Bir iş yanlışa dönünce; yapılan her hamle, sadece yanlışın çapını büyütüyor.
EYT de aynen öyle oldu.
Koskoca Partide biri çıkıp da "Bu kanun 1999’da çıktı. Bundan biz sorumlu değiliz" demedi.
Muhalefet de buradan yürüyerek iktidarı sıkıştırınca, başta direnilse de mecbur kalınarak bu yola girildi.
İlk safhada 500 bin kişi denilmişti ama yaklaşık 2 milyon insan sıraya girmiş emekli olmak için.
Bu yük, tüm dengeleri bozacak kadar ağır ve hiç de adil değil.
Oy hesabıyla yapılmışsa (ki yapıldı) maalesef buradan beklenen oy da gelmeyecek.
Hatta belki %10 bile gelmeyecek.
Zira takip ettiğimiz kadarıyla; EYT’lilerin kahir ekseriyeti, "Hakkımızı söke söke aldık" modundalar ve asla minnet duymuyorlar.
Öyleyse, devleti milleti bunca yükün altına sokmak neden
Asıl dikkatimi çeken ise şu;
EYT’liler ilk başta; "İşsiz kaldıklarını, yaşları sebebiyle yeni bir işe giremediklerini ama emekli de olamadıklarını" söyleyerek, bir mağduriyet algısı oluşturdular.
Ama durum hiçte öyle değilmiş.
Zira, emekli olmak için gün sayan 2 milyon insanın kahir ekseriyeti çalışan, iş güç sahibi insanlar.
Hatta hükümet, ödeyecekleri kıdem tazminatı için, işverenlere kredi desteği bile vaat etti.
EYT ve asgari ücret artışı dışında, hiç sesini duymadığımız Çalışma Bakanı, bizim gördüğümüzü göremiyor olamaz.
Öyleyse nedir bu hal
Bu saçma sapan gidişatı hayra çevirmek için, hala bir yol var aslında.
Haktan yararlanmak için, son bir ya da iki yıldır işsiz olma şartı getirmek.
Böylece; gerçek mağdurların elinden tutulmuş ama istismarcıların da önü kesilmiş olur.
Nedense bu da yapılmıyor...
Anlamak zor.
Susmak... Daha da zor !!!...