşime, yanma, ağza acı su gelmesi, kazınma ve sıyrılma, daha ileri vakalarda ise yiyecek artıklarının ağzımıza kadar gelmesi, hatta inatçı kuru öksürük gibi belirtiler bile görülebiliyor. Ara ara olması çok sakıncalı bir durum değil ama kronik bir hal almışsa ve sürekli oluyorsa mutlaka bir hekime başvurularak, teşhis ve tedavisinin yapılması gerekir" dedi.
Endoskopi yapmak gerekebiliyor
Endoskopi yapmadan, hastaların şikayetlerine göre de tedavi verebildiklerini dile getiren Yeşilkaya, mide endoskopisine ne zaman ihtiyaç duyulduğunu ise şöyle anlattı:
“Zaman zaman ekşime ve yanma olması, bazı mide ilaçlarıyla birlikte rahatlama olması bize reflü tanısını koydurabiliyor.
Mide asidini azaltan ilaçlar var. Hastalar bunları kullandığında, yeme ve içmelerine dikkat ettiklerinde semptomlarda gerileme oluyorsa ‘bu reflü hastasıdır’ diyerek, ileri tetkike gerek kalmadan tedavi verebiliyoruz. Ancak semptomlar çok şiddetliyse, önerilerimize rağmen semptomlarda bir gerileme olmuyorsa, verdiğimiz ilaçlara cevap alamıyorsak ve şikayetler arttıysa endoskopi mutlaka gerekli bir tetkiktir. Bu sayede orada reflü var mı, yok mu? ya da başka bir problem mi var gibi soruların yanıtlarını alabiliyoruz. Endoskopi sonrasında gerekiyorsa, farklı bir tedaviye geçebiliyoruz”
Bütün tedavi yöntemlerine rağmen, şikayetleri düzelmeyen nadir bir grup hastada cerrahi tedavi yöntemlerine de ihtiyaç duyulabildiğini belirten Dr. Yeşilkaya, genellikle bu ameliyatların laparaskopik olarak yapıldığını belirtti.
Reflüyü artıran yiyeceklere dikkat edilmeli
Reflüyü artıran yiyeceklere dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Yeşilkaya, ”Aşırı baharatlı ve acılı yiyecekler, turşu, çiğ soğan ve sarımsak gibi yiyeceklerden ve asitli içeceklerden uzak durmak gerekiyor. Az az ve sık sık yemeyi öneriyoruz. Yavaş yiyip, iyi çiğnenmeli. Özellikle akşam yemeği bizim toplumumuzda sosyal fonksiyonu da olan bir öğündür. Bu nedenle akşam yemeği biraz güçlü oluyor, fazlaca yiyoruz. O dolu mideyle de yattığımızda mide içeriğinin yukarıya doğru kaçması daha kolay oluyor. Bu da reflüyü tetiklemiş oluyor” dedi./İHA/
Editor : İhlas Haber Ajansı