Mübarek? -2-

Haydar Mermer
Haydar Mermer
Mübarek? -2-
04-03-2020

Neyse sonra mahkeme başladı biz evraklarımızı sunduk, dedik ki:

-Biz geldik avukat olarak, savunma yapacağız.

Mahkeme toplandı hemen, evrakları inceleyip bir karar verdiler, dediler ki:

-Siz Mısır kanunlarına göre vatandaş değilsiniz ve Mısır üniversitelerinden hukuk diplomanız yok, avukatlık barosuna da kayıtlı değilsiniz, onun için isteğinizi reddediyoruz.

O anda Erbakan Hocam aklıma geldi ve kafamda şimşekler çaktı. Çünkü cebimde Uluslararası Af Teşkilatı´nın bir kartı vardı. O küçük kartı çıkardım ve:

-Ben Uluslararası Af Teşkilatı´nın üyesiyim, mahkemeye gözlemci olarak katılmayı talep ediyorum!

Dedim. Karta baktılar ve:

-Tamam sizi gözlemci olarak kabul ediyoruz!

Dediler. Gözlemci olarak girdik, sanıkların eylemlerine dair çekilmiş filmler gösterdiler. Avukatlar savunma yapıyor, hem de uzun uzun. Ama ben Arapça bilmediğimden hiçbir şey anlamıyorum. Ama hakimlerin bu savunmaları hiç dinlemediklerinin farkına vardım. Sonra duruşma bitti, diyerek kalkıp gittiler. Hakimlerden bir tanesi henüz çıkmamıştı, koştum gittim kapıyı tam kapatacakken, kapının arasına ayağımı koydum:

-Memnu, memnu!

Dedi. Ben de Türkçe bağırmışım:

-Ne memnusu?

Bizim arkadaşlar koşarak geldiler. Dedim ki:

-Bu adama söyleyin, böyle mahkeme olmaz, bu ne böyle? Oraya bir levha bile asmamışlar. Buraya giren sanıklar idamla yargılanır diye. Böyle şey mi olur? Bundan sonra Uluslararası Af Teşkilatı´nın bütün birimlerini ayağa kaldıracağım. Sonraki duruşmalara da en az 20 tane daha af teşkilatından adam getireceğim. Mısır adaleti buysa, bütün dünyada sizi faş edeceğim?

Ben bağırıp çağırmaya başladım. Tutuklanma, kovulma hiç aklıma bile gelmiyor. Çünkü öyle hissediyorum ki, arkamda Erbakan Hocamızın maneviyatı var. Hakimlerin hepsi geri geldiler. Ben kapının bu tarafında ama ayağım arada, onlar da o tarafta, ben söylüyorum, onlar da dinliyorlar. O arkadaşım da tercüme ediyor. Dediler ki:

-Siz şimdi gidin yarın öğle vakti gelin!

Ben de, tamam yarın öğle vakti geleceğiz, diyerek oradan ayrıldık. Sanıklar şundan suçlanıyormuş; Amel Partisi diye bir parti varmış. Bunlar o partiden aday olmuşlar. Bunun için sivil mahkemeye vermişler, o mahkeme beraat kararı vermiş. Hüsnü Mübarek de bu olayı kendisi için tehlikeli görmüş olmalı ki, bunların askeri mahkemede idamla yargılanmalarını istemiş. Yani burası bir askeri mahkeme imiş.

Ertesi günü gittik masaya oturduk. Ben dedim ki:

-Bakın, bu adamlara isnat edilen suç askeri bir suç değil ki. Siz hukukçusunuz, askeri olmayan suçtan askeri mahkeme yargılama yapabilir mi? Bu nasıl bir iş, bu nasıl bir mahkeme?

Hakimler dinlediler ve dediler ki:

-Siz haklısınız böyle böyle oldu, araya Devlet Başkanı girdi. Ne yapalım ki, burası Mısır!

Ben de sesimi yükselttim:

-Ben de elimden geleni yapıp dünyaya bu olayı duyuracağım!

Diye bağırdım. Görüşme bu şekilde bitti.

Bu olayı Hüsnü Mübarek´e gidip anlatmışlar. Demişler ki:

-Bu iş uluslararası boyuta taşındı. Bundan sonra Mısır´ın bütün kararları dünyaya açılır. Müsaade ederseniz biz bunlarla anlaşalım, bu işi kapatalım.

Hüsnü Mübarek telaşlanmış:

-Ne yaparsanız yapın ama uluslararası birşey olmasın!

Demiş. Hakimlerle tekrar konuştuk, dedim ki:

-Bakın, ben size bunları beraat ettirin demiyorum. Zaten üç senedir yatıyorlarmış. Bu adamlara siz üçer sene ceza verin, sonra tahliye edin, buna mukabil bunlar da bir daha siyasi bir faaliyet yapmasınlar.

Bu önerimizi kabul ettiler. Önümüzdeki duruşmada tahliye kararı vereceklerine dair söz verdiler. Aksi takdirde Uluslararası Af Teşkilatı´nın üyelerini buraya yığacağımıza dair kuru sıkı tehditler attım.

Biz Türkiye´ye döndük. Doğruca Erbakan Hocam´a gittik. Olanları anlattık:

-Allah sizden razı olsun, ama takip edin, netice alıncaya kadar ilginizi kesmeyin!

Dedi. Olayı takip ettik ve sonraki celsede söz verdikleri gibi tahliye ettiklerini öğrendik. Hocamıza bu raporu da verdik. Çok sevindi ve dualar etti.

O yargılanan kardeşlerimiz yıllar sonra, yani 2011 yılında Hocamızın vefatında gelmişler. Yani o mahkum olanlar ve yönetim kadrosu. Kendileri için verilen yemekte bu olayı anlatmışlar ve:

-Rahmetli Liderimiz Erbakan Hocamız bizi gönderdiği avukatlarla hapisten kurtarmıştı?

Demişler.

-İşte o avukatlardan birisi burada.

Diye beni de çağırdılar. Ben yanlarına vardım, baktılar, baktılar ve:

-O sen değilsin, onun sakalları simsiyahtı, gözleri böyle çakmak çakmaktı, sen nere o nere?

Dediler. Ben de baktım, baktım ve dedim ki:

Vallahi ben de sizi tanımadım, yani doğrudur o zaman bir sefer bakmışım, sonra mahkum elbiseleri içerisinde, simaları hatırlayamıyorum, herhalde sizler onlar değilsiniz.

Gülüştük. Sonra sarıldılar ağladılar, ağlaştık. Dediler ki:

-Ama sen bizim için ne kadar ağlamıştın o gün.

-Siz de beni öyle görseydiniz mutlaka ağlardınız!

Diye cevap verdim. Oturduk yemek yedik Hocamızı yad ettik, dua ettik."

( Fethullah ERBAŞ- RP Van eski Milletvekili)

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?