Yıllardır bu ülkenin tarımı hayvancılığı hem dış güçler hem de içeride bulunan çapsız ve liyakatsiz yönetici ve piyonlar eliyle, küresel güçlerin kuklası, ülke insanın sağlığını hiçe sayıp, kitlesel imha planlarının birer oyuncağı ettiler. Daha önce Marşal yardımı adıyla ülkenin çocuklarına onlarca yıl sonra ortaya çıkacak hastalıkların temelinin aşılandığını bilelim.

Bunu ilk aşamalarından birisi hiç şüphesiz kuş gribi adı altında ülkeye çekilen silahın ateşlenmesi oldu.

Kördöğüşü gibi ülkenin neredeyse serbest şekilde gezip dolaşan, doğal tavukları, kümes hayvanları katledilip, ülke kapalı ortamlarda ne olduğunu birçoğunun bilmediği yemlerle ilaçlarla hormonlarla büyütülen beyaz etlere, yumurtalara mahkûm edildi.

Aynısını balık çiftlikleri için de söyleyebiliriz.

Şimdi kene korkusuyla ve kırmızı etlik hayvanlar kapalı ortamlara, tavukların akıbetine mahkûm edilecek. Arka planda hangi İsrail menşeli firmalar var merak eder dururum hep.

Bu ülkede keklik, sülün bıldırcın avı derhal yasaklanmalı!

Radar cezalarından alacağınız üç beş lira bu ülkenin geleceğini kurtarmaz ama tarımı ve hayvancılığı bu çapsız idarecilerin elinden bir an önce kurtarmazsanız, ülke bütünüyle insanıyla mahvolur. Trafiği katletmek için yorduğunuz kafayı tarımı kurtarmak için yorun.

Zirai ilaçlama adıyla yerel su kaynakları, kimyasal gübreleme yoluyla toprağımız kanser kaynaklarına dönüşüyor. Ülkenin milyonlarca dönüm edilemeyen verimli arazileri var halbuki…

Sadece tarım ve hayvancılık bürokrasisi bu ihanete bu saldırıya isteyerek veya istemeden müdahil olmuyor, çevre şehircilik bürokrasisi de bu aymazlığın içerisinde.

İçme sularının azlığı ülkenin genel sorunu değil mi?

Yıllardır bağırıyorum, yeraltı sularının kontrollü bir şekilde çıkartıp acilen milyonlarca ağaçlandırma kampanyası ile her birey onlarca yüzlerce ağaç dikelim. Göreceksiniz ülkenin 10-15 sene sonra iklimi değişecek. Yağmuru daha fazla alan bir coğrafya olacağız.

Ama sahipsizlik burada da dizboyu. Siyasetçiyi her seçim öncesi sadece mitinglerde esnaf ziyaretlerinde görülen bir ülkede çok fazla bir şey beklemek ne kadar doğru! STK'lar sendikalar, medyası basını belediyeler koltuğun makamın derdinde oldukça daha ne denir ki?