MİLLİ EĞİTİMDEKİ DEĞİŞİKLİKLER BİRİLERİNİ RAHATSIZ ETTİ

Orhan Arslan
Orhan Arslan
MİLLİ EĞİTİMDEKİ DEĞİŞİKLİKLER   BİRİLERİNİ RAHATSIZ  ETTİ
23-06-2017

Son gelişmeler, dikkat çekici niteliktedir?
Milli Eğitim Bakanlığı temelden değişikliklere başladı. Hem, ders içerikleri, hem de; ders saatleri, öğretim yılı süresi, derslerin seçimi, seçmeli ders çoğunluğu...
Bütün bunlar senelerden beri aynı sistemle çalışmaya alışmış insanlara zor gelecektir. Değişimi kabullenmek zordur.  Milli EĞİTİM BAKANININ son açıklamaların da; MİLLİ Eğitim Bakanlığı Müfredatına ve  seçmeli derslerin uygulanmasına; yöneliktir. Önceden uygulamaya konulan; Din eğitimi ile ilgili derslerin, seçmeli derslere, eklenmesi de; epey bir süre tartışılacağa, benziyordu ve tartışılmıştı. Ancak, bizim öncelikli konumuz Kuran derslerinin seçmeli hale gelmesi ve uygulanmaya başlanılması olduğu için; o konu üzerinde duracağım.
Eğitim sisteminde yapılan değişikliklerden sonra, özellikle Kuran derslerinin seçmeli okutulma kararı, Hz. Peygamberin hayatının seçmeli ders kararı, Ülkede bazı gerginlikleri yaratmak isteyenlerin bekledikleri bir an imiş, gibi; hemen işin üzerine çullanarak, Mezhep ayrılıklarından bahsetmeye başladılar. Dikkat edin mezhep ayrılıklarından diye altını çizdim. Din ayrılığı demedim. İşte o ayrışımın çoğalacağını ileri sürerek; o mezhebe mensup olan arkadaşlarımızdan daha çok o mezhebi savunur duruma düştüler.
Bu uygulamaya pek de, yanaşmayan idareciler; Bu seçmeli dersleri, hayata geçirmemek için; çaba sarf etmeye başladılar. Hala, o düşüncelerine devam ediyorlar. Hala, istenilen sonuç; elde edilememiştir.
Gelecek yıldan itibaren Din Kültürü dersi, Liselerde; haftada iki saate çıkarılacak. Bu uygulama, umarım, birilerini ciddi manada rahatsız etmez.
Ülkemdeki bu gerçekleri bilen, Şair Yazar ATİLLA İLHAN Bu konu ile ilgili, şunları söylüyordu.
Ünlü şair Attila İlhan vefatından bir yıl önce (2004) katıldığı televizyon programında Türkiye´nin içinde bulunduğu zor koşulları değerlendirirken aydınları eleştiriyor ve ?Türk aydını dediğimiz kişi Batı´nın manevi ajanıdır, şimdi (bir kısım) aydınlar haysiyetten önce banka hesabına dikkat ediyor? diyordu. Türkiye´nin yüzde 10´luk hain kontenjanı olduğunu öne süren  İlhan, aynı programda, ?Türkiye´de basın Türk değildir´ cümlesini de kullanıyor ve bu savını şöyle temellendiriyordu: ?Türkiye´de basın Türk değildir çünkü Türk basını Türkiye´nin çıkarlarını korumuyor. Türkiye´de özel kanallar özgür değildir çünkü özel kanallar sermaye kanalları olmuştur.´   
Bu yenilikler hayata geçirilmek istenince; Yapılan acımasız değerlendirmelere de; hayret etmiştik. Kendisi gibi düşünmeyen insanları aşağılayan, horlayan sözde sanatçı veya yarı aydın geçinen bir tabaka; sadece, Ülkemizde var herhalde. Kendi tarihlerinden utanan, medeniyetlerinden habersiz, kendilerine sunulan şeyleri okuyup, yazan bu tabaka kendi gibi düşünmeyen insanları ne zaman ötekileştirmekten, vazgeçecek büyük bir dikkatle takip ediyoruz. Bu durumu yukarıda paylaştığımız, alıntı da; ATİLLA İLHAN, çok güzel anlatıyor.
Yeri geldiği zaman hayvan haklarını bile savunan bazı çevrelerin; kendi insanlarının, beraber yaşadıkları insanların, haklarına ne zaman saygı duyacaklar? Onların da; bir insan olduğunu onların da hakları olduğunu herhalde bir gün öğrenirler. İşte asıl o zaman, har alanda; Ülkemizin bir, çok konuda ilerlediğini anlarız. Çünkü, Bu Ülkede en zor şeylerden bir tanesi tüm insanlarla birlikte, Hayatın tüm şartlarını kabullenerek; aynı havayı solumak, birlikte yaşamak kültürüdür.
Hem demokrat olduğunuzu söyleyeceksiniz, hem Cumhuriyeti savunacaksınız, ancak, sizin gibi düşünmeyen insanlara ve onların fikirlerine tahammül göstermeyeceksiniz. O zaman sorarlar insana sizin nereniz Demokrat veya Cumhuriyetçi? İşte asıl olan da budur. Ya hu bu adamlar;  Demokrasiyi de, Cumhuriyeti de kendi bildikleri gibi anlıyorlar. Bu hakları, sadece kendileri için, görüyorlar. Kendilerinin dışındaki insanlara; yaşama hakkı tanımıyorlar. O nedenle farklı anlayan insanlar olduğunu iddia ederek; aynı kavramlar üzerinden sizi eleştirmeye çalışıyorlar.
O kavramların kendi bilimlerinde neler anlattığı, neyi kapsadığı önemli değildir. Önemli olan o, insanların bu kavramları nasıl anladığıdır. Bundan anlaşılacağı üzere; o tür adamların kafa yapısı değişmediği müddetçe, kendilerinden farklı düşünen insanların da olabileceğini, fikren de onlara tahammül edilmek gerektiğini öğrenene kadar; bu yanlı değerlendirmeler devam edecektir. Onların kendilerinin dışında olan insanların da; bir beyni, düşünce yapısı, aklı, farklı fikri, değişik anlayışı olduğunu ne zaman anlayacaklardır. Anladıkları zaman; İşte asıl fikri gelişme o zaman olacaktır.
Sabretmek uygulamayı görmek ve ondan sonra eleştirilerde bulunmak daha doğru olmaz mı? Bir şeye uygulamaya başlanmadan temelden karşı olmayı doğru bulmuyorum. Bekleyelim, sonuçlarını birlikte görelim. Sabır gerek sabır...

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?