"Ya Resulallah! Kendileri ile oturacağımız kişilerin en hayırlıları kimlerdir? denildi, Resulullah sallallahu aleyhi vesellem görülmesiyle size Allah´ı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran ve ameli size ahireti hatırlatandır." (Ebu Yalâ, Musned, 4, 326 Suyuti, Câmiu´ssağir, 1, 617)
Zor günler ümmetin dar günlerindeyiz. Kuran-ı Kerim´lerin İslam ülkelerinde zaman zaman yakıldığı, âlimlerin asıldığı batıl batnıın kendi çıkarlarını gözeten, kendilerine hizmet eden idarecileri, kuklaları, Müslümanların başına getirdiği, demokrasi putlarını Mısır´da olduğu gibi; Muhammed Mursi´yi ve nicelerini indirerek yediği, Cezayir´de sakallıların merkezi caddelere çıkışının yasaklandığı, başörtülü ninelerin bile kamusal alan diye kamu kuramlarına sokulmamak için planların yapıldığı, kapalı kızlarımız için üniversitelerde ikna odalarında inançlarının çalınmaya çalışıldığı yıllar, Alimleri ve Salihleri azalmış, irfan merkezlerine kilit vurulmuş, ehlullah her türlü çileye maruz bırakılmış, meydanları yarım hocalar, din tüccarları kaplamış, hatıra fetva yağdıran düzenbaz; âlim kılıklı soytarılar türemiş, Lawrance´lar müsteşrikler cirit atar olmuş, ehlisünnet´in yoluna ket vurulmuş. Daeş El-Kaide, Boku Haram ümmetin üzerine salınmış, kısaca batıl istila etmiş Hak ehli garip kimsesiz, biçare ve yalnız kalmış son yüzyılda.
İşte böyle bir zamanda görülmesi Allah´ı hatırlatanlar, sohbeti ilmimizi, ameli ahireti hatırlatanlar, denizlerin dibindeki inciler gibi azdır, kibrit-i ahmer, bülbül-i şeydadır.
Onlar Süreyya yıldızı gibidirler, onlar yaşayan Kur´an´dırlar, onlar peygamberi hayatlarının yegâne örneği kabul eden hakikat incileri, cennet rehberleri, ümmete şefkatte güneş gibi, ayıplan örtmede gece gibi, cömertlikte akarsu gibi, tevazu da toprak gibidir.
Ümmetin günahkârlarını o günahlardan kurtarmak için çırpınırlar, iyiliği emreder kötülükten vazgeçilirler, bu uğurda ithamlara, iftiralara, hakaretlere uğrar sabrederler; taş atana gül atarlar, kısas hakkını kullanmaz, af yolunu tutarlar, taş atan bizden taş attıran bizden değil derler.
Erdem hareketinin öncüleri, bir gül yetiştirmek için bin dikene katlanan erler, üstadın dediği gibi;
O erler ki gönül fezasındalar
Toprakta sürünme ezasındalar
Yıldızları teşbih teşbih çekerde
Namazda arka saf hizasındalar
İçine nefs sızan ibadetlerin
Birbiri ardınca kazasındalar
Günü her dem dolup her dem başlayan
Ezel senedinin imzasındalar
Bir an yabancıya kayşa gözleri
Bir ömür gözyaşı cezasındalar
Her rengi silici aşk ötesi renk
O rengin kavuran Beyza´sındalar
Ne cennet tasası ve ne cehennem
Sadece Allah´ın rızasındalar.
Necip Fazıl KISAKÜREK
Onlar ümmetin günahları için gece gözyaşı dökerler, gece ibadeti azalannı nurlandırmış, hali ve kali kalbe tesir edenlerdir onlar. Ya hakkı söyler yahut susarlar, mütebessim dava adamıdırlar. Allah için sever Allah için buğz ederler; uçmayı kaçmayı değil istikameti, yetime mazluma yardım etmeyi gaye edinirler.
´Ele verir talkını kendi yer salkımı´ hiç değil, bırak haram yemeyi mubah da bile aşırıya kaçmazlar, takvayı gaye edinirler, küçükleri sever büyükleri sayarlar, bir hayır bin keramete tercih ederler.
Ve onlar yaşadıkları toplumu Ümmi Sinan gibi hayallerindeki gül bahçesine çevirmeye çalışırlar.
Seyrimde bir şehre vardım
Gördüm sarayı güldür gül
Sultan´ının tacı tahtı
Bağı duvarı güldür gül
Toprağı güldür taşı gül
Kurusu güldür yaşı gül
Has bahçenin içinde
Servi çınarı güldür gül
Al gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bin bahçede
Bakışırlar hare karşı
Han ezhan güldür gül
Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı Pazar güldür gül
Gülden değirmeni döner
Onun ile gül öğünür
Akarsuyu döner çarkı
Bendi pınar güldür gül
Ümmi Sinan gel vasfeyle
Gül ile bülbül derdini
Yine bu garip bülbülün
Ahu figanı güldür gül