Gençken etrafımda çok duyardım. Ne olacak bu gençlerin hali diye. Şimdi bir yetişkinim. İki erkek evladım var. Yine çevremde sık sık duyuyorum. Ne olacak bu gençlerin hali diye. Yaşlılık döneminde de kuvvetle muhtemel aynı konuşmaları duyacağım. Ne olacak bu gençlerin hali diye. Bu soru sürekli bir şekilde dönüp duruyor etrafımızda. Herkes kendi kafasına göre birtakım argümanlar üreterek üst perdeden konuşmaya, kendince bir takım beylik cümlelerle cevaplar aramaya çalışıyor. Bende zaman zaman bu konunun geçtiği dost ve arkadaş sohbetlerinde, düşüncelerimi belirterek gençler hakkında negatif bakış açısına sahip kişilere karşı “İyi ki gençler var. Ben onları çok seviyorum. Onlara güveniyorum. Ne var gençlerin halinde. Bir sorun var ise bunun sebebi gençler değil bizleriz. Onlar bizim eserimiz. Ayrıca bu gençlik bir yere de gitmiyor. Gümbür gümbür bir gençlik geliyor. Araştırıyor. Soruyor. Sorguluyor. Hesap soruyor” diyerek gençlerden yana tavrımı net bir şekilde ortaya koyuyorum. Ama bir taraftan da gençleri anlamak için onların ilgi alanlarına yönelik araştırmalar yapıyorum.
Yine bu konuların konuşulduğu bir ortam sonrasında, sosyal medya da bu konular hakkında neler konuşuluyor diye merak edip sanal bir gezinti yapayım dedim. Yetişkinlerin çok kullandığı bir sosyal medya mecrasında tam da bu konu karşıma çıkmaz mı? Sanki beni dinlemişler, konuşmalarımızı takip etmişler gibi. “Ne olacak bu gençlerin hali” diye bir video ile karşılaştım. Konuşmayı yapan kişi, merak etmeyin bu soru asırlar öncesinde de sorulmaya başlanmış ve cevap arayışları günümüze kadar devam etmektedir, demez mi. Beni aldı bir gülme. Daha sonra Sümer tabletlerinden de aktarım yapan konuşmacı, tabletlerde geçen, “Bu gençlik nereye gidiyor.” sorusu üzerinden bir değerlendirme yapması ilgimi çekti. Kısa bir araştırma sonrası yaptığım tablet çevirisi okumalarımda, yetişkin bireylerin tarihin o döneminde gençler hakkında kurduğu cümleler, anne ve babaların çocukları ile olan iletişimlerini, günümüz yetişkinlerinin gençlerle, anne ve babaların ise çocukları ile kurdukları iletişimin temel konuların çokta farklı olmadığını ve değişmediğini fark ettim.
Asırlar geçse de eşyalar, coğrafyalar, mekanlar farklılaşsa da, insanın varoluşu itibarıyla aynı duygular içinde hareket eden, yaşam süren, etkileyen ve etkilenen bir canlı olarak çok da fazla değişmediğini söyleyebiliriz. Belki bu yaklaşımıma itiraz edenler olacaktır. Ama tablet metinlerini okuduklarında, insanlığın tarihi gelişimini ve yolculuğunu, önyargısız ve objektif bir şekilde bilimsel bir okuma ile araştırdıklarında bana hak vereceklerdir.
Bana göre gençler, her çağda ve her bölgede, kendi dünyalarında, kendi akranları ile oluşturdukları yaşam alanlarında çok güzel ve özeldirler. Onlara sunulan imkân ve ortama göre çok rahat şekil alırlar. Hangi yönlerini beslerseniz o yönlerini geliştirirler. Zihinleri, duyguları, düşünceleri o kadar berraktır ki, kendilerine verilen bilgiyi bir yudumda içerler. İmkân verildiğinde ve kendilerine güvenildiğinde nice zorlukları hiç beklemediğiniz şekilde aşabilme potansiyeline sahiptirler. Ben bunu kendi çocuklarımda, onların arkadaşlarında gözlemledim, siyasi çalışmalarımda tecrübe edindim. Her çalışmam da gençler yanlarımda oldular. Gece gündüz fedakârca çalıştılar. Şimdi de birçoğu kendi alanında, en iyisini, en güzelini yapmak ve iyi bir gelecek kurmak için mücadele ediyorlar. Her haksızlığa, her yanlışa karşı, hiçbir tereddüt, korku ve endişeye kapılmadan göğüs geriyorlar.
Ben gençleri çok seviyor ve güveniyorum. Yeter ki biz onlara değer verelim, önemseyelim, doğru rehberlik yapalım. Onların hızlı akan kalp atışlarının, vatan için, millet için çırpmasına fırsat verelim. Ne olacak bu gençlerin hali, bu gençlik nereye gidiyor söylemleri ile onları ötekileştirmeyelim. Onlar bizim aynamız. Biz ne isek onlar da o. Bizden iyi bir miras devir alırlarsa, onlarda bu mirasın üzerine daha iyisini daha güzelini koymak için çalışacaklardır. Dinamik ve üretken zihinleri ile içinde yaşadıkları çağı anlama çabası içinde, okumaya, emek vermeye, alın teri dökmeye gayret edeceklerdir.
Dün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını tüm yurtta devletin tüm kurumları, iktidar ve muhalefet, tüm siyasi partiler, birçok sivil toplum örgütü çeşitli mesajlarla ve etkinliklerle kutladılar. 2025 Türkiye’sinde bu merasimleri yapanların, bu kutlayışları, sadece bir söylem, ışıklı ve süslü müzikal gösterilerin, bir sahne şovunun ötesinde, çok daha fonksiyonel bir anlama dönüştürmenin gayreti içinde olmaları gerekiyor.
Yazımı gençlerden aldığım heyecan ve motivasyon içinde samimi duygularımla bitirmek istiyorum. İlmin, bilimin, sanatın, kültürün, sporun, teknolojinin her alanında öne çıkan, kendinden söz ettiren, gençlerin omuzlarında geleceğe yürüyen çağdaş ve modern bir Türkiye Cumhuriyeti özlemi hayallerimi süslüyor. Şimdiden bu hayali gerçekleştirecek olan gençlere buradan teşekkür etmek istiyorum. Ben, her şeye rağmen, her türlü manipüle ve dezenformasyona rağmen, gençleri seviyorum onlara inanıyorum. Onları kuşaklara ayırmadan, ayrımcılığa yöneltmeden, hiçbir ideolojinin istismar etmesine müsaade etmeden, sorumluluk alanlarımıza göre, bireysel ve kurumsal anlamda, kuşatıcı bir anlayışla gençlerle birlikte yürüyüşümüzü sürdürmek zorundayız. Kendi irademizle özgürce mücadeleye devam edeceğiz. Daha çok çalışmamıza vesile olması düşüncesi ile “Bayramınız Kutlu Olsun. İyi Ki Varsınız Gençler. “diyorum. Hepinizi yürekten selamlıyorum.