ESARET

Kasım Demir

10 ay önce

Sadi Dede anlatıyor:

Şam’da uzun yıllar yaşadım. Orada birçok dostlar edindim. Birçok güzel ilim ve irfan kokan toplantılara katıldım. Çok güzel günler geçirdim. Bir müddet sonra bu insanların hepsinden sıkıldım. Artık buralar ve bu insanlar bana zevk vermiyor, hepsi itici geliyordu. Ben de buradan ayrılmaya karar verdim.

Şam’dan Kudüs’e gittim. Orada pek dost ve arkadaş edinmedim. Yalnız yaşamaya karar verdim. İnsanlardan çok köpeklerle, kedilerle dostluk kurdum. Onlarla meşgul olmaya başladım. Çöllerde, dağlarda yalnız başına geziyor, kuytu cami köşelerinde ibadet ediyordum.

O arada ortalık karışmış, aniden Haçlı Orduları Kudüs’ü işgal etmişti. Beni de esir ettiler. Diğer esirlerle beraber bana da hendek kazdırdılar, siper yaptırdılar. Ellerim bu işleri yapmaktan şişti, her tarafı patladı. Bir zaman böyle çalıştım.

Bir gün beni eski arkadaşlarımdan biri gördü. Bu arkadaş Halep’in zenginlerindendi ve buralara da ticaret için gelmişti. Bana, şaşkınlıklar içinde:

--Bu ne haldir Sadi, ne arıyorsun burada diye? Sordu. Ben de ona şöyle cevap verdim:

--Allah’tan başkasıyla meşgul olmayayım, diye insanlardan uzaklaştım, dağlara kaçtım, çöllere kaçtım. İnsanlarla geçinemedim ama bu hayvan sürüleriyle geçinmeye mecbur kaldım. Halimi ne sen sor, ne de ben söyleyim.

 “Dostların yanında zincirle bağlanıp kalmak, yabancılarla bağ ve bahçelerde eğlenmekten daha güzeldir.”

Ben böyle söylerken o zengin ve hatırlı Halepli dostum bana acıdı. 10 altın vererek beni Haçlıların elinden kurtardı. Oradan beni yanına alarak Halep’e götürdü.

Halep çok güzel bir şehirdi. Ama bana zindan olacaktı. Kimsesiz ve beş parasız olduğum için bu dostum kızını benimle evlendirdi. Benim kıza vermem gereken 100 altını da kızın babası karşıladı. Zaten ben nereden bulacaktım ki.

Keşke evlenmez olsaydım. Kız çok huysuzdu. Bana karşı çok saygısızdı. Sık sık bana hakaret ediyor adeta benimle kavga etmekten zevk alıyordu. Ne rahatım kaldı, ne de huzurum kaldı. Derler ki:

“İyi ve kalender bir adamın, kötü ve terbiyesiz bir karısı varsa o adam cehennemden önce bu dünyada yanmış demektir.”

 “Kötü kadından kendini sen koru. Rabbim de bizi Cehennem azabından korusun.”

O terbiyesiz kadın bir gün bana şöyle hakaret etti:

--Sen kendini ne sanıyorsun? Sen kimsin? Sen babamın 10 altın karşılığında kâfirlerin elinden kurtardığı o zavallı esir değil misin?

Beni böylece küçümsüyor ve hakaret ediyordu.

--Evet, dedim. Doğru söylüyorsun. Sağ olsun! Baban beni 10 altın verdi kurtardı.100 altın verdi, sana esir etti. Ne fark eder. Şimdi eskisinden daha kötü haldeyim.

“Adamın biri bir koyunu tam kurt yiyecekken kurtarmış. Akşam olunca adam o koyunu kesip yemek için bıçağı koyunun boğazına dayamış.

Zavallı koyun inleyerek şöyle demiş:

--Sen beni kurdun ağzından kurtardın, şimdi kendi ağzına alacaksın. Demek ki gerçek kurt senmişsin.”

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI