Bana Değmeyen Yılan Bin Yaşasın Sorumsuzluğu  

Bana değmeyen yılan bin yaşasın veya benim düşmanımı soksun düşüncesiyle, meselelere yaklaşıyorsak, sizde birilerinin düşmanı olabileceğinizi aklınızdan çıkartmayın. Objektif kriterler ile doğruya doğru, eğriye de eğri demelisiniz. Belki kişisel menfaatleriniz, eğriye doğru demenizi gerektiriyor olsa da bunu eğri olarak deme cüretini göstermelisiniz.

 

Öğrenmeye müsait bir toplum ve öğreten bilgi donanımlı bilge insanların varlığında aydınlık kaçınılmaz olur. İlimde, fende, bilimde, iktisadi ve içtimai her alanda aydınlanma toplumsal barışın mihenk taşıdır.

 

Biz millet olarak tarihin geçmiş sayfalarında bunu başarabilen ve medeniyetler kurmaya muktedir olan bir milletiz. Yani aydınlığı yaşadığımız dönemlerde, dünyaya adaletle hükmeden ve barışı tesisi eden bir durumdaymışız.

 

Hatta bu aydınlık öyle bir aydınlık ki millet olarak cihana madde ve mananın eşit anlamda algılandığı bir âlemi yaşatmışız insanlara. Hem de herkesi kendi özgür iradesiyle inandığı, manevi inancında serbest bırakarak.

 

Ancak tepkisiz, refleksiz toplum yaratma eyleminde, birey tek tip ve otoriteye her anlamda mutlak itaat etmesi üzerine kurgulanmıştır. Bundaki amaçları da idrak ve mukayese yeteneği köreltilmiş bireylerden, teşekkül eden bir toplum oluşturmaktır. Ki bu hem toplumsal hem de bireysel bağımsızlığın bitişi ve köleliğin, tahakküm altında yaşayan insanların, çoğalması anlamına gelir.

 

Hâlbuki birey, sorumsuzluk sınırlarının dışına çıkmadan, meselelere realiteler ışığında rasyonel çözümler üretebilmeli ve bunları da medeni cesaretle ortaya koymalıdır. Bu doğrular otoritenin doğrularına uymuyor olsa da ortaya konmalıdır.

 

Siyasette teokratik yaklaşımla lider sultası denilen şey, işte bu davranışları kısıtlayan, insanların demokratik kültür ürünü olarak, ortaya koyacakları medeni tepkilerin, önüne geçecek yaklaşımlar içerisine girilmesidir.

 

Yılların alışkanlığı “Dalkavukluk” huyundan bir türlü vazgeçilememesi, insanları “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” mantığı içerisinde yaklaşım sergilettirip, yanlışların katlanarak büyümesine imkân vermiştir.

 

Menfaat ilişkileri kişileri dolaylı dalkavukluk davranışına sürüklüyor. Bunu da hiç kimse istemiyor. Ne siyasetçi seçmenine gerçekleri olduğu gibi söylüyor ne seçmenler politikacılara ne bürokratlar ilişkide oldukları siyasetçilere ne de bürokrata mahiyetindeki insanlar doğruları olduğu gibi söyleyebiliyorlar. Herkes herkesle ilişki içerisinde olunca ve bu ilişkilerde, birbirine pamuk ipliği ile bağlı olunca, dolaylı dalkavukluk ortaya çıkıyor.

 

Ara sıra ayrık otları gibi aradan çıkan ve doğruları alenin ortaya koyabilen medeni cesaretli insanlar çıkabiliyorlar. Lakin onlarda, kalabalık bir dalkavuk ordusu içerisinde sindirilip gidiyor.

 

Bu anlayış her zaman yanlış, her zaman da olumsuz sonuçlar vermiştir. İnsanların gerektiği zaman, doğru yerde ve zamanda gerekli açıklamaları yapması gerekir. Özellikle de bizim gibi her türlü dış ve iç entrikayla çevrelenmiş ülkelerde, insanlar yanlışlara kişisel menfaatlerini terk ederek yanlış diyebilmelidir.

 

Bir de her dönem, her yerde, kraldan çok kralcı oluşturmada pek mahir insanlarız. Ve bu kralların iktidar süresi ile ilişkili kralcı oluşturan toplumlar, dolaylı olarak kaybettikleri güzel değer yargılarının, kendilerine neler kaybettirdiğinin de farkında olamıyorlar.

 

Batılıların demokrasi kültürünü kazanmak için verdikleri mücadele sürecinde, yaşadıkları sıkıntılar ve zulümler, onlara kazandırdığını düşündüğümüz bazı değer yargılarında – bunu sırf kendileri için kullanıyor olsalar da- kıskanç ve tavizsiz olduklarına şahit oluyoruz.

 

Ancak bana değmeyen yılan bin yaşasın veya benim düşmanıma değsin zihniyetiyle meselelere yaklaşmak, sakıncalı bir yaklaşımdır bunu aklımızdan çıkarmamalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi