ÇOCUK EĞİTİMİNDE İLK ÖĞRETİCİLERİN ÖNEMİ

Orhan Arslan
Orhan Arslan
ÇOCUK EĞİTİMİNDE İLK ÖĞRETİCİLERİN ÖNEMİ
20-12-2017

İnsanoğlunun gelişerek büyümesinin amaçlarından en önemlisi; hayatın her merhalesi ile iç içe olarak, şartlarını yerine getirerek; ona uyum sağlayarak, yaşantısını devam ettirmesidir. Asırlardan beri tüm öğretim ve eğitim kurumlarının amacı budur. İnsanı hayata hazırlamaktır.  
Anne kucağından başlayan eğitim süreci; ömür boyu devam eder. Yeme, içme, konuşma, yürüme süreci; çocuğun hayata atılımının ilk devreleridir. Burada başlayan öğrenme ihtiyacı; ömür bitene kadar, devam edecektir. Bu bir süreçtir. Kimi çabuk öğrenir. Kimisi, geç öğrenir. Öğrenme sürecinde; çevre faktörü, şahsın becerisi ve zekası, kavraması, hafızası; önemli yer tutar.
Çevre ile ilk tanışıklık, anneyi babayı tanıma, onların sıcaklığını hissetme hayatın ilk deneyimleridir. Daha sonra aile ortamını ve çevreyi algılamak, gelir. Çevrede karşılaşabileceği tüm olaylarla, öğrendiği kelime ve kavramlar arasında irtibat kurma, çabası ortaya çıkar.  Tanıdığı, tanıştığı kavramların; neyi ifade ettiğini anlamaya çalışır.  Kavram olarak algıladıktan sonra; kendi yüreğinde bıraktığı izi hissetmek, ister. Buna benzer binlerce kelime ve kavram ile çevresindeki olup bitenleri ve yavaş, yavaş nesneyi tanımak, gayretine başlar.  Böylece, Eşya  ve çevre ile tanışık olma serüveni başlar.
İnsanları algılaması ise; Öncelikle Aile içerisindeki davranışlardır. Bu ortam içerisinde; doğru ve yanlışı, iyi ve kötüyü, tatlı ve acıyı; tanıma ve ayırt etme melekeleri gelişir. Aile çevresinden ilk defa koptuğu zaman, aile dışında insanlarla tanışmaya başladığı zamanlara; denk gelir. Her zaman sevgi ve şefkatle karşılandığı bir aile ortamından; daha yeni algılamaya başladığı kendisinin hiç alışık olmadığı ortamlarla, tanışık olmaya başlar.
İşte o zaman; çevreden yeni, yeni kavramlar edinir. Onlarla tanışık olmaya başlar. Kimi zaman; tanışık olduğu bu kavramların, içeriğini öğrenince; irkilir, kabullenmek istemez? Kimi kavramlar da; sevindirir, neşeli olmaya yönlendirir.
Çevreden edindiği ilk kavramlar; Azarlanmak, itilmek, kısacası sevgi dilinin dışındaki davranışlar ve kavramlar olunca; bu yeni tanıştığı ortamdan nefret eder. O, ortamdan uzaklaşmak ister.  Olaylar karşısında; kafası karışır.  O durumları ifade eden kavramların ne olduğunu, öğrenmeye başlar. Bu süreç; insanın çevre ile, ilk tanıştığı zamandır. Kolay, kolay unutamaz?
Çevrenin Aile, ortamından farklı bir yer olduğunu anlar. Örneğin, kendisine etrafındaki her insanın; ailesi gibi sevgiyle davranmayacağı gerçeği ile karşılaşır. O davranış biçimlerini algılamaya çalışır. Tanışık olmadığı bir durumdur. Bunun tam tersi de; olabilir. İyi ve güzel çevre; iyi ve doğru kavramlarını; çocuğa yaşayarak, öğretmiş olur. Çocuk, bu ortamı görünce; daha mutlu olacağını sandığı, çevreye; koşarak gider?
Böylece, çevre ile olan tanışıklığı gittikçe gelişmeye başlar. Yeni insanlar, yeni yüzler, yeni şekiller, yeni davranışlar? Kısacası yeni olan her şey; kendisinin daha önce bilmediği bir çevre gerçeğinin olduğunu, onları tanımadığı, gerçeğini öğretir. Bu yeni ortamlarla tanışma, çevreyi algılama insanlardaki ilk geri çekilme, çekinme, korkma, tereddüt etme olaylarını yaşatmaya başlar. Bazen de; güzel davranışları, iyilikleri, yardımlaşmayı, sevgiyi, barışı, huzuru, Aile dışında, tanıma ortamını sağlar.
Amma, bütün bunlara rağmen; insanoğlu yine öğrenmeye devam eder. İnsanların yaratılışına ve karakterlerine göre; kimi bu tecrübelerden sonra daha atılgan, kimi ise; daha çekingen ve alıngan olur.
Bu çevreyi ve etrafı algılama olayı ailenin denetiminde; ilkokul seviyesine kadar devam eder. Artık, ilkokul seviyesinde bu işin öğreticileri olan insanların rehberliğinde; bilgi, beceri ve etrafı tanıma, eşya ile barışık olma işlemi devam eder. Çünkü, öğreticiler; çocuk çevre ile tanışık olmaya çalışırken onları yönlendirirler. Bu zaman içerisinde; çok dikkatli olmak zorundadırlar?  
Çocuğun çevreyi doğru olarak algılaması konusunda; yardımcı olmak zorundadırlar. Doğru olarak bilinen hareketleri; doğru olarak tanıtırlar, yanlış olarak bilinen hareketleri de; yanlış olarak tanıtırlar.  Burada çok önemli olan husus; çocukların, öğretici konumundaki insanları; çok iyi gözlemleyecekleri, için; öğreticinin tavır ve davranışlarına, çok dikkat etmesi gerekir. Çünkü, çocuk konuşulanlardan etkilendiği kadar; etrafındaki davranışlardan da, çok etkilenir ve öğrenme işini, davranışlar üzerinden devam ettirir. Çocuk örneğin beyaz kavramının beyaz rengini anlattığını; o kelime söylendiği zaman, hem renk olarak algılar hem de; siyah renginin tam zıddı bir görünüm olduğunu algılar. Böylece kavramlarla olan tanışma süreci gittikçe, gelişir. Konuştuğu dilin de; bir kuralı olduğunu anlamaya çalışır. Bir manada ilkokul tahsil hayatı süresince; temel kavramlarla olan tanışıklığı devam eder. Artık bazı şeyleri anlamaya başlamıştır. Ateşin yakıcılığını, suyun gerekli bir hayat kaynağı olduğunu öğrenir. Ailenin dışında da; insanların varlığından haberdar olur. Herkesin kendi içerisinde, bir ailesi olduğunu bilir. Bu yeni kazanımlar çocuğu biraz daha çevre ile; barışık hale getirir.
Orta öğrenim süreci içerisinde öğrenme ve çevreyi algılama işlemi devam eder. Burada önemli olan faktör; kendisine öğreticilik yapan, çevreyi ve olayları tanıtan öğretici konumundaki insanların, doğru bilgiler vererek, doğru şeyleri; öğretmeleridir. İşte Öğretmenin en ağır yükü, burada ortaya çıkar. O nedenle öğretim konumunda öğretmen yetiştiren okulların; önemi çok büyüktür. Devlet tarafından bu öğreticilerin neler öğrettiği, yanlış şeyler öğretip öğretmediğini denetlemek de; çok önemlidir. Çünkü çocuğun gençlik evresine girdiği andaki öğrenme süreci; devam etmektedir. Kısacası onun daha bilgi dağarcığı dolmamıştır. Ne yüklerseniz alacak konumdadır.
Öğretmen yetiştiren okullar, özenle değerlendirilmelidir. Hep mercek altına alınmalıdır. Her önüne gelen insanın öğretmen olma çabası; dikkate alınmalıdır. Öğretmen yetiştiren okulların; ana ilkesi; Toplumun değer yargılarına sahip; öğretmenliği bir gelir kapısı olarak görmekten uzak, mesleğini seven ve bu mesleği yapabilme kapasitesine, becerisine, malik, olan insanlardan; seçilmelidir.
Yanlış öğretmen, yanlış yetiştirilen, binlerce öğrenci demektir. Bunun örnekleri, çok fazladır. Öğretmenliği; geçim kaynağı olarak görme zihniyeti; eğitimi bitirmiştir. O nedenle; her yıl MEB önünde öğretmen olmak isteyen insanların eylemine, tanık olmaktayız. Bu Ülkede, her bölümden mezun insanın, öğretmen olarak atandığını düşünürseniz; Bugünkü eğitimin sıkıntılarını, daha iyi anlarsınız...
Eğitim ve Öğretim, Bu kadar önemli bir konudur. Neslimizi yetiştirmenin ağırlığını; üzerimizde  hissetmeliyiz.  Daha güzel, daha verimli, daha üretken, ortamların oluşması için;  Kafa yormalıyız. Daha iyi eğitime, daha güzel öğretime yönelik çalışmalar yapmak; Bu Ülkeyi yöneten, yönetim kadrosuna; düşmektedir. Bu alanda fikir üreten, kafa yoran insanların; düşüncelerinden yararlanmak gerekir, diye düşünüyorum?

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?