Hani yaptığınız savaşlar, dünya barışını sağlamak içindi
Hani silahlanmalarınız, caydırıcılık içindi
Hani sömürgelerinizin kölelerinin alınterinin karşılığını verecektiniz
Hani sizin, sözüm ona 'liberal (ölçülü, dengeli) ekonomi' dediğiniz model maddî adaleti sağlayacaktı
Hani mağdur ve mazlum milletlerin yanında yer alacaktınız
Hani terör örgütlerine karşı mücadelede güçbirliği yapılacaktı
Peki, teröristlerin elindeki bu ağır silahlar da neyin nesi, siz vermediniz değil mi
Bunların başındakiler, sormaya, danışmaya, destek almaya neden hep batıya gidiyorlar da, doğuya gitmiyorlar; yoksa basın yayın organları yanlış bilgi mi veriyor
Yoksa, küçük küçük kuralım, kendi çıkarlarımız doğrultusunda kullanalım, büyümede ve gelişmede bizi sollayacak olan milletlere musallat edelim, diye siz mi kurdurttunuz da şimdi o kadar büyüdüler ki, artık sizin de gücünüzün yetmeyeceği hale mi geldiler; ya da kasten siz mi büyüttünüz de kullanıyorsunuz
Yoksa bu örgütler, havadan atılan bombalarla, varil bombalarıyla, ülkeleri darmadağın edilen, zorbalıkla yönetimleri değiştirilen, buna direnmek için başka çareleri kalmayan insanları kullanarak, sizin kurdurttuğunuz örgütler midir
Yoksa siz dinkırım ve soykırım mı yapıyorsunuz; hani din ve vicdan özgürlüğü temel ilkelerinizden biriydi ve bunu yeryüzüne hakim kılacaktınız
Bunu temin etmek için birleşmiş olan milletlerin kurduğu egemen teşkilatlar, sizler daha neyi bekliyorsunuz Bu ufak tefek desteklerinizin göstermelik olduğunu bütün dünya biliyor.
Hadi artık kendinizi ispat edin. Ben biliyorum ki, buna gücünüz yeter de artar bile. Dünyayı eşkıyaya teslim edecek haliniz yok ya. Duymuyor musunuz kolu bacağı kopan bebeklerin çığlıklarını, duymuyor musunuz annelerin feryatlarını ve görmüyor musunuz gözyaşlarını Bu yüzbinlerce, milyonlarca yetim kalmış çocuklar ve gençler için, siz hiç empati kurmaz mısınız Siz hiç evsiz, yurtsuz kalmış, bir ülkeden diğer bir ülkeye, kabul görene kadar göç etmeye devam eden, yollarda telef olan insanların yerine kendinizi koyarak düşünmez misiniz
Bu mazlumlara, annelere, yetim çocuklara ve gençlere başta Türkiye olmak üzere bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar ülke ancak yardım ediyor; hani zengin, modern, çağdaş milletlerin yönetimleri neredeler İyi ki şu yardım amaçlı sivil toplum kuruluşları da var.
Halkların hiçbir problemi yok. Bakınız büyükşehirlerin, metropollerin, küçük şehirlerin, kazaların ve hatta komşu köylerin bile insanları çarşıda, pazarda, otellerde, caddede, plajda, sokakta, marketlerde, iş hayatında birlikteler. Din, mezhep, ırk ayrımını halklar yapmıyor. Ne zaman ki bu kötü niyetli egemen ve illegal güçler ve yöneticiler, çıkarları uğruna bu ayrılık gayrılık çöplüğünü deşmeye ve cahilleri kullanmaya başlıyorlar ve teknolojik iletişim vasıtalarını da kullanarak nifak tohumlarını ekiyorlar, işte o zaman başlıyor bu hizipleşmeler, çatışmalar, savaşlar. Elinizi halkların yakasından çekin artık.
Unutmayın ki, mazlumun duası ile Allahüteala arasında perde yoktur. Ferdî veya millet ve devlet olarak herkes zerre kadar iyiliğinin de, zerre kadar kötülüğünün de bir gün mutlaka karşılığını görecektir; hem dünya hayatında ve hem de ahiret hayatında. Bu bir insanın değil, Allah'ın (C.C.) vaadidir.
Çok dikkatli olmak zorundayız. İnternet ortamı, bilgisayar oyunları, televizyon gibi araçlarla çocukların ve gençlerin beyinlerine şiddet sürekli adeta kazınıyor; şiddete, vurmaya, yıkmaya, bombalamaya, kesmeye, öldürmeye, yaralamaya hazır hale getiriliyor çocuklar. Değerlerini korumak ve geliştirmek adına çocuklara bilgi, şuur, sevgi, saygı, yardımlaşma, hoşgörü, fedakarlık, çalışkanlık ve adamlık yeterince aşılanmıyor. Bu haldeki çocuklar ve gençler hasımlarımız tarafından kolayca tuzağa düşürülebiliyor. Bu durum günümüz dünyasının bütün ülkelerini tehdit ediyor ve devasa bir boyuta ulaşmış durumda, ama maalesef 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın', 'gemisini kurtaran kaptan' mantığıyla hareket eden bazı ülke yöneticileri, böyle giderse bir gün mutlaka kendilerini de tehdit edecek olan bu tehlikenin farkında değiller.
Artık iyice anlaşılmıştır ki, ötekileştirmenin, ırk ve mezhep gibi ayrımcılıkların, kutuplaştırma ve kamplaştırmaların, kin, nefret, çatışma ve savaşların kol gezdiği dünyada ve özellikle de coğrafyamızda; savunma ve güvenlik meselesi ön plana çıkmıştır. Savunma ve güvenlik için en etkili silah başta eğitimdir; değerler onunla korunur, akıllı ve cesur insanlar onunla yetiştirilir, teknolojik silahlar onunla kullandırılır. Tabii ki teknolojik silahlarınızın da hasımlarınızınkine galip gelebilecek kadar sayı ve kalitede olması icabeder. Bütün bunlar için de, her türlü ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi, politik mülahazaları bir kenara iterek, birlik ve beraberlik içinde, sürekli uyanık olmak ve çok çalışmak gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yükselme dönemindedir. Her alanda gelişmekte ve ilerlemekte olan bir ülkeyiz. Dünyanın ilk beşinin içine girebilecek güçlü bir orduya, savunma ve güvenlik gücüne sahibiz. Özellikle son yıllardaki ilerleme ve kalkınma hamle ve hareketlerini bütün dünya hayret ve ibretle izlemektedir. Devam etmekte olan bu gelişmelere ve uygulanacak olan projelere ve birbirimize sahip çıkmalıyız.