KÜLTÜRÜMÜZ, İRFANIMIZ YOK OLUYOR!

Orhan Arslan
Orhan Arslan
KÜLTÜRÜMÜZ, İRFANIMIZ YOK OLUYOR!
17-04-2024

Sosyal hayatımız içerisinde ister fert olarak, ister toplum olarak, Yaşadığımız tüm alanlarda hangi davranışımız, hangi tavrımız, hangi duruşumuz, hangi söylemimiz, ne kadar kendi bünyemize uygundur. Yahut değildir? 

Şöyle baktığımız zaman alacağımız cevap çok korkutucudur. Her şeyi ile; kendi özümüze uygun olarak yaptığımız ister kişisel olarak, ister toplumsal olarak; kendi değer yargılarımıza uygun davranışları yapmamaktayız. Üzülerek ifade edeyim olan biten çoğu şey bizden ve bizim kültürümüzden, irfanımızdan çok uzaklarda olan şeylerdir. Her tarafımız kuşatılmıştır. Yememiz, içmemiz, giyim ve konuşma şeklimiz, aile yaşantımız, toplumsal reflekslerimiz, ilişkilerimiz, kısacası her şey; bu kuşatılmışlık dan nasibini almaktadır. Bu kuşatma insanlarda içten içe, bir değişimi; hayat biçimi olarak kabul ettirmektedir. Bu hayat biçimi şekillenirken de tamamen kendi kültürümüze uygun olmayan yeni davranış ve yaşama şekilleri yerini almaktadır. Büyüklere saygı, paylaşma, kedere ve sevince ortak olma, komşuluk ilişkilerimiz, fakir ve garibi koruyup kollama, gibi adetlerimiz adeta tarihe gömülmüş, gibidir. Üzerlerine toprak serpilmiştir…

Moda  diye bize  sunulan bu  dayatma, bizi her alanda kendi  kültürümüze  yabancılaştırmanın  çabasını  göstermektedir. Böylece  bize  hiç bir  hayat tarzımıza  uymayan yabancı  kültürün etkisi  altına  girmekteyiz.

Yukarıda açıkladığımız kültür esiri oluşumuzdan  basit örneklerle konuyu biraz açalım. Tüm davranışlarımıza hükümran olmuş bu acımasız istiladan örnekler verelim. Kullandığımız dil; Türkçe olmasına karşılık, çarşı Pazar yabancı kelimelerin istilasına uğramıştır. Tamam, amaç para kazanmak ta; acaba o yabancı isimleri oraya koyarken kazandığımız paranın karşısında; neler kaybettiğimizin farkında mıyız? Yeme alışkanlıklarımızı, dışarıdan gelen kültür belirlemektedir. Kendi değer yargılarımıza ait olan yeme kültürümüzü kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıyayız. Giyim kuşam derseniz, zaten tamamen batı kültürünün rüzgarına, göre; şekil almaktadır. Düğün, dernek, toplantı, tatil, insanlar arası ilişkiler, sosyal davranışlarımız, arkadaşlık ve aile ilişkileri ve daha sayamayacağımız kadar davranışlarımız ve hareket tarzlarımız gelmiş başköşeye yerleşmiştir. 

Üstelik birbirimize tahammül edememe, dışlama, ötekileştirme gibi dış kaynaklı kültürün esiri olan davranışlar normal hale gelmiştir.

Bu hayat biçimi şekillenirken de tamamen kendi kültürümüze uygun olmayan yeni davranış ve yaşama şekilleri yerini almaktadır. Büyüklere saygı, paylaşma, kedere ve sevince ortak olma, komşuluk ilişkilerimiz, fakir ve garibi koruyup kollama, gibi adetlerimiz adeta tarihe gömülmüş, gibidir. Üzerlerine toprak serpilmiştir…

Oysa  tarihin her  döneminde bizler kendi  kültürüne, geleneğine,  töresine  uygun  şekilde  hayatını  devam ettirerek  bu  günler  gelmiş bir  toplumuz.

Bugün o saygıyla  andığımız yaşama   şeklimizden  hızla  uzaklaşmak tayız. Üstelik  bu  durumdan hiç  kaygı  duymadan, keyifle kabullenerek  hayatımıza  devam  etme  arzumuz  vardır.

Kültür ve İrfanımıza sahip çıkmaz isek; Bu alandaki yapılan savaşta; kaybeden taraf oluruz... Bu  sorumluluk  hepimizin  omuzunda  bir  yüktür. Gelecek nesillerimizi  bu tehlikeli  gidiş için uyarmak  zorundayız. Tedbir  almak  zorundayız. Yapılan onca  kütüphaneler açılan  yeni  teknolojik atılımlar,  neslimize  bir  hedef  olarak  sunulmalıdır. Enerjilerini, çaba ve  gayretlerini  bu  alanlara  yönlendirmeliyiz. Ödüllü  yarışmalarla  teşvik  etmeliyiz.

Buna mecburuz. Bundan  kaçış  yoktur..

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?