Sivas’taki mevcut ilçelerden en garibanı Ulaş desem yanlış olmaz. Nereden çıktı bu konu derseniz; geziyorum, gözlemliyorum...

Gözlem – [Ahmet Hasdemir]

Sivas’taki mevcut ilçelerden en garibanı Ulaş desem yanlış olmaz. Nereden çıktı bu konu derseniz; geziyorum, gözlemliyorum. Geçen hafta da Tecer Dağı bölgesindeki doğa yürüyüşü nedeniyle Ulaş’taydım. Daha önce de birçok kez uğradığım bu küçük ilçe, maalesef her gelişimde biraz daha geri gitmiş, biraz daha yalnızlaşmış bir tablo çiziyor. İçinden geçerken gördüğüm kısa ana caddesi, sanki zamana direnmeye çalışan elli yıl öncesinin bir Anadolu kasabasını andırıyor. Ne bir gelişim emaresi ne de bir yenilik umudu var ortada. Arka mahallelerini anlatmaya dilim varmıyor; birçok köy, bu mahallelerden çok daha iyi durumda.

Ancak bu ziyaretimin özel bir nedeni vardı. Ulaş sınırlarında yer alan Tecer Dağı, doğa sporları açısından önemli bir potansiyele sahip. Özellikle yürüyüş, doğa fotoğrafçılığı, kampçılık ve tırmanış gibi alanlarda gelecek vadeden bir rota. Yeterli tanıtım yapılır, uygun gezi rotaları ve rehberlik hizmetleri planlanırsa, Tecer Dağı sadece Ulaş’ın değil, Sivas’ın da doğa turizmi açısından önemli bir değeri hâline gelebilir. Bu potansiyeli görmemek, değerlendirmemek büyük bir eksiklik olur.

Ama beni en çok üzen, ilçenin nadide doğal alanlarından biri olan Ulaş Gölü'nün bugünkü hâli oldu. Geçmişte şenliklerin düzenlendiği, televizyon programlarının çekildiği, misafirlerin ağırlandığı bu güzel alan, artık bir harabeyi andırıyor. Tesisler dökülüyor, çevre pislik içinde, parklar çürümeye terk edilmiş. Eskiden insanların uğramaktan keyif aldığı bu alan, şimdi ürkütücü bir sessizliğe gömülmüş durumda.

Oysa potansiyel hâlâ orada duruyor. Göl kıyısında bir zamanlar neşeyle dolaşan insanların izleri silinmiş ama geri getirilemez değil. Ancak sorun şu ki, gölün hemen yakınında iki önemli kamu kurumu yer alıyor: Kaymakamlık ve Belediye. Yani durumdan haberdar olmamaları mümkün değil. O hâlde soru şu: Neden müdahale edilmiyor? Neden Ulaş kaderine terk edilmiş durumda?

Sık sık değişen ya da görevine ilk Ulaş’ta başlayan kaymakamlardan belki çok fazla beklenti içinde olmak gerçekçi olmayabilir. Ama yerel yönetimlerin, seçilmiş belediye başkanlarının, ilçedeki siyasi parti temsilcilerinin bu duruma kayıtsız kalması kabul edilemez. Ulaş’ın gelişmesi kimsenin gündeminde değil mi? Ülkemizde her köşe başına millet bahçeleri açılırken, ota çöpe dünyanın parası harcanırken, kırk kilometre ötemizde ki doğayla iç içe bir yurdum köşesinin gerilemesine seyirci kalmak hangi adalet duygusuna sığar?

Ulaş’a gelen biri sadece doğasıyla değil, sofraya oturduğunda da memnun ayrılır. Özellikle son zamanlarda adını sıkça duymaya başladığımız etli pidesi, buranın gizli hazinelerinden biri. Öyle ki Tokat’ın meşhur Çamlıbel etli pidesiyle rahatlıkla yarışacak bir lezzet sunuyor. Biz kırk kişilik bir ekip olarak dönüşte burada etli pide yedik; herkesin ortak yorumu netti: “Bu lezzet markalaşmalı.” Ancak ne yazık ki, bu potansiyel de tıpkı göl gibi, dağ gibi kaderine terk edilmiş durumda

Valiler, protokol ziyaretlerinde Ulaş’a uğradığında nereye götürülüyor dersiniz? Devletin yatırımlarından birisi olan ve ilçe dışında konuşlu Ulaş Çiftliğine götürülür mutlaka. Orada, kucağa verilen bir kuzu veya, kangal yavrusu ile mesele çözülmüş sayılır belki ama gerçekler öyle değil. Ulaş’ın potansiyel değerlendirilip, çehresi değişmediği sürece, oradaki insanlar da gelişmişlikten payını alamayacak.

Şırnak, Hakkari gibi Türkiye’nin en uç noktalarındaki ilçelerde dahi büyük gelişmeler yaşanırken, Sivas gibi köklü bir şehrin yanı başındaki Ulaş'ın bu denli geri bırakılmış olması düşündürücü. Ulaş Gölü bir semboldür; sahipsiz bırakılmışlığın, potansiyelin görmezden gelinişinin sessiz çığlığıdır. Tecer Dağı ise, ilgiyle, sabırla yaklaşıldığında bu ilçeye yeni bir ufuk sunabilecek gizli bir hazinedir. Ancak gölün, dağın ve insanların varlığı tek  başına yetmez. Görmezden gelmeyelim, bu potansiyeli görecek bir göze, bu değeri harekete geçirecek bir ele, bu ilçeye yön çizecek bir güce ihtiyaç var.