Aynı gün gerçekleşen iki olay!
Biri İstanbul'da, diğeri İzmir'de.
İlkinde; trafikte tartıştığı kadına, küfürlü konuşup üzerine yürüyen ve aracın ön camını kıran bir adam, tutuklanıyor.
İkincisinde; sokak ortasında alenen hem de bir caminin duvarına işerken, kendisini ikaz eden adama; arkadaşlarıyla birlikte saldırarak tekme tokat, taş tuğla ellerine ne gelirse fırlatan ve kafasında parçalanan şişe darbesiyle ağır yaralanıp yere yığılan adamı bu kez de yerde tekmeleyen... ikisi kadın! dört kişi, serbest bırakılıyor.
Vatandaşın, camını kıran tutuklanıyor ama kafasını kıran salıveriliyor.
Bu kararı alan Hakimlerin ikisi de;
Bu memleketin Hukuk Fakültesinde okudular.
Bu memleketin yargı sisteminde görev yapıyorlar.
Ve
Bu memleketin kanunlarına göre karar veriyorlar.
Ama gelin görün ki;
İlkinde mala zarar verme var ama muhtemelen mağduru kadın diye tutuklanan öfkeli, ahlaksız bir adam.
Diğerinde, cana kast ettikleri halde salıverilen, ikisi kadın dört vahşi yaratık...
Birinde cam parçası mevzuubahis, diğerinde can parçası.
İşte böyle böyle halk adaletten ümidini kesiyor.
İşte böyle böyle kimse yargıya güvenmiyor.
İşte böyle böyle adliyeler güvenli liman olamıyor.
Oysa;
Adaletsiz her karar, zulümdür.
Adaletsiz her karar, zulüm duvarına konulan bir tuğla hükmündedir.
Ve
Meşhur sözdür
"Küfr ile belki amma zulm ile paydâr kalmaz memleket”