Mülteci Beşaret

Haydar Mermer
Haydar Mermer
Mülteci Beşaret
30-10-2020

?İbrahim´in duası, Amine´nin düşüydü

Asrında bu dünyanın cennete dönüşüydü

 

Âsumanı mazlumun ah u enini sardı

Yağmur hüzünle yağar; topraklar kan kusardı

Zalimler hüküm verir; mâsum olan susardı!..

Zulm ile abad olan haddini aşıyordu

İnsanlık küf kokulu bir çağda yaşıyordu

...Nice mazlumun boynu zalimlere eğildi

...Sureta insan olan hakikatte değildi!..

 

Ne yetimin başını okşayan bir el vardı

Ne de bu mezalimin önünde engel vardı

 

Ebabiller ağzında rahmet taşıyan kuştu

Gökyüzünde temaşa, yeryüzünde bir muştu

Fahr-i kâinat böyle bir asırda doğmuştu

Ebu Kubeys dağına semâdan bir nur düştü

Onunla Yesrip ismi Medine´ye dönmüştü

...Yeryüzü üstündeki karanlığı atmıştı

...Mekke´yi baştanbaşa bir ziya kuşatmıştı

 

İsmini yerde insan; gökte melekler andı

Yeryüzü en muhteşem renklerini kuşandı

 

Saatler uykudayken zaman umudu tattı

Bir kızılca kıyamet! Semada şafak attı

Kâinatı mülteci bir hidayet kuşattı...

Güneşin şavkı düştü karanlıkta yüzlere

Yetim bir rahmet yağdı; kimsesiz, öksüzlere

...O gece sevincinden pervaz ederdi kuşlar

...Bir mübarek beldeye dönüştü sarp yokuşlar

 

Dünya ile beraber döndü feleğin bahtı

Doğar iken Kisra´nın sallandı tacı-tahtı

 

Gökten melekler indi, sanki yeryüzü dardı

Doğarken ellerinde kırmızı bir gül vardı

Ağlasa yağmur yağar, gülse güneş doğardı

Hayırlı bir sabahla uyandı herkes düşten

Ve elinde bir kılıç kabzası saf gümüşten

...Ashab-ı Uhdut yandı, ateş yandı, su yandı

...Habbab´ın küllerinde bir insanlık uyandı

 

Yeryüzünde imtihan için eğildi başlar

Merhaba derdi gökler! Selâm verirdi taşlar

 

Lâleler boy veriyor, gülüyordu yasemin

Müşrikler bile ona diyorlardı: ?El-emin?

Onunla rengi bile değişmişti matemin...

Risaletle beraber henüz kırk yaşındaydı

Çöle düşecek yağmur bahar telaşındaydı

... O´nun avuçlarında güle dönüyordu har

... O´nun tebessümünde gizliydi leyl ü nehar

 

Her yerde aynı müjde, her yerde bir işaret

Göklerden damlıyordu yeryüzüne beşaret

 

Etrafını kuşattı meleklerden bir ordu

Yeryüzünden arşa dek, herkes saf olup durdu

Allah´ın Resulüne Cibril ?İqra? diyordu

Hatice´de metanet, Nebi´de esrarlı hâl,

Onunla sonsuz nura eriyordu her mahal!

?İhlâs ile yöneldi ilk mescit, ilk mabede

?Sırtında işkembeyle namaz kıldı Kâbe´de

 

Ölmeden gömülürdü toprağa kız çocuğu

Böyle hazin bir çağda başladı yolculuğu

 

İman ve tevekkülün kesiştiği bu yerde

Hicret vakti gelince, örümcek perde perde

Mağaraya ağ gerdi, güvercinler siperde

Süraka iz peşinde, Ebu Bekir muztarip

?Üzülme bizimledir, Allah;" bırakmaz garip!

... Bir bir yıkılıyordu Lat, Menat, Uzza, Hübel

... Haykırıyordu zaman: ?Ey Nebi! Bekletme gel!..

 

Siyah kâküllerinden zemzemin suyu damlar

Etrafında pervane oldu nurdan adamlar

 

Medine´de Ensar´ın kulakları bu seste

Kâinat bu muştuyla dirilir her nefeste

Bülbüller bile mesrur can verirdi kafeste

Sabırla bekliyordu hicret yolunu Hira

Bulutlardan haberi aldı yaşlı Bahîra!..

...Vücudunu Taif´te siper eder iken Zeyd

...Musab´ın ellerinde hidayet buldu Useyd

 

Neşîdeler güvercin çığlığına karıştı

Misafir etmek için bütün Ensar yarıştı

 

Kılıcın gölgesinde! Hak nedir, batıl nedir?

Hendek kadar şanlıydı Tebük, Uhud ve Bedir

Bir rahmet bekliyordu insanlık kaç senedir

Şehitlerin kanıyla yerler, gökler yeşerdi

Beşere bu zulmeti yapan yine beşerdi...

...Nebiyi kucaklayıp bağrına bastı zaman

...Artık mutluluğundan ağlıyordu âsuman

 

Yalancı dünya ile kalmamıştı bir akdi

?Refik´ül-A´la? dedi, yine bir seher vakti

Talihsiz bir zamanda: Artık yaşamak süstü

?Rahmetelli´l-âlemin? yalan dünyaya küstü

Ümmet artık yetimdi; artık ümmet öksüzdü!..

 Artık ümmet öksüzdü...

 

( Seyit KILIÇ - Altınyayla / SİVAS )

Gününüz, geceniz, kandiliniz mübarek olsun dostlar?

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?