Havaların ısınmasıyla doğa yeniden dirilmeye başladı. Bu yıl yağan bol yağmurla toprak nefes aldı, ama doğanın bu cömertliğine karşılık geçenlerde yaşanan aşırı soğuklar meyve ağaçlarını ağır sınavdan geçirdi. Yaşanan don felaketi nedeniyle geçimini meyvecilikten sağlayan insanlarımızın büyük zararı oldu. İşte tam da bu noktada, insan aklı bazen doğanın işleyişine yetmiyor. Her şeyin bir sebebi var, ama bu sebeplerin hepsini anlayabilmek mümkün değil. Tıpkı yıllardır sebze ektiğim bahçemde kök salmış bir bitki olan ayrık otu gibi.

Hayvanın bile yüz çevirdiği, ne işe yaradığı ilk bakışta anlaşılmayan bu inatçı otun, doğada var olmasının elbette bir hikmeti olmalı. Belki de sabrı, mücadeleyi ve direnci bize öğretmesi için var, bilemiyoruz ki. Her bahar olduğu gibi bu yıl da bostan hazırlığına başladım. Üçer metrekarelik sandıklarda, zenginleştirilmiş toprakta sebzeler yetiştiririm. Tabanı ve kenarları özenle izole edilmiş bu sandıklar, yabani otlara ve zeminden gelecek haşerelere geçit vermemek üzere yaptırdım. Ama doğa kural tanımıyor. Özellikle ayrık otu, en kalın izole tabakayı bile delip geçiyor; toprağın içinde bir ur gibi yayılıyor.

Beni epeyce uğraştırıyor, toprağı önce belleyip sonra bir demir çubukla alt üst ediyorum. O güçlü, sert kökleri topraktan söküp atmaya çalışıyorum. Ama kolay değil. Çoğu zaman koparıp alamıyorum dahi, mecburen dipten kesiyorum. Fakat biliyorum ki, ucu toprakta kaldığı sürece yeniden büyüyecek. Vazgeçmek yok. Bostan yapmak istiyorsan, sebze yetiştirmek istiyorsan, bu mücadeleyi vereceksin.

Ve bu uğraş sırasında, düşünmeden edemiyorum: Hayatımızda da ne çok ayrık otu var. Özenle kurduğumuz düzenin içine sinsice giren, aile birliğimize, huzurumuza, değerlerimize zarar veren insanlar ve yapılar… Tıpkı toprağı delen ayrık otu gibi, hayatımıza sızanlar. Uğraşırsınız, didinirsiniz, hayatınızdan, etrafınızdan çekip çıkarmaya çalışırsınız, olmaz. Direnirler, yeniden büyürler. Bazılarımız bu tip ayrık otlarına karşı büyük mücadeleler verir, kimileri ise sessiz kalır, kabullenir, sonunda kök salmalarına razı gelir.

Bu durum sadece ailede değil, toplumda da aynıdır. Mahallede, işyerinde, hatta devlette bile ayrık otu gibidir bazıları. Yüzeyde pek görünmezler; ama bir bakarsınız kökleri her yere yayılmış. Sessizlik, ilgisizlik, mücadeleden kaçmak onların daha da büyümesine neden olur. Oysa bu tür zararlı oluşumlara karşı hep birlikte mücadele edilmezse, tıpkı sandığımdaki gibi, bir gün toprağın tamamını sarabilirler.

Doğa bana her yıl yeniden hatırlatıyor: Ayrık otu ile mücadele etmeyen, verimli bir bostan beklemesin. Hayat da öyle…