Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Hayat ve dikkat, dikkat, dikkat!

Sosyal ve beşeri hayata, çevremize şöyle bir baktığımızda;
Trafik kazaları, uçak kazaları, iş kazaları, meslek kazaları, ev ortamı kazaları, hastalıkların önemli bir kısmı, ameliyat kazaları ve daha sayabileceğimiz bir çok diğer kazaların, hataların, yanlışlıkların, başarısızlıkların, ayıpların, günahların bir çoğunun sebebi, dikkatsizlik, dikkat eksikliği veya dikkat dağınıklığıdır. Kazaların önemli bir kısmı da yaralanma ve ölümle sonuçlanır, bir çok insanın hayatı kararır, yuvası yıkılır, ailesi dağılır.
Dikkatsiz konuşma, dikkatsiz giyinme, dikkatsiz iş görme ve hareket etme, dikkatsiz tavır ve davranışlar, hatta bakış ve mimikler yüzünden; çeşitli sıkıntıların, üzüntülerin, hastalıkların, kalp kırmaların, gönül gücendirmelerin muhatabı olabiliriz. Bu gibi dikkatsizlikler, ferdi veya toplum olarak arttığında da, başarısızlıklar, yalnızlıklar, hor görülmeler başlayabilir, aileler dağılabilir, hatta devletler bile yıkılabilir.
Dikkat, fizikî ve psikolojik enerjinin bir nokta üzerinde yoğunlaşmasıdır.
Dikkat, aklın ve bedenin en sadık dostu, müdafaacısı, koruyucusudur.
Dikkat, düşünmenin ve düşünerek hareket etmenin, tefekkürün, ilgilerimizin ve hedeflerimizin çocuğudur; eğer bunlar yoksa dikkat de yoktur.
Dikkat, ilgi, tecrübe, bilgi ve görgü ile beslenir.
Yaşlı bir alim zata sormuşlar, 'Hocam bize biraz hayat dersi verir misiniz ' diye; O da 'dikkat' demiş. Soruyu soranlar bir şey mi oldu diye sağa sola bakınmışlar. Alim anlamadıklarını anlayınca, bu defa iki kere 'dikkat, dikkat' demiş. Gene şaşkın bir şekilde sağa sola bakınmışlar. Gene anlamadıklarını anlayınca; 'dikkat, dikkat, dikkat!' demiş üç kere. İşte o zaman soruyu soranlar anlamışlar ki, dikkatli yaşayanlar daha az zarar görür ve daha başarılı ve mutlu olurlar. Bundan daha iyi hayat dersi mi olur
Yaratılış gayemizi doğru algılamak, idrak etmek; kendimize, buna uygun dava ve hedefler tesbit etmek; bu hedeflerimize ulaşabilmek için de, bize uygun, başarabileceğimiz idealler beslemek, hayaller kurmak, planlar yapmak ve bu doğrultuda kolları sıvayıp hem zihnen ve hem de bedenen çalışmak, çalışmak, çalışmak ve bu hiyerarşik nizamı hayat tarzımız olarak kabul etmek, insanca yaşamak için gereklidir.
Bu yolda, kolları sıvayıp da çalışmaya başlarken, tefekkür/düşünce, irade gücü, motivasyon, konsantrasyon, kabiliyet gibi melekelere ihtiyacımız vardır. Fakat bunlarla birlikte, olmazsa olmaz, tamamlayıcı ve bizi her türlü tehlikeden koruyucu, başarının anahtarı diyebileceğimiz, çok önemli hayati bir ihtiyacımız daha vardır; işte o da DİKKAT'tir.
Sağlıklı bir kan dolaşımı için kan basıncı ne kadar mühimse; sıhhatli, mutlu ve başarılı yaşamak için de DİKKAT o kadar önemlidir; dikkat, hayatımızın her saniyesinde canlı ve dinamik olmalıdır.
'Okul hayatında, önemli işlerle meşgulken, ciddi konularla haşır neşir olurken, hayati meseleler üzerine yoğunlaşmışken, hangi sebeplerle dikkatimiz dağılabilir, konsantrasyonumuz bozulabilir ' diye düşündüğümüzde; günümüz dünyasında çevremizi adeta kuşatmış olan televizyon, cep telefonu, bilgisayar oyunları gibi uyarıcılardan tutun da, açken yiyecek ve içeceklerden söz edilmesi veya önümüze yiyecek konmasına, aniden hayati bir tehlikeye veya gürültüye maruz kalmaya, karşı cinsten birinin yanımıza gelmesi veya yanımızda olmasına, üzücü veya müjdeli bir haber almaya kadar ilgi ve ihtiyaçlarımızla ilgili daha birçok sebep sayılabilir. Aşırı ders veya meslekî programlar, yapılacak pek çok iş veya ödev olduğu düşüncesi, düzensiz yaşantılar, yorgunluk, uykusuzluk, stres, gerginlik ve huzursuzluk, çocuğu/insanı daha işin başından itibaren yorar ve dikkatini dağıtır. Hele bu programlar, işler, ödevler, hoşlanılmayan ve ilgi duyulmayan özelliklere sahipse, dikkatin derecesi azalır, süresi kısalır.
Dikkatsizliğin veya dikkat dağınıklığının reçetesine bir göz attığımızda görürüz ki;
Bir hadiseye, bir insana, diğer canlılara, bir maddeye, ilgi duyduğumuz oranda dikkat ederiz. İlgimizin derecesi arttıkça dikkatimizin şiddeti ve süresi de artar. Çocuğun/insanın dikkatini uyanık tutmanın yolu, öncelikle onun ilgisini canlı tutmaktır. İşte bu nedenlerle, yaratılış gayemizi doğru anlamak ve algılamak, kuvvetli bir iman ile buna inanmak; bu gayeye uygun yaşayabilmek için kendimize belirlediğimiz hedefleri ciddiye almak ve nihayet ilgi, sevgi, saygı, hoşgörü ve ihtiyaç alanlarımızı bu doğrultuda tesbit ve dizayn etmek; her insan için, dikkatsizliği ve dikkat dağınıklığını giderici bir hayat tarzıdır. Bunu böyle bilmek ve kabullenmek sağlık, huzur ve başarı için, hayati bir öneme haizdir. Bu şekilde kendimiz için belirlediğimiz hayat tarzından saptığımızda, hem kendimiz ve hem de çevremizdekilerin zarar göreceğine, sapmadığımızda ve taviz vermediğimizde de mutlu, sağlıklı ve başarılı olacağımıza gönülden inanmak; olumlu veya olumsuz bütün yaşantılarımızı doğru muhakeme etmek, bunlardan ders çıkarmak ve tecrübe edinmek; hiçbir konuda düşünmeden ve planlamadan hareket etmemek de, bu reçetenin önemli bir kısmıdır. (Dikkat eksikliği veya dağınıklığı çok ileri seviyede ise fizikî veya psikolojik tedavi gerektirebilir.)
Dikkat, insanın başarısını ve verimini önemli ölçüde etkileyen temel zihin faaliyetidir. Bu sebeple daha küçük yaştan itibaren, evde ve okulda çocukların dikkatini geliştirmeye önem verilmeli ve onlara örnek olunmalıdır. Bunun için, belli bir resimdeki yanlışları bulma, iki resim arasındaki benzerlik ve farklılıkları gösterme, anlatılan bir hikayeyi tekrarlama veya hikaye ile ilgili soruları cevaplandırma, örneğe bakarak şekil çizme, parçaları modele uygun inşa etme, benzer resimleri gruplandırma, eşleştirme, bulmaca çözme, eksikleri tamamlama, yanlışları bulma, zihinden hesap yapma gibi faaliyetler; evet hayır oyunu, kelime oyunu, yapboz ve takboz oyunları ve benzeri oyunları oynamak da dikkati geliştirir.
Dikkatli, sağlıklı ve mutlu yaşantılar dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi