Ramazan Ayının Manevi Huzuru

Orhan Arslan
Orhan Arslan
Ramazan Ayının Manevi Huzuru
11-05-2020

Yaptığımız ibadetler, bizleri kötülüklerden uzak tutmalıdır. Bu ayda bu alanda hassasiyetimiz öne çıkmalıdır. İbadetlerimiz, sosyal hayatımıza; çeki düzen vermelidir. Böylece bir iç muhasebeden geçmemiz gerekir. Yapacağımız ibadetlerimiz; çevremize, güzellikler, iyilikler olarak, yansımalıdır.

Şöyle baktığımız zaman;

Sosyal hayata ait öyle kurallar vardır ki; insanımızın o işleri yaparken çok ciddi olarak düşünmesi gerekir. Yapılan hatalardan, Dedikodu, yalan, iftira, yetim hakkı, gıybet, haset, kıskançlık, hırsızlık? Bütün bu hatalar toplumun dengesini bozmaktadır. Moda tabirle toplumun kimyasını bozmaktadır. Kısacası yaşanan, her olumlu kural toplumun temellerinin çok iyi şekilde atılmasının, teminatıdır. Siz, bu sayılan kurallardan birini önemsemeyerek, Dini vecibelerinizi yerine getirseniz bile; bir yerlerde bir şeyler eksik yapmaktasınız, demektir. Yüce Rabbim bu eksikliklerin toplumun içerisindeki birlik ve düzeni bozacağından dolayı ağır şekilde yargılanacaklarına dair, emir ve yasaklar göndermiştir. Bu yasaklar, emirler uygulanınca toplum daha bir huzur, daha bir emniyet içerisinde hayatını devam ettirir. İnsanlar arasında barış ve güven duygusu yayılır. Kimsenin gözü kimsenin malında, canında, namusunda olmaz. Cezalar, çok ağırdır. Komşuluk ilişkileri o kadar önemlidir ki; Hz. Peygamber: ´´Nerede ise; Yüce RABBIM komşuyu, komşuya mirasçı kılacak zannettim´´ diye bir konuşmasında belirtmiştir.

Dini vecibelerini yerine getirdiğini söyleyen bir kişi; kaçak elektrik, kaçak su kullanabiliyorsa; onun Dini vecibeleri, yerine getirmedeki; hassasiyetini gözden geçirmesi gerekmektedir. Öyle bir davranışta bulunduğu zaman, kul hakkını yediğini algılamamıştır. Kul hakkı ağır bir haktır. Devletin, malını bile, bile yemek de; kul hakkına girmektedir. Hatta, bir kişiye karşı olan sorumluluğunuzu, ondan gidip helallik alarak telafi edebilirsiniz. Ancak, söz konusu Devlet malı olunca; bunu nasıl telafi edeceksiniz? Binlerce kişinin hakkı söz konusudur.

Siyaset sahnesindeki insanların, söz ve fiilleri; toplumun tüm katmanları tarafından anında takip edilmektedir. Dolayısıyla, bu alandaki insanlar; daha dikkatli konuşmalı, davranışlarını kontrol altında tutmalıdırlar. Yukarıda saydığımız tüm hatalardan uzak olmalıdırlar. Bilerek bir yanlışı ifade etmenin vebali ağırdır. İnsanları yalan ile aldatmanın vebali ağırdır. Kimi zaman kul hakkıdır. O nedenle, çok dikkat edilmelidir.

İnsanların rızası olmadan, onların arkasından olumsuz şeyler söylemek, yanlıştır. Eğer, bir kasıt söz konusu ise; vebaldir?

Bu kadar öneme haiz olan ilişkiler yumağının günümüzdeki görünümü, hiç de hoş değildir. O nedenle yardımlaşma, paylaşma, birbirimizin derdi ve sevinci ile hemhal olma özellikleri toplumdan yavaş, yavaş kalkmaktadır. Toplumun temel taşlarını oluşturan bu kuralların ne yazık ki; bir denetleyicisi; bir, caydırıcılık mekanizmasını, oluşturacak bir kurum veya kuruluş da günümüz dünyasında yok gibidir. İnsanlar aileden, çevreden, eğitim kurumlarından aldıkları bilgiler ve terbiye ile; bu hareketlerini düzenlemektedirler. Hatta kimi zaman, yanlış olan; bu insani ilişkilerin, yapılmasına yönelik teşvikler olduğuna şahit olduğumuz durumlar olmaktadır. Küçücük bir yalandan ne çıkar! Bu da suç mu?   Böyle küçücük hatalar, insan hayatına bir nevi girmeye başlarlar. Zamanla daha da ilerleyerek, hastalık haline gelirler. Üstelik ulusal anlamda yayın yapan TV kuruluşları; bu basit gibi görünen aslında toplumun temel dengesini bozan bu suçları; alenen teşvik etmektedir. Ortaya çıkardığı tehlikelerden haberleri olmasına rağmen; ısrarla aynı hataları yaparak, toplumun kimyasını bozmaktadırlar. Sonra da, bu hatalar, alışkanlık haline döner.

İnancımız ve ibadetlerimiz; bizi insan haklarının korunmasına yönelik olan, hassasiyetimizi, kontrol ettiremiyorsa; kendimizi test etmemiz gerekir. Allah inancı, bu tür hataların yapılmasını önlemelidir. İnancımızın, temel amacı; Dünyada Müslümanlar ve insanlar arasında barış ve huzuru sağlamak olmaktadır. Bu ortamı sağlayacak en önemli dayanağımız; insanın, insan haklarına saygı göstererek; bu saygı sayesinde toplum barış ve huzurunu temin etmesidir. Yolumuz ve amacımız bellidir. Hata edenler, her alanda kendini sorgulamalıdır. İnançlı bir insan; bu tür hataları yapamaz, yapmamalıdır?

İlahi mesajın, insana yönelik olarak; Allah´a ibadet etmek kadar önemli olan insan davranışlarının korunması için; sürekli uyarılarda bulunduğunu görmekteyiz. Hedeflenen, yaşanması istenen hayat tarzında; öncelik, insan mutluluğudur. Öyle bir hayatta: Yaradan´ ın en şerefli olarak yarattığı insan, en güzel davranış ve tavırlarla, daha şerefli ve daha gıpta edilecek bir varlık olur. İşte o zaman özlenen barış, huzur, güven ortamı oluşur. O nedenle Yüce Peygamber ?´Müslüman elinden, dilinden kimsenin rahatsız olmadığı kişidir.´´ veya ?´Kendin için istediğini, Müslüman kardeşin için istemediğin müddetçe; kamil imana erişmiş sayılmazsın.´´ gibi uyarılarda bulunmuştur.

Bu mübarek ayda; aşağıda sıraladığımız  eksiklikleri, noksanlıkları olan; insanlara sahip çıkmalıyız.

Sokaklarda terk edilmiş çocuklar, evsiz, barksız insanlar. Açlıkla imtihan olan insanlar. Kimsesiz olarak hayatını yaşamaya terk edilmiş insanlar, Terk edilmiş Anne ve Babalar, Bu mübarek ayın feyzinden yararlanmalıdırlar.

Kısacası tüm değer yargılarının alt, üst olduğu hayat tarzımız, bizleri üzmektedir. İşte küçük yanlışların, bizi nerelere getirdiğinin, bir sonucudur. İnançları güçlü olan, bir toplumun; manzarası, böyle olamaz? İnsan yükünü taşımak, kolay bir iş değildir. İnsan yükü, Mukaddes bir yüktür. Taşımaya gayret edenlere, selam olsun...

Ramazan Ayının manevi havası Tüm Ülkemizin üzerine hakim olsun. İnsanımızın, kendi, kendini kontrol etmesine vesile olsun... Yaşadığımız salgın hastalık sıkıntısından; Yüce Rabbim, bizleri en kısa zamanda Kurtarsın...

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?