Nihayet 1 Kasım'a kadar ülkeyi seçime götürecek Geçici Seçim Hükümeti kuruldu. Vatana millete hayırlı olsun. Başbakan Davutoğlu 7 Haziran akşamı milletine verdiği sözünü tuttu. Hiçbir şekilde ve şartta milleti iktidarsız bırakmayacağını ve ülkeyi kaosa götürecek hiçbir maceraya atılmayacağını ilk günden taahhüt etmişti. CHP'nin, MHP'nin kışkırtmalarına kulak asmadan, geminin rotasını sağlam tuttu ve çıkarabileceği en makul kabineyi oluşturdu.
MHP ısrarla seçim hükümetine bakan vermeyeceklerini söylese de Tuğrul Türkeş ''parti menfaatimden önce, millet menfaatim gelir'' dedi ve Davutoğlu'nun mektubuna olumlu cevap verdi. Keşke bunu Meral Akşener'de yapabilseydi, Deniz Baykal'da baskılara boyun eğmeseydi. MHP ilk şokla Tuğrul Türkeş'i, partiden ihraç edilmesi talebi ile disiplin kuruluna sevk etse de, bunun sonuçlarının ağır olacağını gördü ve şuan beklemede. Zira vekil sayıları eşit olmalarına rağmen, oy oranları HDP'den yüksek olduğu için parlamentoya üçüncü parti olarak girebildi MHP. Ama Türkeş'in ihracına karar verirlerse 79 vekil sayısı ile protokolde ve mecliste HDP'nin gerisine düşecekler. Umarım Bahçeli'nin ve bugünkü duruma düşmesinin müsebbibi danışmanlarının gözü o kadar kararmamıştır.
Diğer bir şokta HDP'de yaşandı. İlk şoku Davutoğlu'nun belirlediği isimler üzerinden yaşasalar da, her zaman ki pişkinlikleri ile Figen Yüksekdağ'ın ''ülke bu durumdayken hangi ismin bakan olacağının çok da önemi yok'' diye atlatmaya çalışırken, ikinci şoku bakanlık teklifine olumsuz cevap veren Levent Tüzel'le yaşadılar. Oysa HDP Geçici Seçim Hükümetine üç bakanla katılacaklarından çok emindiler. Buradan da şu anlaşılıyor, MHP ve HDP'nin iç dinamikleri heterojen bir yapıdan oluşuyor. Neyse ki her partide az da olsa aklı selim insanlar var.
Bu demokrasi için iyi bir şey aslında. Ak Parti'nin beynini oluşturan kurullarından, kalbini oluşturan seçmenine kadar bütün mekanizması zaten aklıyla hareket eden insanlardan oluşuyor. Bu da Ak Parti'nin elini çok güçlendiriyor. Ak Parti söylendiği gibi pragmatist bir parti değil bence. Pragmatizm, felsefede uygulayıcılık, uygulamacılık, , fiîliyye, faydacılık, yararcılık anlamlarına geliyor. Ak Parti için ''ben olmazsam bu parti, bu dava olmaz'' saplantısından çıkmak, ''bura için sen daha faydalı olabilirsin''in tezahürüdür
yaptıkları. Batının geliştirdiği hiçbir kalıp gibi tam olarak bize uyan bir ifade değil ve dar geliyor zaten. Aksi halde tek adam dediğiniz Erdoğan koltuğunu Davutoğlu'na bırakamazdı. Ve bu davaya yıllarını vermiş partinin özgül ağırlıklı, ağır toplarından ''biz bu partiye yıllarımızı verdik, akademi dünyasından gelmiş Davutoğlu'na bu koltuğu yedirtmeyiz'' sesleri yükselirdi. Bunların hiçbirini duymadık, inşallah duymayacağız da.
''Bu işi beceremeyecek'' diye ellerini ovuşturarak bekleyenler, Davutoğlu'nun, 550 vekilin özgeçmişini isteyip tek tek inceledikten sonra bu bakanlar listesini oluşturması muhalif gazetecilerin bile şapka çıkarmasına sebep oldu. Bunu Davutoğlu'nun son dakika golü olarak değerlendirdiler. Ne demişti seçildiği kongrede ''24 saat yetmezse 25. saati oluşturacağız''. Ve Başbakan olduğu günden bu yana bizleri yanıltmadı. Allah kendisinden razı olsun. Erdoğan'la karşı karşıya getirtmek için göstermelik Başbakan mı demediler, Erdoğan'ın gölgesin de mi demediler. İki ayrı meziyetleri olan Erdoğan ve Davutoğlu'nu birbirine düşüremediler. Akademik camiada ''hocaların hocası'' olarak saygı duyulan, hiçbir şaibesi olmayan, güler yüzlü bu insanın Erdoğan'dan sonra o koltuğu dolduramayacağını, partinin dağılacağını ve Davutoğlu'nun kukla Başbakan olacağını söylediler. Bunlar karşısında Davutoğlu'ndan fevrilik, isyankarlık beklediler. Ama sert kayaya tosladılar. Zira karşılarında dünyanın gidişatını doğru şekilde analiz etmiş, yıllarca eğitimini bunun üzerine yapmış, kafa yormuş birisi vardı. Zaten bu meziyetleri sayesinde siyaset dünyasının da yıllardır akıl danıştığı Davutoğlu, bu küçük ayak oyunlarına prim vermedi. Eminim bunu yapanlara da çok gülmüştür. Arkadaşlar, derdi koltuk sevdası olmayanları sarsamazsınız, hedefi Allah rızası olanlara rüşvet sunamazsınız, ölümü ebedi hayat olarak görenleri tehdit edemezsiniz. İşte ancak böyle ters akıntıya kürek çekersiniz. Tüm komplolarınızla, entrikalarınızla tarihin tozlu sayfalarına gömülmeye mahkûm oldunuz(olacaksınız demiyorum, zira oldunuz bile).
Bunu seçimlerde göreceksiniz. Anketler oy oranlarının çok değişmeyeceğini gösterse bile tesirinin, kesif ve etkili olacağına inanıyorum. Üst akıl olan milletimiz, üç tarafı sularla, dört tarafı düşmanla çevrili güzel vatanımı, oy uğruna, koltuk uğruna, ''ben'' sevdasına uğruna, küçük beyinleriyle hesaplar yaparak, hükümetsiz bırakmaya çalışanları çok çabuk unutacak. Akılda ise sadece kahraman vatan evlatlarının adı kalacak. Adnan Menderes gibi, Turgut
Özal gibi, Necmettin Erbakan gibi… Bu liste bu vatan var oldukça uzayacak ve tarih isimlerini altın harflerle yazacak. Zira gönüllerde yaşayanlar asla ölmez. Ne demiştik, inanıyorsanız zafer sizindir…