Es-sebebü Kel-Fâil ne demek? Sebep olan yapan gibidir düsturunun incelikleri
"Es-sebebü kel-fâil" (السَّبَبُ كَالْفَاعِلِ) tabiri, İslam hukukunda (fıkıh), tasavvufta ve ahlak ilminde çok geniş yankıları olan temel bir kaidedir. Kelime anlamı olarak "Sebep olan, bizzat yapan gibidir" demektir.
Bu kaide, bir işin doğrudan öznesi olmasanız bile, o işin yapılmasına zemin hazırlayan, yol gösteren veya teşvik eden biri olarak, sonucun sorumluluğuna (sevap veya günahına) ortak olacağınızı ifade eder. İşte bu derin düsturun ayrıntılı açıklaması:
Kaidenin Kaynağı: Ayet ve Hadisler
Bu ilke sadece hukuki bir kural değil, doğrudan vahiyle desteklenen manevi bir yasadır.
- Ayet-i Kerime: "Kim güzel bir işe aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir işe aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır..." (Nisâ Suresi, 85).
- Hadis-i Şerifler: * Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Hayra vesile olan, o hayrı yapan gibidir." (Tirmizî, İlim, 14).
- Yine bir başka hadiste: "Kim İslam'da güzel bir çığır açarsa, o çığırda yürüyenlerin sevabı kadar sevap ona da yazılır. Kim de kötü bir çığır açarsa, o yolda gidenlerin günahı kadar günah ona da yazılır." (Müslim, Zekât, 69).
Kaidenin İki Yönü: Hayır ve Şer
"Es-sebebü kel-fâil" sırrı, ilahi adaletin ve rahmetin bir tecellisi olarak her iki yönde de işler:
Hayırda Sebep Olmak (Müjde Yönü)
Bir kişi bir iyiliği bizzat yapmaya güç yetiremeyebilir; ancak o iyiliğin yapılmasına vesile olursa, sanki o işi kendi yapmış gibi sevap kazanır.
- Örnek: Bir cami yapımına paranız yetmiyordur ama bir zengini buna ikna edersiniz. O camide kılınan her namazdan, sanki camiyi siz yaptırmışsınız gibi size de bir hisse yazılır.
- Örnek: Bir talebenin okumasına vesile oldunuz. O talebe hayatı boyunca o ilimle ne kadar hayır işlerse, sizin defterinize de bir misli kaydedilir.
Şerde Sebep Olmak (Uyarı Yönü)
Aynı kural, kötülükler için de geçerlidir. Bir günahı bizzat işlememek, o günahtan masum olduğunuz anlamına gelmez; eğer o günaha kapı açtıysanız sorumluluk size de yüklenir.
- Örnek: Dünyada ilk cinayeti işleyen Kabil’dir. Hadis-i şerife göre, kıyamete kadar haksız yere dökülen her kanda Kabil'in bir payı vardır; çünkü bu kötü yolu ilk o açmıştır.
- Örnek: Bir kişiyi alkol almaya veya kumar oynamaya teşvik eden kişi, o günahı bizzat işlemiş gibi vebal altına girer.
Fıkhi ve Sosyal Boyutu
Fıkıhta bu kaide "Dolaylı Sorumluluk" kavramını doğurur. Bir suçun işlenmesine azmettiren veya suç aletini kasten temin eden kişi, modern hukukta olduğu gibi İslam hukukunda da sorumlu tutulur.
Sosyal Etki: Bu düstur, Müslümanları toplumsal hayatta daha dikkatli olmaya iter. Bir sözün, bir paylaşımın veya bir tavsiyenin nereye varacağını düşünmeyi gerektirir. "Ben yapmadım, sadece söyledim" diyerek sorumluluktan kaçılamayacağını hatırlatır.
Risale-i Nur ve Tasavvuftaki Yorumu
Özellikle Bediüzzaman Said Nursi, bu kaideyi "Şahs-ı Manevi" kavramıyla açıklar. Bir hizmet hareketine dahil olan herkes, o hareketin elde ettiği toplam hayırdan "es-sebebü kel-fâil" sırrıyla tam bir hisse alabilir. Bu, az bir amelle çok büyük sevaplar kazanmanın bir "nurani ticaret" yoludur.
Es-sebebü kel-fâil, insanı pasif bir varlık olmaktan çıkarıp, attığı her adımın dünyayı nasıl etkileyeceğini düşünen sorumlu bir bireye dönüştürür. Hayırlı bir işe öncülük etmek, ölse dahi sevap defterinin kapanmamasını (Sadaka-i Cariye) sağlarken; kötü bir geleneği başlatmak, ağır bir manevi yükü beraberinde getirir.
Kaynak:Haber Merkezi

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.