Depresyon, sürekli bir üzüntü ve ilgi kaybına neden olan bir duygu durum bozukluğudur. Depresyon aynı zamanda majör depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da adlandırılır. 

Bu durumdan muzdarip bireylerin hissettikleri, düşünceleri ve davranışları etkilenir ve bunlardan dolayı çeşitli duygusal veya fiziksel sorunlar ortaya çıkabilir. Normal günlük aktiviteler yaparken sorun yaşanabilir ve bazen hayat yaşamaya değmez gibi gelebilir.

Depresyon sadece bir keyifsizlik veya anlık bir zayıflık değildir. Depresyon aynı zamanda bir anda çözülebilecek kadar basit bir sorun değildir. Depresyon tedavi edilebilir ve tedavi gerektiren tıbbi bir durumdur. Bu tedavi süreci bazı vakalarda uzun sürebilir. 

Yaklaşık iki yıldır savaştığımız virüs hayatımızı önemli ölçülerde değiştirdi. Davranışlarımızın ve alışkanlıklarımızın çoğunu bu yeni düzene göre belirledik. Kendimizi bu yeni düzene uyarlamak zorunda kaldık.

Bu durumun bizleri bunaltıcı bir psikolojiye sürüklediğini düşünüyorum. Her ne kadar elimizden geldiğince savaşsak da eninde sonunda yine bir karamsarlığa kapılıyoruz.

Bu süreç ile sosyal ilişkilerimizi uzaktan yürütmeye başladık ve pek çok sosyal etkinliğe ara vermek zorunda kaldık. Bu durum bizleri dar, kapalı alanlarda monoton bir akış içerisinde yaşamaya mecbur bıraktı.

Bu durum insanlarda kaygı ve depresyona yol açtı. Monoton bir çevrenin etkisiyle internet ve sosyal medyada uzun saatler geçirilmeye başlandı. Bu durumun insan ilişkilerinde duygusal becerilerin yıpranmasına yol açtığını düşünüyorum.

Bu durum kararlarımızı etkilemeye başladı. İçinde bulunduğumuz stres, bizlerin bazen mantıklı olmayan kararları almamıza ve bunları uygulamamıza neden oldu.

Biz insanlar sosyal varlıklarız. İletişim olmadan bir şeyler başarmakta ve üstesinden gelmekte çok zorlanırız. Yalnızlık böyle olaylarda büyük bir düşman haline gelir. Çünkü konuşamadıktan, bir şeyleri paylaşamadıktan sonra insan depresyona girer.

Bu depresyon hali daha fazla kötü düşünceler düşünmeye insanı sevk eder. İnsanın düzenini bozar.  Uyku düzeni, yeme içme düzeni bozulan insan bir yerden sonra fiziksel olarak da rahatsızlık hissetmeye başlar.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt öncülüğünde Kovid-19 salgınının yeni görüldüğü Nisan 2020 ve tam bir yıl sonra, Nisan 2021'de "Pandeminin Toplumun Ruh Hali ve Aile İlişkileri Üzerindeki Etkisi" başlıklı iki ayrı araştırma gerçekleştirildi.

Türkiye genelinde ağırlıklı olarak eğitimli orta sınıfı temsil eden, 18-77 yaş aralığındaki yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı, çevrim içi anket yöntemiyle yapılan ve mayıs ayı başında karşılaştırmalı bir rapora dönüştürülen iki araştırmanın sonuçları, salgının bir yıllık sürede toplum ve bireyler üzerinde yarattığı ruhsal tahribatı gözler önüne serdi.

Araştırma katılımcılarının verdiği yanıtlardan elde edilen sonuçlara göre, bütün dünyada insanların hayatını derinden etkileyen salgın, Türkiye'de de yaşam memnuniyetinin bir yıl içinde gerilemesine sebep oldu.

Araştırmalarda son bir yılda kişilerin depresif belirtilerinde de artış olduğu, özellikle Kovid-19'u geçirenlerde bu belirtilerin daha yüksek seyrettiği belirlendi.

"Hayatım üzerinde kontrol duygumu kaybettim." diyenlerin oranı Nisan 2020'de yüzde 31 iken, Nisan 2021'de bu oran yüzde 44'e, "Daha çabuk sinirlenir ve öfkelenir hale geldim." diyenlerin oranı da yüzde 38'den yüzde 46'ya yükseldi.

İki araştırmanın sonuçlarında en çok dikkati çeken sonuçlardan biri de "sürekli yorgunluk ve bitkinlik hissediyorum." diyenlerin oranındaki artış oldu. Nisan 2020'de yüzde 39 olan bu oran bir yıl sonra yüzde 65'e yükseldi.

Depresyonu olan çoğu insan için ilaçlar ve psikoterapi etkilidir. İlk aşamada doktor veya psikiyatrist semptomları hafifletmek için çeşitli ilaçları reçete edebilir.

Bununla birlikte, depresyonu olan birçok insan bir psikiyatristpsikolog veya diğer akıl sağlığı uzmanı ile gerçekleştirilecek psikoterapilerden de faydalanabilir.