Tarihe mal olmuş bir ismi ölümle hatırlamak…
İşte bu “10 Kasım'ı mesele haline getiriyor! Türkiye’de bir günlüğüne hayat duraklıyor, ülke yas moduna geçiyor, devlet erkânı Anıtkabir’e sürükleniyor; belediyeler, resmî kurumlar binlerce insanı otobüslerle taşıyor...
Kaç bin yıllık tarihimiz var, hangi büyüğümüzü ölümle anıyoruz
Bir suikast sonucu şehit edilen Alparslan’ı mı
Yeni bir sefer için yola çıkmışken vefat eden İstanbul Fatih’ini mi
İslâm coğrafyasını son defa bütünleştiren Yavuz’u mu
İstanbul’dan 1300 km. batıda Zigetvar kuşatması sırasında ruhunu teslim eden Kanunî’yi mi
Geçenlerde Peygamberimizi doğumu, “mevlid” vesilesiyle yâd ettik. Peygamberimizi ölüm gününde anıldığını hatırlayan var mı
Elbette geçmişlerimizi vefat yıldönümlerinde de hatırlarız.
Nasıl bir anmadır bu
Herkes kendi anasının, babasının, dedesinin, ebesinin… ölüm yıldönümünde ne yapıldığını hatırlasın. Kur’an okuruz/okuturuz, Mevlid okuturuz, ilahiler söyleriz. Gelimli gidimli dünyanın ötesini hatırlarız. Allah’ın sonsuz varlığını ve birliğini teyit ederiz. İkramlarda bulunuruz. Hayır yaparız.
Ama
“10 Kasım” bu anmalara asla benzemez.
Neye benzer peki
Ülke adı vermeden bir haberi kısaltarak aktaralım:
“Ülke genelinde halk ölüm yıldönümünde bir önceki liderleri ……'i andı. Başta (Lider)'in ……'daki heykelleri olmak üzere dev portrelerinin bulunduğu meydanlara …… çiçekler bırakıldı ve saygı duruşunda bulunuldu. Ülke genelinde bayraklar yarıya indirilirken eğlence etkinliklerine ara verildi. Günler öncesinden de ülkedeki televizyon ve gazetelerde ……. hakkında belgeseller yayınlanmaya makaleler basılmaya başlandı. Bu vesileyle halk bir kere daha devrimci davaya bağlılık yemini etti.”
Tahmin eden çıkmıştır, sanıyorum: Ülke Kuzey Kore ve lider Kim il Sung!
“Türkiye böyle bir kıyaslamayı hak etmiyor” diyeceksiniz.
Böyle bir kıyaslamaya maruz kalmaktan en çok şikâyetçi olan biziz!
Mustafa Kemal’e “Atatürk” unvanı, 24 Kasım 1934’te verildi. Yani hayatının sadece dört yılını “Atatürk” olarak geçirdi.
Atatürk “Türk’ün atası” demek. Türk nevzuhur bir kavim mi ki, 20. Yüzyılda bir ataya sahip oluyor Tarihimizin bir dönüm noktasında Mustafa Kemal Paşa’nın önemli bir rol oynadığını biliyoruz. Binlerce yıllık tarihimiz göz önünde bulundurursak, bu rolün neye tekabül ettiğini daha iyi anlayabiliriz.
Türk devletlerinin başkanları için çoğu hâlâ ayakta bulunan türbeler yapılmıştır. Selçuklu devletinin ilk sultanı Tuğrul Bey’in türbesi eski Tahran diyebileceğimiz Rey şehrindedir.
Son Selçuklu Sultanı Sencer’in türbesi ise Merv’dedir.
Anadolu’da Selçuklu ve Osmanlı hükümdarlarının türbeleri ekseriya ayaktadır.
Bütün bu kabirlerde vefat eden devlet başkanının hatırlanması gözetildiği gibi, ölen şahsiyet ne kadar büyük olsa da asıl olarak faniliği vurgulanır.
“Her canlı ölümü tadacaktır” ayetinin yazılmadığı türbe yoktur. Sultan Süleyman da olsa, fanidir, bâkî olan Allah’tır. İstisnasız bütün türbelerde, Allah’ın birliği, büyüklüğü ve sonsuz varlığını ifade eden ayetler yer alır. Bir tek Ankara’daki Anıtkabir’de, Allah’ın ayetleri değil, Mustafa Kemal’in vecizeleri vardır. Anıtkabir bize fanilik değil, bedilik telkin eder. Bütün büyük adamlarımız ölümlüdür, Atatürk ölümsüzdür!
Tuhaflık şuradadır: Pozitivizmi benimsemiş “Atatürk Türkiyesi”nin en büyük mimarî yapısı bir mezardır, Anıtkabir”dir!
Pozitivist, müsbet bilimci Cumhuriyet’in en büyük yapısının bir mezar olması nasıl izah edilebilir
1942 yılında yapılan Milletlerarası mimarî proje yarışmasında birinciliği kazanan eser, nasıl bir tesadüfse, Abraham Lincoln’un kabrinin neredeyse tıpatıp aynısıdır!
Mimarî yarışma programında şu ifadelere yer verilmiştir: “Anıt bir ziyaretgâh olacaktır. Bu ziyaretgâha büyük bir şeref medhalinden (ana girişinden) girilecek ve yüzbinlerce Türk’ün Atasının önünde eğilerek tazimini (saygısını) sunmasına ve bağlılığını tekrarlayarak geçmesine müsait olacaktır.” “Bu âbide, Ata’nın asker Mustafa Kemal, Devlet Reisi Mustafa Kemal, büyük siyasî, ilim adamı, büyük mütefekkir ve nihayet yapıcı ve yaratıcı büyük dehanın vasıflarının kudret ve kabiliyetinin timsali olacaktır.”
Tarihimizde hiçbir kabir böyle bir iddia ile yapılmamıştır.
Anıtkabir, sadece bir “anıt mezar” mıdır
Mimarisine, büyüklüğüne, ihtişamına bakılırsa anıtmezarı aşan bir yapı tasarlandığı görülebilir. Örnek olarak ABD’nin başkanlarından Abraham Lincoln’un kabri alınmıştır. Lincoln ABD iç savaşının galibi olan başkandır. Elbette Lincoln’un kabri Anıtkabir yanında hayli mütevazı kalır. Lincoln’un kabrinin çatısındaki benzer çıkıntı teknik sebeplerle gerçekleştirilemeyince, yapı Pantheon’a yani çok tanrılı eski Yunan’da tanrılar adına yapılan tapınaklarına benzemiştir.
Ancak şu var ki; merhum sanat tarihçimiz Celal Esat Arseven'in dediğine göre “Türklerde pantheon yapma âdeti yoktur”
D. Mehmet DOĞAN