İsmini ülkemizin kuruluş felsefesinden alan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, bugün köklü geçmişine yakışır şekilde yeniden ayağa kalkma şansı yakalamış durumda. Yeni rektörün göreve geldiği günden bu yana sergilediği kararlı, adaletli ve ilkeli yönetim anlayışı, hem akademik camiada hem de şehirde büyük takdir topluyor. Ancak bu duruş, ne yazık ki en çok ihtiyaç duyulan yerden, yani siyasi iradeden yeterli desteği göremiyor.

Üniversiteye uzun yıllar boyunca hâkim olan liyakatsiz yapılar, bugün yeniden harekete geçmiş durumda. Özellikle geçmişte Cumhurbaşkanımıza ve devlete açıkça hakaretler etmiş bir akademisyenin, özlük hakları kisvesi altında sahiplenilerek rektöre baskı unsuru hâline getirilmeye çalışılması, bu girişimlerin en çarpıcı örneği. Dahası, yönetimde söz sahibi bazı akademisyenlerin “Cumhurbaşkanı bugün var, yarın yok” gibi tehditvari sözlerle çalışanlara mobbing uygulaması, akademik etik açısından tam bir yüz karasıdır.

Bu ithal ve liyakatsiz yapıların kimlerden oluştuğu açıkça bilinmekte, söyledikleri, yazdıkları ve kurdukları ilişkiler kayıt altına alınmaktadır. Gereken mercilerle bu bilgiler şeffaf şekilde paylaşılmıştır. Ancak tüm bu yaşananlara rağmen, üniversitenin başındaki isme, yani rektöre sahip çıkılması noktasında siyasi iradenin sergilediği suskunluk düşündürücüdür.

Sahada mücadele eden rektörün yalnız bırakılması, aslında sadece bir kişiyi değil, devletin yükseköğretim vizyonunu yalnız bırakmaktır. Protokollerde boy gösterip fotoğraf paylaşmakla, ya da hastane inşaatlarını ziyaret edip vitrine oynamakla destek olunmaz. Gerçek destek, kritik anlarda net ve cesur bir şekilde ortaya konur.

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, çıkar odaklarının elinde bir pazarlık masası olamaz. Bu üniversite, şahsi ikbal peşinde koşanların değil, devlete ve millete sadakatle bağlı olanların omuzlarında yükselecektir.

Rektör yalnız bırakılmamalıdır. Çünkü yalnız bırakılan sadece bir yönetici değil, bir duruş; hatta Cumhurbaşkanının işaret ettiği yön ve vizyonun kendisidir.