OKULLAR AÇILIRKEN DÜŞÜNCELERİMİZ TEOG, SERVİS, ÖĞRETMEN, ÖĞRENCİ, VELİ, OKUL, YARDIMCI KİTAPLAR, YERLEŞTİRME, NAKİL...

Orhan Arslan
Orhan Arslan
OKULLAR AÇILIRKEN DÜŞÜNCELERİMİZ TEOG, SERVİS, ÖĞRETMEN,  ÖĞRENCİ, VELİ, OKUL, YARDIMCI KİTAPLAR, YERLEŞTİRME, NAKİL...
22-09-2017

En çok konuşulan, kavramlar...
Ders kitapları, öğrencilere dağıtılıyor. SENELERCE, DERS KİTAPLARI, üzerinden değişik yorumlar yapılarak; Öğrenciler, yardımcı kitaplara yönlendirildi. Bu da; eğitimin kanayan, bir yarası idi. Devletin o kadar yatırım yaparak; hazırlattığı kitaplar; bazı öğretmenler tarafından yetersiz, görüldü. Hatta, ders kitapları aşağılandı. Böylece onun yerinin, yardımcı kitaplarla, doldurulması istendi. Fetö, bunu da, çok iyi planlamıştı. Yardımcı kitapların basım ve tanıtımını; elindeki geniş medyası, dershaneleri ve kendi fikrindeki öğretmenleri, aracılığıyla; sürekli tanıtım, yaptı. Kurulan yayın evleri aracılığıyla, insanları soydu, sovana çevirdi. Pervasız öğretmenler açıkça sınıflarda, aleni olarak; hatta, listeler vererek; yardımcı kitapları mecbur tutma gayreti içerisine girdiler. Kimsecikler, bunlara dur diyemedi. İdareciler, sessiz kaldı.
Soruyorum sizlere bundan otuz beş yıl öncesinde, yardımcı kitaplar, diye bir kavram var mıydı? Yahut, sadece yardımcı kitapları yeterli görerek, çalışarak, kaç kişi Üniversite sınavlarında, başarılı olmuştur?
Bütün bunlar yetmedi.., Dershaneler devreye girdi.  Kumpas büyüktü. İddia ediyorum, en büyük parayı, eğitim kurumlarını kullanarak, kazandılar...
Onların kucağında olan, sorumsuz öğretmenler, onların baş destekleyicisi idi. Sınıf öğretmenlerinin, dergi çılgınlığını da; eklemeden, geçmeyelim. Sömürünün boyutuna bakar mısınız...
İşin en acı tarafı, benim gibi bu konudan rahatsız olup; sıkıntıları belirterek, gerekli mercilere şikayet etme cesaretini gösteren, veliler; hedef alındı...
TEOG yerine kurulacak olan sistemin belirlenmesinde; deneyimli, tecrübeli, öğretmenlik hayatında ideal olan, başarılı öğretmenlerin; fikirlerinden yararlanmak lazımdır... İşin püf noktasını, onlar biliyorlar...
EVET,
O, zamanlar, Bu kargaşa ortamından rahatsız olan insan sayısı, çok azdı... çoookkk...
Şimdi,
Gençlerimizi, çocuklarımızı okutup, eğiteceğiz, diye; yanlış, üzerine yanlış yapıyoruz.
Bu yanlışlar kargaşasında; Nesil, ne yapacağını şaşırmış bir şekilde sadece; tüketiyor, sorumsuz bir şekilde yaşıyor. O nedenle, sorunsuz bir hayat beklentisi içerisinde yaşamını devam ettirmeye çalışıyor. Düzgün bir şekilde, alamadığı eğitim ve öğretimin boşluğunu; gereksiz ve zararlı şeylerle dolduruyor. Mutluluğu öyle bulduğunu zannediyor.
Temelden eğitim ve öğretimin, tekrar düzenlenmesi şarttır. Öğrenci, öğretmen, idareci, veli, kısacası herkesin fikri alınarak; en doğrusu ve en yararlısına karar verilmeli ve hemen hayata geçirilmelidir. Ezberci, araştırmayan, düşünmeye davet etmeyen, öğrenciler açısından; tamamen sınav gerginliğine kendini esir etmiş, bir sistemin doğal olarak faydası olmaz.  
Bu ülkeye yapılan en büyük kötülüklerin başında: farkında olmadan, ? MECBURİ EĞİTİM? Dayatması Gelmektedir? Üzülerek ifade edelim; Hem Ülkeye yazık oluyor, hem de; okuma niyeti olmayan bir sürü gence ve ailelerine? Hem de; onları yetiştirmek adına gerçekten zaman harcayan öğretmenlere.  Harcanan zamanlara, boşa giden yaptırımlara, kısacası, her şeye yazık oluyor...
Temel eğitim zorunluluğu bu kadar uzun yılları içermemelidir. Zorunlu eğitimden sonra, çocuklar başarılı ve becerili olacağı mesleklere, yönlendirilmelidir. Böylece mesleki alandaki, ara insan, meselesi de; kendiliğinden halledilmiş olur. Dolayısıyla öve, öve bitiremediğimiz; esnaf ve el becerileri ile hayatını kazanan meslek sahipleri, aynen eski ahi teşkilatında olduğu gibi, uzun çıraklık, kalfalık döneminden geçerek; meslek erbabı olmaları gerekir.
DEVLET, TÜM İMKANLARINI kullanarak, çırak eğitimini hayata geçirmelidir. Bugün, bir, çok esnaf yardımcı eleman bulamama, sıkıntısı yaşamaktadır. Çekirdekten yetişemeyen, bir meslek sahibi adayı; belirli bir yaştan sonra, bu işi yapmakta, zorlanmaktadır...
İmam hatip liseleri, mevcut konumunu koruyarak; orada okumayı gerçekten isteyen, öğrenciler tarafından seçilmelidir. Velilerin, çocuğunu İnançlı bir şekilde yetiştirme isteğinin, önündeki engeller kaldırılmalıdır. Siyasi İradenin buna gücü vardır.    
Böylece zorunlu eğitim, projesinin o, okulları kurtarmak adına yapıldığı imajı da; ortadan kaldırılmalıdır. En azından; zorunlu eğitim mecburiyeti; çocukların 13,14 yaşını geçmeyen şekilde düzenlenmelidir. İstihdam, meslek erbabı yetiştirmek açısından; çok önemli bir konudur. Her alanda, çekirdekten yetişerek, kendini kabul ettirmiş; usta ve yetişmiş eleman sıkıntısı gittikçe artmaktadır. O yaşlarda çocuklar serbestliğe alıştıkları için; 18 li, yaşlardan sonra; herhangi bir meslek öğrenme çabası içerisine girmek istememektedirler. Onlara da; zor gelmektedir. Doğaldır. Siz, o  yaşa kadar insanları serbest yetiştirirseniz, ondan başka sonuç çıkmaz.
Şimdi 19-20 yaşına kadar tek amacı; cep telefonu ve serbest yaşam olan, okullarda bir çok genci zorla tutuyoruz ? O amaçla yetişen gençten de verim alamıyoruz. Sorunlarla donanmış, kitleler halindeki gençler; Devleti ekmek kapısı olarak görmeye başlıyorlar. Asıl problem ondan sonra başlıyor. KPSS sınavlarına milyonlarla ifade edilen insan başvuruyor. İşte bu sistemin çöktüğünün,  belgesidir. Ondan sonra çeşitli meslek dallarında yetişecek insan bulamıyoruz.
Bu sistem böyle devam ederse; sorunlar yumağı daha da artacaktır. Yazık bu ülkenin gençliği eğitim öğretim görüyorum diye; tamamen hayat gerçeklerinden uzak, sorumsuz, hep tüketen bir gençlik olarak yetişiyor?
Daha sonra, sorunlarla uğraşmaya başlıyor.
 Bu aradaki boşluğu; zararlı alışkanlıklar, bedavadan hayat beklentileri, gereksiz tutku ve hedefler doldurmaya başlıyor. Tehlike gittikçe, büyüyor?
Bağımlılık ihtiyacı, ortaya çıkıyor. O nedenle, alacağınız cezalandırılmaya ait yaptırımlar, engellemeler, bu sorununun önünü kesemez. Neden? O, bağımlılık yapan maddelere ihtiyaç hisseden bir nesil, geliyor da; ondan?
Öğretimin başka bir ayağı olan öğretmenler ise; mesleğini yapma, adam yetiştirme, ideal nesil için, çabalama yerine; değişik işlerle uğraşıyor. Bazıları, devlet yönetmeye kalkıyor. Kimisi, dış politikalarımızı belirlemeye çalışıyor. Bir başkası, sendika başkanı ve yöneticisi olma peşinde. Kimisi idareci olma hevesinde. Birileri, öğretmenliği angarya olarak görüp, başka işlerle meşgul olmak derdindedir. Ne kadar gereksiz iş varsa; öğretmen, öğrencisi ile uğraşmak yerine; onlarla uğraşmaktadır.
Bu durumdaki öğretmen, öğrencisine ne verebilir. İdeal devlet; öğretmenini, bu durumlardan kurtararak, sadece, amacı insan yetiştirme, olan bir konuma getirmelidir. Bir de; Buna, öğretmen yetiştiren okulların, yetersizliği, öğretmenlerin maddi imkansızlıkları eklenince; iş çığırından çıkıyor.
Öğrenciler, bu kadar zorunlu eğitimin uzun süresine, mecbur edilmeseler; doğal olarak öğrenci sayısı artmayacaktır. Öğretmen açığı fazla olmayacaktır. Çocukların, yetişme esnasında, ona mesleğini öğreten ustalar, öğretmenlerin yerini alacaktır. Hem, zaman boşa geçmeyecek, hem, kaliteli ara eleman yetişecek, hem o kadar öğretmen açığımız olmayacak, hem de; öğretmenler daha kaliteli bir eğitim alacakları için; öğrencilerini daha itinalı yetiştireceklerdir.
Öğretmenlik dışı meslek ve tutkularla da fazla uğraşmayacaklardır? Böylece Üniversite kapılarında yığılma olmadığı gibi, KPSS sınavları da; zamanla, belki ortadan kalkacaktır?
Büyük bir ümitle bekliyoruz...

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?