USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

Kulmaç, Ateş Püskürdü

Kulmaç, Ateş Püskürdü

Kulmaç, Ateş Püskürdü
03-06-2014 09:38
Google News


Soruşturma ile ilgili verilen takipsizlik kararını eleştiren Kulmaç, Kahramanmaraş Adliyesi’nde polisin Yazıcıoğlu ailesine biber gazı ile müdahale ettiğini belirterek duruma tepki gösterdi.

ERSAN ARSLAN

Sivas İl Özel İdaresi İl Genel Meclisi Haziran ayı toplantılarının ilk oturumu yapıldı. Toplantıda meclis üyelerinin gündemini Soma’daki maden faciası, Gezi Olayları ve BBP merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazası oluşturdu. Meclis toplantısına gündem dışı söz alan BBP İl Genel Meclisi Üyesi Aytekin Kulmaç’ın sözleri damga vurdu.

Meclis Başkan Vekili Ferhat Ünsal’ın yönettiği oturum, açılış ve yoklama ile başladı. Daha sonra, 2014 Haziran ayı meclis karar özetleri okundu. Karar özetlerinin ardından Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından İl Özel İdaresi’ne gönderilen ödeneklerin İl Özel İdaresi’nin ilgili birim bütçelerine aktarılması konusu görüşülerek kabul edildi.

Meclis Başkan Vekili Ferhat Ünsal, bu maddenin ardından gündem dışı söz almak isteyen meclis üyelerine söz hakkı verdi.

‘BİRBİRİMİZİ SUÇLAMAYALIM’

Bu bölümde ilk sözü, AK Parti Grup Başkan Vekili Fikret Doğruyol aldı, konuşmasının büyük bölümünü Soma’daki maden faciasına ayıran Doğruyol, birçok olayda hükümeti istifaya davet etmenin alışkanlık haline geldiğini belirterek, ‘Her olayda birbirimizi suçlamak yerine çözüm arayışı içerisinde aklıselim hareket etmemiz gerekir’ dedi.

Doğruyol, ‘13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da çok elim bir maden kazası meydana gelmiş ve bu kazada 301 kardeşimiz şehit olmuştur. Ölenlere Allah’tan rahmet, geride alanlara sabrı cemil niyaz ediyorum.

Bu kaza bize birçok şeyi anlattı. Öncelikle iş güvenliğini ne kadar önemli olduğunu, işçi ölümlerinin azaltılması konusunda alınacak tedbirlerin daha ivedi olduğunu, diğer taraftan da yaşanan her türlü sıkıntıda insanların bu işi nasıl siyasete dönüştürdüğünü de anlattı. Maden kazası oldu, maalesef ülkemizde herkes maden mühendisi kesildi. Depremde sismograf, hastalıkta doktor olur vaziyete geldi. Bir tarafta ‘çizmeyi çıkarayım, sedye kirlenmesin’ diyen işçi kardeşim, diğer tarafta işçi kardeşlerimin haklarını savunduğunu iddia eden insanların nasıl etrafı kırıp döktüğünü, nasıl çevreye zarar verdiğini gördük. Ben daha çok üzüldüm yarışları başladı. Hiç kimse, ölenlerin yakınları, annesi, babası, çocuğu, kardeşi kadar üzülmemiştir, yorulmamıştır. Kazanın olduğu günden itibaren hükümet adına Enerji Bakanımız oradaydı. Çalışmalarını muhalefet partileri dâhil olmak üzere herkes takdir etti. Bu arada oraya giderek gerçekten sağduyulu açıklamalar yapan gerek CHP Genel Başkanı, gerekse MHP genel başkanına da teşekkür ediyorum.

Her olayda hükümeti suçlamak, başbakanı istifaya davet etmek adeta cazip, pirim yapar hale geldi. Evet bu kazalar olmasa daha iyiydi ama oldu. Herkes üzüldü. Bunun da en güzel tarifi galiba Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanımızın, ‘301 ölü 70 milyon yaralı’ sözleri idi. Sel oldu, hükümet istifa, deprem oldu hükümet istifa, kaza oldu hükümet istifa alışkanlığından vazgeçmemiz gerektiğine inanıyorum.

İstanbul Okmeydanı’nda cem evinde maalesef Uğur Kurt kardeşimizin mermi ile öldürülmesi, Ayhan Yılmaz kardeşimizin bomba ile öldürülmesi, yine Berkin Elvan olayları son günlerde gündeme geldi. Ancak, unutulmaması gerekir ki ‘Burak Can’da, Berkin Elvan’da, Ayhan Yılmaz’da, Uğur Kurt’ta bizim kardeşimizdi, hepsi bu ülkenin çocuklarıydı, hepsi için de aynı oranda üzüldüğümüzü ifade etmek istiyorum.

Kadıköy’de bütün sendikaların bir araya gelerek eylem yaptığı, Soma’yı protesto ettiği bir mitingi izledik. Orada her sendika, her görüşten insan vardı ama hiçbir olay yaşanmadı. Arzu ettiğimiz şey budur. İnsanlar, demokratik tepkilerini mutlaka dile getirecek, elbette protestolar olacak. Ancak unutulmaması gerekir ki, bizim gidecek başka ülkemiz, başka şehrimiz yok. Her olayda birbirimizi suçlamak yerine çözüm arayışı içerisinde aklıselim hareket etmemiz gerekir.’ İfadelerini kullandı.

‘KİMSE KADER DEMESİN’

Doğruyol’un ardından söz alan CHP Grup Başkanı Sadık Güller ise, hükümetin gerçekleştirdiği uygulamalar, özelleştirme ve taşeron sistem ile bu ve benzeri kazalara zemin hazırladığını savundu.

Türkiye’nin iş kazalarında dünyada 3. Avrupa’da ise 1. Sırada yer aldığını belirten Güller, bu kazaların kader olmadığını, gerekli tedbirler alınmadığı için, denetimler yapılmadığı için gerçekleştiğini savundu.

Sivas’ta taşeron işçilerin 12 saat çalıştığını belirterek bu çalışma koşulları ile ilgili araştırma yapılması önerisinde bulunan Güller, şu ifadeleri kullandı:

‘Soma’daki facia neden oldu? Başkan anlatmaya çalıştı ama çok kısa kesti. Son, 10 yıldır Türkiye’de yapılan bir uygulama var. Özelleştirildi, taşeronlaştırıldı… Taşeronlara bakıyorum, sermaye, siyaset, sendika. Öyle bir ayak var ki… Sermayeye bakıyorum, adam daha kendi işyerindeki tünelde yaşam odası olup olmadığını bilmiyor. Orada 632 tane çocuk yetim kalmıştır, ölenlerin yaş ortalaması 27’dir.

İş kazalarında dünyada üçüncü, Avrupa’da birinciyiz. Sivas’ta bir maden kenti… Son 10 yıldır Türkiye’de öyle şeyler dönüyor ki, kamu genelinde 60 bin tane sendikalı işçi vardı. Şimdi Türkiye’nin hali öyle içler acısı ki, 70 bin tane çalışan var, sendikalı sayısı düşmüş.

Ağır iş kolu, ağır sanayi diyoruz, hastanelerimizde doktor yok. Soma olayında Taner Yıldız Bey’e teşekkür ediyorum ama AK Parti’ye etmiyorum. Çünkü insani olarak görevini yapmıştır. Oradaki işçilerin yarasını Taner Yıldız değil hükümette saramadı. Sadece Soma’da değil, 2-3 yıl önce Kangal’da da aynı kaza oldu, Elbistan’daki kazada hala işçileri cenazesi hafriyat altında bekliyor.

Gün geçmiyor ki kazalar oluyor, işçiler ölüyor. Eğer bu ocaklar AB standartlarında denetlenseydi ölüm riski yoktu. Hiç kimse kadere bağlamasın.

Burada dikkat etmemiz gereken şeyler var. Neden 12 saat çalıştırılıyor bu işçiler? Taşeron firmada çalışan işçilerin yüzde 100’ü 12 saat çalışıyor biliyor musunuz? Basın da araştırsın, biz de araştıralım. İsterseniz bağımsız bir komisyon kuralım. Odalardan, sendikalardan destek alalım. Bu konuda çok dikkat etmek zorundayız. Bu ölümleri asgariye indirmek zorundayız.‘

Konuşmasının sonunda BBP Merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına da değinen Güller; ‘Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun kazasını Sayın Başbakan, ‘Ben bizzat el koydum, araştıracağım’ dedi. Ama bizim arkadaşlarımız her ne hikmetse gittikleri mahkemenin önünde biber gazıyla karşılanıyor. Hani Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık bunun takipçisiydi? Ne oldu? Şimdi gelinen nokta neresi?’ dedi.

KULMAÇ, ATEŞ PÜSKÜRDÜ

Toplantıda son sözü ise BBP İl Genel Meclisi Üyesi Aytekin Kulmaç oldu. Konuşmasının ilk bölümünde Soma’daki maden faciasına değinen Kulmaç, daha sonra sözü BBP Merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazasına getirerek AK Partiyi sert sözlerle eleştirdi.

Hükümete yönelik sert eleştirilerde bulunan Kulmaç, ‘İktidar partisinin Sayın Grup Başkan Vekili burada gündem dışı konuşmasını yaparken, arzu ederdim ki bir konuya dahi değinsin. Evet, Soma kanayan yaramız ama siyasetine bakmadan bu şehrin evladı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yetiştirdiği ender siyasetçilerden bir tanesi olan rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ve onunla beraber yol arkadaşlığı yapmış 5 hemşerimizin 5 yıldır süren davası, bölge mahkemelerinden, özel yetkili savcılardan, 5 yıllık süreçle uyuşturularak dosyayı kapanma sürecine getirdiler. Soruyorum; 17 Aralık’ta olan bir olaydan dolayı memlekette hâkim koymadınız, savcı koymadınız hepsini hallaç pamuğu gibi attınız,  her tarafı budadınız. Adına 17 Aralık süreci dediniz, paralel yapı dediniz, başka bir şey dediniz. Bu 5 yıllık süre içerisinde Sivas meydanlarına geldiğiniz zaman ‘Muhsin Yazıcıoğlu benim kardeşim’ dediniz, bir tane bakanınız çıktı, ‘bunu sonuçlandırmak bizim namus morcumuz’ dedi ama ne hikmetse kardeşlik hukuku da namus borcu da Maraş’taki savcı tarafından takipsizlik kararıyla karşı karşıya kaldı.’ Dedi.

‘KEÇİLERİ SORUYORUZ’

TBMM’deki araştırma komisyonlarının raporlarının, DDK’nın araştırma sonuçlarının dikkate alınmadığını savunan Kulmaç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, helikopterdeki bazı cihazların kaybolması ile ilgili ‘bunları keçiler mi yedi’ sözünü hatırlatarak, ’biz bu keçileri soruyoruz. Bu keçiler kimse devlet bunu açıklamak zorundadır’ dedi.

Kulmaç, şu ifadeleri kullandı:

‘Burada BBP’li bir siyasi olarak, dün BBP’nin il başkanlığını yapmış birisi olarak konuşmuyorum. Bugün burada bir Sivaslı olarak konuşuyorum, burada Sivaslı 5 tane canın hesabını sormak için konuşuyorum. Sayın İktidar Partisi, bir gün de ağzınıza alsaydınız, kardeşlik borcunuzu, namus borcunuzu eğer ödemek istiyorsanız. TBMM iki tane meclis araştırma komisyonu açmış bütün belgeler orada. Devletin Cumhurbaşkanı Devlet Denetleme Kurulu’nu (DDK) ortaya koymuş, bütün belge ve birikimler orada. Ama bütün buna rağmen ne DDK’nın, ne meclis araştırma komisyonlarının sonucuna bakıyorsunuz.

İki tane adam gidecek, nostalji olsun diye helikopterin cihazlarını alıp götürecek, Sayın Cumhurbaşkanı ‘bunları keçiler mi yedi’ diyecek. O zaman bu ülkede keçileri soruyoruz. Bu keçiler kimse bu devlet bunu açıklamak zorundadır. Dünden bugüne kadar faili meçhul olaylar çoğaldıkça burada gezi olayları da bitmez, falanda bitmez filan da bitmez. Bu ülkede bir açılım yapıyorsanız, demokratikleşme yapıyorsanız, özgürlükleri genişletmek istiyorsanız. Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kardeşimin de elbette ki bir özgürlüğü, hakkı, hukuku vardır. Onların hak ve hukuklarını korumak bu iktidarın asli görevlerinden bir tanesidir.

Fırat’ın kenarında bir tane koyunun hesabını veremeyeceğim diye korku içerisinde bulunan Hz. Ömer adaletinden bahseden iktidar o zaman bu milletin hak ve hukukunu korumak zorundadır.’

‘SAVCILARI VE POLİSİ KINIYORUM’

Kahramanmaraş’a davaya bakan savcı ve başsavcı ile görüşmek için gittiklerini ancak ikisinin de izine ayrıldıklarını öğrendiklerini belirten Kulmaç, orada yaşadıkları olayı anlatırken, oldukça sinirlendi. Sesinin tonunu artırarak ve kürsüye vurarak konuşmasını sürdüren Kulmaç, polisin Yazıcıoğlu ailesine bir PKK’lıymış gibi biber gazıyla müdahale ettiğini belirtip, büyük tepki gösterdi.

Kulmaç; ‘Kahraman Maraş’a başsavcılığa dosyanın akıbetini sormaya gittiğimde karşımda ne Cumhuriyet Başsavcısı var ne de davaya bakan savcı var. İkisi de izin almış gidiyor. Kimden, neyden korkuyorsunuz. O da yetmiyor, devletin polisi dağ başındaki eşkıya, PKK’lı gibi bana orada göstermiş olduğum eylemden dolayı gaz sıkıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin asli unsurlarından bir tanesiyim. Vatını, devletini, dinini seven, bu milletin muasır medeniyetler seviyesine çıkması için siyaset yapan Muhsin Yazıcıoğlu’nun kardeşine, oğluna bu memleketin polisi gaz sıkıyor. Böyle bir şey olur mu? Sivaslılar olarak hemşerimizin ve hemşerilerimizin hak ve hukukunu aramak, bunu dile getirmek eğer siyasi şov ise siyasi şov yapıyorum. Ama bunu siyasetten uzak tutmamız lazım. Burada insanların hak ve hukukunu arayacağız. Bunların mezhebine, ırkına, cinsiyetine bakmadan… Kaçırılan çocuk da bizim, öldürülen insan da bizim. Bunların hesabını birileri elbette soracaktır, söz söyleyecektir. Söylenen sözden kimse rahatsız olmayacak. Kahramanmaraş Adliyesi’nde bulamadığım Savcı ve Başsavcıyı, polisin göstermiş olduğu hareketten dolayı hepsini şiddetle kınıyorum.’ İfadelerini kullandı.

Kulmaç’ın konuşmasının ardından, AK Parti Grup Başkan Vekili Fikret Doğruyol eleştirilere cevap vermek için el kaldırıp yeniden söz hakkı istedi ancak, oturumu Yöneten Meclis Başkan Vekili Ferhat Ünsal, birleşimi kapattı.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
Sosyal medyaya mı internet medyasına mı güveniyorsunuz?
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
04.05.2024
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
CİLALI TAŞ!