İnsan kötü bir şeyden, olumsuzluktan, şikayetçi olduğu zaman; Zaman değişti, Zamane insanı, Zaman insanı ne hale getirdi. Diyerek, kısa bir cümle ile yaşananları izah etmeye çalışır. Aslında yaşadığı sıkıntının, çaresizliğin, terk edilmişliğin, yalnız bırakılmışlığın, ciddiye alınmadığının, kendisine insanca davranılmadığının, anlaşıldığı anda; ifade edecek başka bir şey bulamayınca; Zaman değişti, der. Ancak, bu cümle ile; teselli bulur.
Zaman kendi literatüründe, apayrı incelenmesi gereken, derin bir mevzudur. Bizim insanımız, meramını anlatmak ve sorumluluğu belki de, başka bir şeye yüklemek adına; bu ifadeyi kullanır. Tamamen kendinin anlatmak istediği, düşüncelerini kapsamasa da; bu cümle onun için, yeterlidir. Zaman değişti.
Değişen bir çok şey var. İnsanın yaşı, çevresi, maddi durumu, sosyal yapısı, kilosu, Aile oluşturması, gelecek endişeleri, makamı, eğitimi, sonuçta buna benzer şeyler. Özünde değişmeyen bir gerçek, insanın kendisidir. Düşünmek lazım; bir makam, sosyal statü, gelir durumu,insanın nasıl olur da; özünü değiştirir. Böyle şey olmaz. İşin aslına bakarsanız, şöyle değerlendirmek gerekir. Aslında o insanın özü hep aynıydı. Ancak, özündeki o doğru veya yanlış eylemi ortaya koyacak; bir ortam oluşmadığı için; o eylem hakkındaki davranışı açığa çıkana kadar, biz onun o konudaki eylemi hakkında yorum yapacak, bilgiye sahip değildik. Olay bu kadar basittir. Yapılan eylem, insanın tavır ve davranışının ortaya çıkmasını, sağlar.
Hayatın belirli merhalesinde; insanlar birbirleri ile, iletişim kurarlar. Şartlar öyle gelişmiştir. Bulunduğu konum gereği, insan; başka insanlarla ilişki içerisinde olmak zorundadır. Yalnız yaşayamaz. Zaman ilerledikçe; yukarıda sıraladığımız nedenlerden dolayı; önceden ilişki içerisinde olduğu insanlardan, ayrılmak mecburiyeti doğabilir. Bu da normaldir. Burada yanlış olan, eleştirilmesi gereken davranış; insanın hayatın ilerleyen zamanlarında, elde ettiği kazanımlar yüzünden; yıllarca beraber yaşadığı insanları unutmasıdır. Hayatından o, insanları silmesidir. İşte eleştirilecek durum, buradan itibaren başlar. Acaba yaptığı doğru bir hareket midir sorusuna çevresindekiler, cevap aramaya başlar. Bu anlamda, kendisine eleştiriler yöneltilince; çeşitli bahaneler üreterek, eski birlikte olduğu insanları arayamadığını veya aramak istemediğini belirtir. İşte tam burası; insanlık kavramının, o insanda bittiği yerdir.
Öyle insanlara bakıyorsunuz; tüm değer yargılarını yitirmişler. Gençliğini, çocukluğunu, beraber geçirdiği, o dönemlerde can, ciğer olduğu dostlarını zaman içerisinde gelişen şartlara göre; terk etmektedirler. O arkadaşlıkların devam etmesi için; her arkadaşın, güç, para, şöhret, makam, mevki bakımından aynı mesafede olması gerekir. Eğer o arkadaşlardan bazıları, bu saydığım vasıflarda değiller ise; hem o güçlü arkadaşların yanında, hem de o vasıflı ve güçlü arkadaşlara yalakalık yapanların yanında; bir değeri olmaz. NEDEN çünkü, bir çok senelerini, sıkıntılı günlerini, kederli, neşeli zamanlarını, beraber geçirmelerine karşın; şu anda kendileri ile, aynı konumda olmayan o, arkadaş ile; aralarına mesafe korlar. Hatta unuturlar, yok sayarlar... Çünkü, kendileri yeni kazanımlar elde etmişlerdir. O halde, kendileri ile aynı durumda olmayan arkadaş ile görüşmeleri, öyle insanlar için; eksiklik, noksanlık kabul edilir. Bir de bu tür insanlara yalakalık yapan türler vardır. Onlarca yıl beraber zamanını geçirdiği insanları bir kenara koyarak; güçlü ve paralı, makamlı olduğuna inandığı; insanlara yalakalık yapmayı tercih ederler. Onlar da; O eski, kadim dostlarını bir kenara koyarlar. Hatta ziyaretlerine bile gitmezler. Yolda görünce; görmemezlikten gelirler. Çünkü, onlarla birlikte olmak, onun için, eksikliktir, zayıflıktır... günümüz insanından, insanlık manzaraları, bu saydıklarımla kalmaz. Yüzlerce, binlerce anlatılacak sorunlar, tavır ve davranış bozuklukları vardır.
Sorun şuradadır. Sonuçta insan olmak, o kadar ağır bir yük taşımaktır ki; kolay, kolay kimse altından kalkamaz. İnsani değerlerle, donanmış olan insan olmak; o kadar yüce bir kavramdır. Nasıl bir adam sorusuna; ''Melek gibi, elinden, dilinden kimseye zarar gelmez, dosdoğru, güvenilen, karakterli bir insan...'' cevabını almak, her insanın hedefi olmalıdır. Musallada nasıl bilirdiniz sorusunun cevabı, bu özelliklerde yatmaktadır. Yoksa; tahsilliydi, zengindi, fakirdi, makamı vardı, mekansızdı, gibi verilecek cevaplar; nasıl bilirdiniz sorusunun, cevabı değildir. Herkesin yaşantısında; insani değerleri baş tacı ettiği, günleri görmek dileğiyle...