Bizim Üniversitelerimizle, Amerikan eski maden ocakları arasında nasıl benzerlik var bilir misiniz
Eskiden ayıla bayıla izlediğimiz kovboy filmlerinden hatırlayınız. Nerde bir maden ocağı açılırsa; etrafı hemen bar, disko, gece kulübü ve kumarhanelerle kuşatılırdı.
İpten kazıktan kurtulma binlerce insan, burada hem çalışır, hem de bu kulüplerde kendilerine "Vahşi Batı" dedirten bir ömür sürerlerdi.
Bizim Üniversitelerimiz de aynen öyle.
Nereye bir üniversite açılsa, kafe, bar, disko ve kulüp vs gibi eğlence merkezleri etrafında hemen bitiveriyor.
Halbuki ilim merkezlerinin çevresi de bu ruha uygun olarak; Araştırma Merkezleri, okuma salonları, kitap sergileri vs. olmalı değil mi Ama nerde.
Görünüşte masum bu mekanlar, adeta adam yutma merkezleri gibi çalışırlar.
Zira, köyden kasabadan gelen binlerce genç, havuzda kulaç atacak kadar yüzme bilen birinin, dev piranhaların olduğu okyanusa düşmesine benzer bir anaforda, bu mekanlarda "Hiç" olup gidiyorlar.
Tabi nesilleri yutan endüstriyel fuhuş da yine bu merkezlerden besleniyor.
Ondan sonra da gelsin; balkondan atılan, en vahşi cinayetlere kurban giden kızlar. Bilmem kimlerin ağına düşürülmüş oğlanlar, yasak ilişkilerin bir poşete sarıp attığı bebekler, alkol komasından ölenler, yüksek doz uyuşturucudan çatlayanlar. Cesetleri bile bulunamayan faili meçhuller... Ve bir cinayete kurban gitmese bile ruhen ölmüş, canlı cenazeye dönmüş binlerce insan...
Terör örgütlerinin ağlarına düşürüp hiç ettikleri de cabası…
Sıradan bir kavgadan hapse girip içeride azılı suçluya dönüşen mahkumlar gibi, hayatlarında ilk kez Üniversite hayatında karşılaştığı bu mekanların ruhen posaya çevirdiği pırıl pırıl gençler, ellerimizden kayıp katıp gidiyorlar...
Siz hala, her şehre bir üniversite açmakla övünün durun.
Amerikan maden ocaklarından farksız olduktan sonra...