Sivas'ta 400 Yıllık Sır Hâlâ Çözülmedi!

Sivas'ta 400 Yıllık Sır Hâlâ Çözülmedi!
Sivas’ın Karayün köyünde yer alan 4 asırlık mezarlık, Orhun Kitabelerini andıran devasa mezar taşlarıyla dikkat çekiyor. Üzerlerinde hiçbir yazı bulunmayan taşların hikâyesi ise nesilden nesile aktarılırken, ziyaretçilerini büyülüyor.

Sivas kent merkezine yaklaşık 28 kilometre uzaklıkta bulunan Karayün köyündeki 4 asırlık mezarlık, büyüklü ve küçüklü dev mezar taşlarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Köye yaklaşık bir kilometre uzaklıktaki mezar taşları, görenleri hayrete düşürüyor. Yaklaşık 400 yıllık olduğu tahmin edilen mezar taşlarının üzerinde hiçbir isim veya yazı bulunmuyor.

aw577136-01.jpg

Hangi mezarın kime ait olduğu ise köy halkı tarafından nesilden nesile aktarılarak korunuyor. Mezar taşlarının büyüklüğü ve gösterişi, o dönem ailenin maddi gücüyle doğru orantılı olduğu iddia ediliyor. Köy sakinleri, taşların dereden kağnı arabalarıyla mezarlığa getirildiği, herkesin kendi atasının mezarını belirlemek için bu taşları diktiği belirtiyor. O dönemde okuma-yazmanın yaygın olmaması ve bu alanda sanatkâr bulunmaması nedeniyle mezar taşlarına herhangi bir yazı işlenmediği ifade ediliyor. 4 asırdır ayakta duran dev mezar taşları, dönemin şartlarına ışık tutuyor.

aw577136-05.jpg"400 yıllık bir tarihi var"
Mezarların tarihini nesillerce akıllarında tutarak bildiklerini söyleyen köy sakini Hüseyin Çakır, "Aklımızın yettiğince, bize anlatılanlara yaklaşık 400 yıllık bir tarihi olduğu söylenir. Bugünün şartlarında bu taşların dikilmesinde ailenin gücü etkili olduğu, ailedeki kişi sayısı ve hayvanların gücüyle bağlantılı olduğu düşünülür. Dereden taşlar toplanır ve getirilir, herkes kendi atasının mezarını belirlemek için taşlar dikmiş. Rivayete göre köyümüz 500 yıl önce kurulmuş, ilk kurulduğunda 5 hane varmış, bunların çoğalması ve başka yerlerden göç almasıyla köy bu hâle gelmiş. Bu taşların yapımı ve getirilmesi tamamen o dönemde ailenin gücüne bağlıymış. Taş dereden kesilir, kağnıya bağlanır ve buraya getirilirmiş. O zaman imece usulü de vardı. Kendi rızkları bittiğinde, sonbahar aylarında yardımlaşarak bu taşları dikmişler. Özel bir anlamı yok, sadece atayı tanımak ve unutmamak için yapılmış. O dönemde okuma yazma olmadığı için mezarlarda yazı yoktur ve o sanatı işleyecek insan da bulunmazmış. Bazı eski mezarlarda Osmanlıca yazılar var, ama küçükken rivayetleri dinlemeyi severdim. Köy odalarımız vardı, büyüklerimiz otururdu, biz onlara su getirip götürürdük, onlar kendi aralarında konuşur, bize bu mezarın hangi aileye ait olduğunu anlatırlardı. Biz de aklımızda tutarak nesillerce aktardık" dedi.

aw577136-03.jpg

Kaynak:İhlas Haber Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.