ARİF NİHAT ASYA EDİRNE KASİDESİ

Orhan Arslan
Orhan Arslan
ARİF NİHAT ASYA EDİRNE KASİDESİ
14-02-2017

Büyük Şairin Edirne hakkındaki  fikirlerini anlatan; kasidesi ve hayatı hakkında kısa bilgi vermek istiyorum. Bugünlerde Edirne´nin önemli olduğu düşüncesindeyim. Başkentlik serüveninde; İstanbul´un başkent olmasını yolu; Edirne´den  geçer...
Arif Nihat Asya, 7 Şubat 1904 tarihinde Çatalca´nın İnceğiz köyünde, Ziver Efendi ile Zehra Hanımın ilk ve tek çocuğu olarak dünyaya gelir. 5 Ocak 1975 tarihinde Ankara´da vefat eder..
Arif Nihat Asya Edirne Lisesinde de görev yapar ama annesi rahatsızdır ve Edirne´nin iklimine alışamazlar ve İstanbul´a dönerler..
Arif Nihat Asya , tarihe giderken ecdadımız için önemli olan ve mazimizin şekillenmesinde payları bulunan şehirlere özellikle eğilir, onlardaki ihtişamı gözler önüne sermeye çalışır. Onun şiirlerinde Edirne´nin ayrı bir yeri vardır. "Osmanlı´ya payitahtlık eden bu serhat şehri, Arif Nihat´ın şiirlerinde İstanbul ve Konya´dan sonra ismi en çok geçen üçüncü şehir Edirne´dir.
Şâirin, geniş bir perspektiften baktığı Edirne, tarihî geçmişi ve güzellikleriyle gururunu okşamış, zaman zaman da yüreğini burkmuştur. Çünkü orada hem Selimiye gibi bir sanat harikası başta olmak üzere görkemli bir miras vardır, hem de ´dün´ ile ´bugün´ arasındaki tezat, hayli rahatsız edicidir. Bu rahatsızlığı derinden hisseden Arif Nihat, Edirne´yi anlattığı şiirlerinde bunu ortaya koyan bir üslûp seçmiştir.
´´Edirne Kasîdesi"nde Osmanlı´ya bir dönem başkentlik yapmış olan ve büyük medeniyetin tohumlarının atıldığı, ´kubbelerin en ulusunun bulunduğu, "Türk´ün Trakya´da tapusu" olan, dünün ihtişamlı, bugünün ´mahzun Edirne´sini anlatmıştır.
Edirne Kasidesi?
Dünyanın en güzel minareleri
Ve kubbelerin en ulusu gelir;
Türk´ün Trakya´da tapusu gelir.
Mihrabında bir teravi kılmaya
Denizler ardından yolcusu gelir.
Bilsen ki bağrında kanar bir yara
Yarasını sarmak arzusu gelir.
Mahya olmak için Sultan Selim´e
Göklerden yıldızlar ordusu gelir.
Kubbeler menekşe, şerefeler gül?
Mermerlerinden çiğdem kokusu gelir.
Yazık ki yıkılmış Karaağaç´tan
Bugün, artık, ağıt kokusu gelir!
Edirne´ye ´mahzun Edirne´ sözü
Şimdi sözlerin en doğrusu gelir.
´Şu köprü, köprümdür? geçeyim!´ dersin?
Önüne yabanın namlusu gelir.
Şimalde bahçene çıkmak istesen
Yolunu bekleyen bir pusu gelir
Ve hıyanetlerin kuyusu gelir.
´Nerdesin ey tarih?´ desen, gözüne
Serdengeçtilerin koşusu gelir.
´Hani torunum?´ der şehit ruhları;
Sana bir imtihan kaygusu gelir?
Cevap verememek korkusu gelir..
Edirne   Orhan Gazi zamanında  Osmanlı topraklarına, dahil edilmiştir. Osmanlıya başkentlik  yapmış  bir şehirdir. İslam´ın ve Osmanlının, simgesi olarak; İlerleyen zamanlarda; SELİMİYE  CAMİİ inşa edilmiştir.
Ünlü Mimar Sinan´ın ustalık eseri olduğu iddia edilen eseri; Selimiye Camii tek kelime ile muhteşem. Bu alanda ilgi ve alakası olan insanların görmesi  gereken; bir şaheserdir. Edirne, aynı zamanda Batı hududumuzun en uç noktası. Bir taraftan Yunanistan, Bir taraftan Bulgaristan ile, iletişim kurma imkanını vermektedir. Aynı  zamanda;  Osmanlının başşehri  olmakla tarihe geçmiş, bir  kadim şehir.
Mimar Sinan´ın eserlerini inceleyen sanat  tarihçileri şöyle bir gerçeği ifade ederler. Koca Mimar, Şehzade camiini dört yan kubbe ile desteklemiştir.  Aynı Mimar, Süleymaniye Camiini iki yan kubbe ile desteklemiştir. Selimiye Camiinde ise; yapı sekiz fil ayak üzerine oturan, tek kubbe ile şekillenmiştir. Bu aynı zamanda Tevhidi inanışın, mimariye yansımış, şeklidir. Camii, aynı zamanda Süleymaniye Camii kadar ihtişamlı ve geniş olmamasına karşılık, estetik yönden; gayet  çekici  ve zarifdir. Tezyinatı, süslemeleri , çinileri dikkat çekmektedir. Tek kelime ile; görmek gerekir. Adeta Edirne´nin simgesi olmuştur.
Şehir, sınır şehri olması ve ekonomik açıdan fazlaca gelişmiş olmaması nedeni ile; fazla kalabalık değildir. Şunu söyleyebilirim. Aynı camii, İstanbul  veya Bursa şehrinde olsa idi; daha çok ziyaretçi alır ve içerisinde ibadet  edeni daha çok olurdu. Belki durumu böyle anlatmak yanlış da olabilir. Ancak, insanın içerisinden böyle bir arzu geçmektedir.
Şehirde açılan İlahiyat fakültesi, sayesinde umarım ki; orada yapılacak olan ilmi ve fikri konferanslar sayesinde; Ülke gündemine daha fazla girecektir. Anlaşılan o ki; Müslüman ziyaretçilere de fazla tanıtılamamış, yahut  tanıtılmış ta; yeteri kadar ilgi görememiş, bir yapı gibi algıladım. Temennim, en kısa zamanda daha fazla ziyaretçi tarafından, bu muhteşem eserin yeni insanlara, yeni nesillere tanıtılmasıdır.
İşin başka bir boyutu, şehrin insanının, böyle bir muhteşem eserin yanında ve yakınında olmanın, ne anlama geldiğini yeteri kadar algılayamamış olmasıdır. Üzülerek ifade edelim, camiler ibadet açısından, yeteri kadar ilgi görmemektedir. Diyanet teşkilatı ve Turizm bakanlığı bu konuda yeni ve daha ilgi çekici tanıtımlar yapabilirler. Tur şirketleri ile, cazip ve teşvik edici anlaşmaları yürürlüğe sokabilirler.
Selimiye mahzun.., Selimiye sessiz.., Selimiye yalnız.., kendisini dolduracak, manevi alanda kucaklayacak, kendisini  yapan ve yaptıran zihniyetlerin İslam Dinini anlama açısından;  Allah´a kul olma bilincini aynen yaşayacak, Müslümanlara ihtiyacı vardır. O imanın, mana ve lezzetini  tadacak insanlara ihtiyacı vardır. O zaman Selimiye daha başka bir hal alacaktır. Daha başka güzel.., daha başka  coşkulu,  bir hale dönüşecektir.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?