"... Ankara, Altındağ Yenidoğan semtinde oturan Emine Özdemir ve Levent Karakaya, birbirlerine âşık oldular.
Emine o zaman 15, Levent 18 yaşındaydı.
Kızın yaşı küçük olduğu için aile evlenmelerine izin vermeyince gençler birlikte kaçtılar.
Emine'nin annesi Derya Özdemir, "Kızımı kaçırdılar" diye şikâyetçi oldu. Ancak aile büyüklerinin araya girmesiyle iş tatlıya bağlandı ve Emine'nin annesi şikâyetini geri çekti.
Genç çifte düğün yapıldı. Evlendiler, mutlu bir yuva kurdular.
Yaşları kurtarınca da resmi nikah yaptılar. Seda ve Fırat adında iki de çocukları dünyaya geldi.
Çok mutlulardı.
Ancak, bir işgüzarın ihbarı sonucu açılan kamu davası peşlerini hiç bırakmadı.
Emine 24, Levent 27 yaşına geldiğinde yani evliliklerinin 9. yılında, Levent hakkında verilen, 8 yıl 4 aylık hapis cezası Yargıtayca onanınca, tutuklayıp Ankara Yenikent Cezaevi'ne gönderdiler.
Evliliklerinin üzerinden 9 yıl sonra gelen mahkeme kararıyla, bir markette çalışarak evlerini geçindiren kocası hapse gönderilen Emine, iki çocuğuyla kalakaldı. Üstelik zavallı kocasını bir de sapıklar koğuşuna koymuşlardı.
Çalışmadığı ve geliri de olmadığı için kirayı bile ödeyemedi. Üç Aylık kira birikip, ev sahibi çıkmalarını isteyince, evindeki eşyaları yok pahasına satarak çaresizce, pazarcılık yaparak geçinen babasının evine yerleşti.
Genç kadın bu haziran ayında, eşini ziyaret için Yenikent Cezaevi'ne gitti. Üzülmesin diye ona dışarıda yaşadığı sıkıntıları söylemiyordu. Birbirlerine bakıp bakıp ağlıyorlar, anlam veremedikleri bir suçun ve çok ağır gelen cezanın başlarına getirdiği felaketi nasıl aşacaklarına dair hiçbir şey bilmiyorlardı.
Duygusal geçen bu ziyaretin ardından, cezaevi kapısından çıkarken fenalaşan Emine, yere yığıldı.
Kaldırıldığı hastanedeki birkaç günlük tedavi sonunda, evine gönderildi.
Ama kimseyle konuşmuyor, sürekli uyuyordu. Üzüntüden felç geçirdiği ve sol tarafının tutmadığı anlaşıldı.
Ankara Numune Hastanesi'ne kaldırılıp yeniden tedaviye alınan Emine 3 gün sonra aniden fenalaştı. Yoğun bakıma kaldırılan kadının beyin ölümü gerçekleşmişti.
Durumu öğrenen Levent, cezaevinden jandarmalar eşliğinde Ankara Numune Hastanesi'ne getirilip, hasretiyle kavrulduğu yarinin o halini görünce, dizlerinin üstüne çöktü kaldı. Yıkılmıştı.
Bin parçaya bölünen Levent'in izni sadece 20 dakika idi. Jandarmalar göz yaşlarını tutamadılar. Ama yapacak bir şey yoktu ve alıp geri götürdüler.
Emine’nin babası Murtaza ve annesi Derya çaresiz, kızları Emine'nin başında beklemeye devam ettiler.
Bu dün-u Dünyanın zulmünün en acısını yaşayan Emine gözyaşlarıyla, dün toprağa verildi..."
Geride, dul bir koca ve küçücük yüreklerinde nikahı ve evliliği kendilerini babasız ve annesiz bırakan bir uğursuzluk bilip, dünyanın en acınası travmasını yaşayan iki küçük çocuk kaldı...
Bu acı hikâyeden 4 bin tane daha var dostlar...
Habere dikkat ettiniz mi
"Kamu Davası" diyor.
Yani, hiç kimse şikayetçi değil ama "Hukukumuz" Levent'in yakasına yapışıyor.
Çünkü "feminizm" hukukumuzun yakasına yapışmış durumda.
Ve tüm Levent’leri hapse attırıncaya ve Emine’leri öldürünceye kadar da bırakmayacak...
(Mücahit Gültekin'den İktibasen düzenlenmiştir.)