USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Uzun Süren Yargılamalar ve Çözüm Arayışları Süreci

15-09-2018

Değerli okuyucular; Hukukun üstünlüğü inancı ile her bir vatandaşımızın adli iş ve işlemlerinin, dava ve yargılamalarının etkin, adil ve belirli sürelerde neticelendirilmesini talep etmek en doğal hakkıdır.

Hukukun en temel değerleri; adil, etkin yargılanma üzerine kurulu olup her bir vatandaşımızın hak arama özgürlüğü mevcuttur. 

Ülkemizde adalet mekanizmasının etkin ve verimli çalışması için uzun yıllarca birçok sistemsel değişiklik yapılmış,  kanunlarımızda her dönem değişen yaşam şartlarına ve değişen sosyal yaşam biçimlerine göre düzenlemeler getirilerek toplumsal ihtiyaçlar giderilmeye çalışılmıştır.

Ancak; birçok dönemde belki beklenilen maksimum fayda sağlanamamış, bu menfi durumlar da daha fazla, daha sık yasal değişiklikler yapılarak giderilmeye çalışılsa da bir kısım aksaklıkları beraberinde getirmeye devam etmiştir.

Ancak, uluslararası kabul görmüş bir anlayış; EN İYİ KANUNLARIN KÖTÜ UYGULAYICILAR ELİNDE KÖTÜ NETİCELER VERECEĞİ, VASAT KANUNİ DÜZENLEMELERİN DAHİ İYİ UYGULAYICILAR ELİNDE ÇOK GÜZEL SONUÇLAR VEREBİLECEĞİ yönündedir.

Bu anlayış ile yola çıkıldığında; en önemli etkenin uygulayıcılar olduğu açık, net ve somut bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hukuk denilince akla ilk olarak HAKİM, SAVCI, AVUKAT ( TEZ / İDDİA- ANTİTEZ / KARŞI İDDİA ? SENTEZ / KARAR ) geleceği toplumsal olarak kabul görmüş bir algılama olsa da yargı birimlerinin yaptığı yargılama sürecinde, bu süreci etkileyen esasen bir çok dış etken karşımıza çıkmaktadır.

Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yeni adli yıla giren süreçte yargılamalara süre getirileceği, davaların makul süreler içerisinde bitirileceği ve bu yönlü düzenlemelerin yapılacağı açıkça vurgulanmıştır.

Elbette ki; öncelikle yargı mensupları yani yargının aktif görevli süjeleri ve beraberinde de adil yargılanma hakkı dahilinde yargılamanın tarafları/ vatandaşlarımız görülmekte olan tüm davaların mümkün olan en hızlı zaman diliminde sonlandırılmasını, en etkin, en adil ve en hızlı kararların verilmesini istemektedir.

Ancak, belirttiğim yargının dış etkenler ile olan mecburi temasları bu duruma açıkça etki edecek, topyekûn bu etkenler de belirtilen kanuni düzenleme içerisinde yer almaz ise bu kez davalar için süre belirlense de mevcut halden daha etkin duruma gidilemeyecektir.

Şöyle ki; Gerek Usul Kanunlarında ve gerekse Yüksek Yargı kararlarında hukukçunun alanına girmeyen konularda konusunda uzman tarafsız bilirkişilerden teknik bilirkişi raporları alınarak dava konusu ihtilafın çözüme kavuşturulması zorunlu hale gelmiş bir uygulama ile karşı karşıya bulunmaktayız.

Örneğin; maddi hasarlı trafik kazası dosyasında kazaya karışan araçların maddi hasarlarının hesaplanması ve kusur durumlarının tespiti açısından konusunda uzman bilirkişilere ihtiyaç bulunmaktadır. Bilirkişiler öncelikle meydana gelen kazaya ilişkin sürücü kusurunu ortaya koyacak, akabinde kusur oranına göre tarafların maddi hasara ilişkin tazmin yükümlülüğünü belirleyeceklerdir. Her ne kadar tarafların yargılama süreci, dava devam etse de konusunda uzman bilirkişilerden bu delillerin toplanması, itirazların nihai neticelere bağlanması biraz zaman alabilecek, uygulama açısından yargı süjesinin dışında yargıya yardımcı bu zorunlu etken acaba mecburi delili hangi zaman diliminde ilgili mahkemesine sunabilecektir.

Bir başka örnek Adli Tıp Kurumu uygulamalarında zorunlu olarak alınması gerekli teknik ve olmazsa olmaz raporlar gösterilebilir.

Yine; Uzman doktor raporları, davanın tarafının sağlık probleminin iyileşme süreci, keşif ve teknik inceleme gerektiren dosyalar açısından keşif ve bilirkişi inceleme ve raporlarının hangi sürelerde yetişeceği konuları yargının görülmekte olan davayı bitirme süreci açısından hep dış etkenler olarak karşımıza çıkacaktır.

Yani, Mahkemeler sadece bulundukları Adalet Sarayları içerisinde dosya merkezli karar vermeyen, yardımcı ve aydınlatıcı dış etkenler kanalı ile de mecburi olarak iletişim ve etkileşim dahilinde olan makamlardır.

Bir örnek olarak İş Kanunumuzda süreye kanuni olarak tabi tutulmuş bulunan işe iade davalarını verebiliriz. İş Kanunumuza göre işe iade davaları İş Mahkemesi / Yerel Mahkeme nezdinde 1 ay içerisinde karara bağlanıp, 2 ay içerisinde de Yüksek Mahkeme incelemesi ile sonuçlanıp kesinleştirilmesi kanuni düzenleme ile zorunlu bulunan davalardır. Ancak maalesef uygulamasında belirtilen çok daha uzun sürelerde karara bağlanıp, belirtilen kanuni sürenin aşıldığı görülmektedir.

Her ne kadar davalar için kanuni süre düzenlemesi getirilmesi cihetine gidileceği görülse de karşımıza yargının belirttiğim bu dış etkeni ve yine uygulayıcıların iyi yetiştirilmesi problemlerinin çıkacağı açıkça görülmektedir.

Öncelikle, iyi uygulayıcıları etkin ve verimli bir şekilde yetiştirmek, sonrasında da yargı ile direkt ilintili bulunan belirttiğim teknik bilirkişi ve kurumlarında kendisine tevdi edilen görevlerini hızlı ve etkin bir süre dahilinde yerine getirilmesinin zorunlu tutulması, bu kanuni düzenlemenin amacına ulaşması açısından olmazsa olmazı olacaktır.

Aksi durumda; bu kez vatandaşımız kanunda belirtilen süre içerisinde davasının bitirileceği inancı ile hareket ederek süre açısından getirilecek düzenlemenin etkin bir şekilde uygulanması beklentisi içerisine girecektir. Vatandaşımıza, görülmekte olan davasının getirilecek kanuni yargılama süresini aşması muhtemel durumlarda izahı mümkün olamayacaktır. Yargıya olan inanç her zaman sağlanmalı, yargının uygulanması ve uygulanabilirliği açısından bu belirttiğim hassasiyetler dikkate alınarak düzenlemelerin getirilmesi yargıya olan güveni pekiştirerek gidecek, günümüze kadar yaşanılan uzun ama uzun süreli yargılamalar ancak bu şekilde hızlı ve etkin hale getirilebilecektir.

Birçok teknolojik uygulama hayatımıza katılarak, bu uygulamalardan yararlanarak etkin bir yapı oluşturmaya gitmekteyiz. UYAP, VATANDAŞ PORTAL ve bunun gibi uygulamalar hızlı ve etkin takipler getirmiş durumdadır. Bunun yanında kurumsal tecrübesi artırılmış uygulayıcılar, süre mefhumuna dikkat ederek hareket edecek yetiştirilmiş uzman bilirkişiler, Yüksek Mahkemelerde yargının her alanında yetişmiş ve yetiştirilmiş olan uygulayıcılar ile umut etmekteyiz ki bu sorunlar en kısa zamanda aşılır, aksi durum Türk Sinemasının davacı isimli filmi ile tekrar karşılaşılması olur ki, vatandaşımızın gelinen noktada ve mevcut durumda artık beklentisi oldukça yüksektir. Sorunların öncelikle en aza indirgenebildiği, mümkün ise topyekûn çözüme kavuşturulduğu en güzel yarınlarda buluşmak ümidi ile?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?