Hafta sonu gerçekleşen YKS 2025, sadece gençlerin bilgisini değil, toplumsal değerlerimizi de sorgulatan bir olayla gündeme geldi. Bir kız öğrenci, küpesini çıkaramadığı için sınav salonuna alınmadı. Ancak asıl tartışma, kıyafetiyle başladı: Açık bir gömlek, transparan bir sütyen, kısa ve dar bir şort. Küpe hallolsa bu kıyafetle sınava girebilecekti. Bu, sadece bir sınav kuralı ihlali mi, yoksa toplumumuzun ahlaki röntgeni mi? Bu hal, ileri derecede toplumsal normlara aykırı bir durum ve toplumsal bozulmanın net bir fotoğrafı.

Türkiye, İslam dünyasında örnek bir ülke olma iddiasında. Selçuklu ve Osmanlı’nın mirasçısı olarak, geçmişte olduğu gibi her konuda liderlik yapmayı hedefliyor. Ancak sokakta, sosyal medyada, hatta sınav salonlarında giderek yaygınlaşan “uygunsuz” kıyafetler, bu hedefi sorgulatıyor. Sosyal medyada tepkiler yükseliyor: “Sınavda böyle giyinmek neyin özgürlüğü?” ya da “Toplumsal değerler nerede?” diye soranlar bir hayli fazla. Bence, bu sorular ciddi bir tartışmayı hak ediyor. Uygunsuz kıyafet giymek, özgürlük değildir. Özgürlük, toplumsal normlara saygıyla anlam kazanır.

Peki, bu noktaya nasıl geldik? Önce ailelere bakalım. Gençlerin kıyafet seçimlerinde, özellikle kız çocuklarında, ailelerin tutumu özgürlükle sorumsuzluk arasında bir çizgiye kayıyor. Sosyal medya ve popüler kültür, gençleri bireysel ifade arayışına yöneltiyor. Ancak bu arayış, rehberlik eksikliğinde normlardan kopuşa dönüşebiliyor. Bir fotoğrafta büyükanne tam tesettürlü, anne modern muhafazakâr, torun ise tamamen farklı bir tarzda. Bu, ülkemizin kültürel geçişlerini yansıtan net bir manzara.

İktidarın rolü de sorgulanmalı. Çeyrek asırdır muhafazakâr değerleri savunan AK Parti, bu değişime karşı net bir duruş sergileyemiyor. Muhafazakâr kesim, “Bu mu değerlerimize sahip çıkmak?” diye soruyor. Haklı bir serzeniş. Dini değerler yüceltilirken, popülist politikalarla gençlerin her türlü gayri ahlaki diyebileceğimiz aşırı açık olmalarına göz yumuluyor. Oysa oy kaygısı değil, gelecek kaygısı ön planda olmalı. Japonya’da kamusal alanlarda sıkı kıyafet kuralları varken, Türkiye’nin bu kadar toleranslı olması oldukça düşündürücü.

Çözüm, ne yasakçı bir zihniyet ne de sınırsız özgürlük. Eğitimde ahlak ve etik kurallarına daha fazla yer verilmeli. Kamusal alanlarda kıyafet kuralları şeffaf bir şekilde belirlenmeli ve duyurulmalı. Aileler, çocuklarına rehberlik etmeli; gençler ise özgürlüğün sorumlulukla dengelendiğini öğrenmeli. Türkiye, medeniyetimizin incisi olacaksa ki öyle olmalı, kültürel kimliğine sahip çıkarak örnek olmalı. Sınav salonlarında, sokaklarda, sosyal medyada, hayatın her alanında bizi biz eden değerlerimizle geleceğimizi inşa edebiliriz. Yoksa İslam âlemine liderlik hayali, bir şort ve dar gömlekle neredeyse çıplak sınava girenlerin gölgesinde kalır.