Milli eğitim politikamız, bakanlığın en zirvesindeki insan tarafından da, eleştiriye uğradığına göre; umarım, ciddi analizler yapılarak; doğru tespitler ortaya konur. Ona göre; çözüm önerileri değerlendirilir, hayata geçecek planlara geçit verilir.
Sonuçta, hedefiniz insan yetiştirmek ise; oluşturacağınız komisyonlarda, muhatabı direkt insan olan ilim dallarının tüm uzmanlarından yararlanılmalıdır. İnsan merkezli bir çalışma üzerinde, yeteri kadar çalışıldıktan sonra; hayata geçirilmelidir. Hem, öğrenme çağının en önemli zamanlarının, 0 - 6 yaş gurubu olduğundan bahsedeceksiniz, hem de; o yaş gurubundaki çocuklara denetimsiz, süzgeçten geçmemiş, TV yayınlarının esiri durumuna getireceksiniz. Yahut, İnternet esiri yapacaksınız. Ondan sonra, şikayetlenmeye başlayacaksınız, çocuk ders çalışmıyor, diye. Hayır yanılıyorsunuz! çocuk ders çalışıyor, siz farkında değilsiniz. İnternet başında, TV karşısında, hem de çok başarılı ders çalışıyor. Üstelik, zihni ve bedeni o kadar yoruluyor ki; başka iş yapmaya enerjisi kalmıyor. Kendisine hiç bir denetim sunulmayan, yayınlar karşısında; savunmasız bir şekilde esir oluyor. Sonuç, ortada.
Gençler açısından da; aynı durum söz konusudur. Tüm gelişmiş ülkelerde, gençler belirli çağa kadar, korunma altına alınmaktadır. Bizim, yayın hayatımıza ait alınmış sözde kararlar vardır. Ancak, gençliği kalbinden, beyninden vuracak yayınlar, denetimsiz bir şekilde yayın hayatına devam etmektedir. Peki, bunlara kim dur diyecek hangi kurum belirli saatten sonra; bu yayınların yapılmasına, izin verecek. İnternet kafeleri denetlemek, bu kadar mı zor Yayınların içeriğinde; tüm değer yargılarımız adeta; ayaklar altında çiğnenirken, hangi yetkili kurum ya da şahıs, bunların önünü kesecek
Sayın BAKAN bunca şeyden sonra; Milli eğitim bakanlığının okulları neden başarılı olmuyor diye soruyorlar.... cevap basit: TV ler sabahtan akşama kadar nasıl bedavadan hayat kazanılır, insanlara nasıl eziyet edileceğinin reklamını yaparak; yalanın, iftiranın, kapı dinlemenin, sahtekarlığın normal bir davranış olduğunu özendirerek, ballandıra, ballandıra anlatıyorlar... Her türlü olumsuzluğun, şiddetin, zora başvurmanın, insan hayatını hiçe saymanın reklamını yapıyorlar... mafyayı özendirerek; hırsızlığı, arsızlığı özendirerek, tüm dünyayı kadın erkek ilişkilerinden ibaret sanarak, başka bir dünyayı kurguluyorlar... Yani, sizin okullarda kurguladığınız hayat şeklinin, felsefesinin tam tersinin reklamını yapıyorlar. Özendiriyorlar. Onlar başka bir hayatın reklamını yapıyorlar.
Bütün bu dizilerde iyi insanlar hep kaybederken kötü insanlar bir basit olayla; iyi insanları iptal ediyorlar... Yani, iyi insan olmak sizin neyinize gibi, bir anlayışı geliştiriyorlar. İşin ilginç yanı; bu tür yayınlarda, tüm bu olanlara, tüm yanlışlıklara; hakim güç olan, Devlet adamları da seyirci kalıyor, alet oluyor... böylece bir anlamda; Devlete güven olmadığının reklamı yapılıyor... hal böyle olunca; okullar nasıl başarılı olsun... nasıl çocuklar uyuşturucudan uzak kalsın.., sabahtan akşama kadar TV lerde direkt, ya da dolaylı uyuşturucunun adı ve envai çeşidinin reklamı yapılıyor. Kısacası; izlenme oranının yükselmesi için; yetişmekte olan bir neslin kimyası bozuluyor, aklı, fikri esir alınıyor. Yanlış şeylerin reklamlarının altında eziliyorlar. EVET SAYIN BAKAN SORUN ORTADA!!! Bu sorunu çözecek; kararlı yiğitler, Memleketin gelecek neslini kurtaracak kahraman yöneticiler bekleniyor. Daha ne duruyorsunuz
Şu reklam çılgınlığı da, başka bir alem. Ülkenin tüm insanlarının gelir düzeyleri aynıymış gibi; tüm tüketim maddelerinin her gelir düzeyine hitap edecek şekilde reklamı yapılıyor. Olmayan, olamayan insanların vebali altında kalmayın. Olmayan bir anne ve babanın çocuğu karşısında duyduğu ezikliği bir an olsun yaşayın!!! Bunlara da, bir denetim getirin. Fakir, fukaranın çocuğunun ağzını sulandırıp, fikrini karıştırmayın. Sonra, sonrası malum; hırsızlık, şiddet, çalmak, gasp, bedavadan hayat yaşama, onun var benim niye yok, düşünceleri...
Evet, SAYIN Bakanım, işiniz gerçekten zor. Önceliğiniz, her zaman daim kalsın. Bu işlere bir el atın. Yoksa; öğretmeninizin de, okulunuzun da, eğitim sisteminizin de; TV ve İnternet yayın akışının yanında yarışamayacak durumda olduğunu göreceksiniz. Çünkü, en iyi öğrenme yöntemi görerek öğrenmedir. Siz, bir çocuğun, gencin; bir yayın akışında; herhangi bir sahneyi kaçırmamak için; nasıl dikkatle izlediğine şahit oldunuz mu işte o dikkat ve öğrenme iştahını oluşturduğunuz zaman; tüm planlarınız, hayata geçmiş olur. Milli Eğitimin, öğrenme ve algılama sorununu çözmüş olursunuz. Yoksa; ne kadar yönetmelik, ders içeriği, müfredat, değiştirirseniz, değiştirin; sonuç fark etmez. Başarı oranı; küçük rakamlarla ifade edilmeye devam edilecektir.
Bu işin bir de; maddi yanı var. Ona hiç değinmedim. Yetişen genç nesillerin eline bakmanız yeterlidir. Bir asgari ücret bedeli telefonlarla dolaşıyorlar... Bizden hatırlatması... Tüketim çılgınlığı da; işin başka bir boyutu... Zannederim; ekonomik savaşta kaybeden tarafız, kontrolsüz tüketim sayesinde...
Yapılacak değişiklikleri, yeni uygulamaları heyecanla bekliyoruz. Eğitim, Öğretim okul binaları ile, öğretmenlerle, ders kitapları ile, Bakanlıkla, ilgili ve sınırlı bir süreç değildir. Eğitim ve Öğretim, tüm hayatı kapsamaktadır. Çözümleri ona göre, ayarlamak gerekir...