Toplumlar da ahlaki değerlerin bilinciyle şekillenen tutum, batı liberalizmi ile bencil, kendini düşünen, hedonist, tüketim kültürüne endeksli bir anlayışla tüketilmiştir.
Böylesi bir toplumun ahlaki çağrıları karşılık bulamaz.
İçin de yaşadığımız Dünya’nın, küresel hegemonik alanlarını oluşturma gayreti içinde ki Batı’nın dayatılmış politikaları, maalesef her şeyi tüketme üzerine işliyor.
Liberalizmin bireye özgürlük isteyen anlayışı ile bireyin otoriteye teslimiyetini isteyen inanç ve kültürlerin, kendi arasında yaşadığı çatışma, toplumların yaşanabilir bir dünya da mutlu, huzurlu ve barış içerisinde yaşamasını engelliyor.
ABD Başkanı Jimmy Carter’in güvenlik Danışmanı Zbıgnew Brzezınkskı; “İnsanın manevi boyutunu görmezden gelen ve zararlı olduğu belli olan maddeci hedonizmi, toplumlara dayatılmış eden batı, bir gün bu çatışmanın bedelini ödeyecektir” diyor.
Görüyoruz ki bu bedel hem batı için hem de dünyamızın her yerinde yaşanan çatışmalar ile ödenmeye başlamıştır.
Kapitalizm ’in insanı sömüren ve ezen, Materyalizm ’in insanın ruhsal açıdan aç bırakan, Marksizm’in çöküşü, yeni Dünyanın şekillenmesinde artık etkin unsurlar olarak görülmeyeceği aşikâr.
Zbıgnew Brzezınkskı ile devam edelim; “ Küresel ruh kriziyle başa çıkmak için hayatlarımızı yeniden bir dengeye oturtmamız gerekmektedir. Hayatın manevi yönünün de maddi yönü kadar önemli olduğunu kabul etme zamanı gelmiştir. Eğer insanlık uyumlu bir Dünya’da kendi kaderini kendi eline alacaksa manevi kuralların bir noktaya yerleştirilmesi şarttır.”
Bu durum toplumların yeniden inşasında kişileri, grupları, ulusları farklı arayışlara yöneltmiştir. Radikal, fundamentalist dini akımların, çözüm olma yolunda kendileri için uygun zemin bulmuş olma düşüncesi, bu defa insanları farklı tuzaklara düşmesine zemin hazırlıyor.
Özellikle İslami toplumlar üzerinden proje planlı yapılar ile yürütülmeye çalışılan bu insan onurunu ve eşref fıtratına ters düşen yapılanmalar, maalesef kötü örnekler oluşturuyor.
Hâlbuki Yüce Dinimiz insanlığın ve âlemin kâmil mana da huzuru, refahı ve mutluluğu için reçeteler sunuyor.
Ahlakın yüceltilmesi, madde ve mananın bir sentez ile toplumun inşasında geçerli değer olarak işletilmesi, bütün insanlık için karanlık labirentlerden çıkış yolu olacaktır.
Ahlaki bilincimizi, tüketimcilik yüzünden kaybetmeyelim.
Algıların gerçeğe galip geldiği günümüz de, toplumları, kendi emelleri için kullanmayı düşünen egemen gücün, bilinçli olarak oluşturduğu senkretik ahlak dayatmalarını fark etmelidir insanlık.
İnsan olarak bir arada mutlu, huzurlu ve barış içinde yaşamanın temelinde evrensel Ahlak’ın kuralları ile oluşturulmuş yönetim sistemleri şarttır.
Bütün insanlık bu amaç için birleşmeli ve dünyanın her yerin de insanlar, ahlak adına sivil inisiyatif oluşturmalıdır.