Bir TV kanalında habercilik açısından başarılı ve renkli bir haber seyretmiştim.

Muhabir, İstanbul'u gezmeye gelen yaşlı turist kafilesi ile civardan topladığı bizim emeklileri mukayese ediyordu.

Kah yan yana, kah karşı karşıya getirip önce fiziken kıyasladı.

Avrupalı amcalar da, bizimkilerin yanında pek bir gürbüz, pek bir alımlı duruyorlardı hani.

Hemen yakınımızdaki ülkelerden gelen de vardı, dünyanın bir ucu Avustralya’dan gelen de.

Aynı iki soruyu, bir bizimkilere sordu bir turist emeklilere.

1- Emekli maaşınız ne kadar

2- Emekli olduktan sonra nereleri gezdiniz

Turist amcalar (belli ki acar muhabirin de telkinleri ile) kasım kasım kasılarak; aldıkları dolgun maaşları ile gezdikleri ülke adlarını pek bir iştahlı ve pek bir kibirli açıklarken;

Bizim garibanlar:

- Ne gezmesi kızım. Karnımız doydu da gezmek mi kaldı

Cevaplarıyla dinleyenlerin yüreğine seslendiler.

Yanlarında, bonusu gibi durdukları bol paralı akranlarına gıpta ile bakarken; "şu gavurun adaletine bak yahu" mırıltıları da duyuluyor gibiydi.

Seyirciyi dram sosuyla yeterince etkilediğini düşünen acar muhabir, yerinde duramıyor, başarılı bir haber hazırlamanın keyfini gizlemeyerek, garibanların etrafında fır dönüyordu.

Muhalif siyasilere de fazlaca malzeme temin etmiş olmanın hazzı ile coşan Ana haber sunucusu da; maiyetindeki acar muhabir kıza okkalı bir teşekkürü esirgemedi tabii.

Bu haberde bir üçüncü soru vardı sorulmayan.

Takkeyi düşürecek ve keli ortaya çıkaracak bu soru...

Belli ki kasten sorulmamıştı.

Gerçi, muhalif siyasilerden kimsenin sormadığı soruyu, o neden soracaktı ki değil mi

Bu bir ahlaksızlık ise bunu önce ülke yönetmeye talip olanlar yapıyordu.

Öyleyse kendisi de pekala yapabilirdi.

Bu telkinlerle rahatlattığı vicdanı, keyfine mani olmaktan çoktan vazgeçmiş olmalıydı.

Şimdi o soruyu 3-5 emekliye değil; bizim ve Avrupalı emeklilerin alayına birden biz soralım:

- Ülkenizde emeklik yaşı kaç ve siz kaç yaşında emekli oldunuz

Avrupalı emeklilerin, maaşlarını söylerken dikilen omuzlarının birden düştüğünü ve seslerine öfke yükleyerek 67-70-72 cevabı verirken; Bizim amcalarımızın da, yükselen öfkesinin birden yumuşadığını, titrek ve mahcup bir eda ile:  38-40-42-45- dediklerini duyar gibi oluyorum.

Evet...

Başka söze gerek var mı

Avrupa, insanı çalışamaz hale gelmeden emekli etmiyor. Ve en fazla 5- 10 yıl emekli maaşı ödüyor.

Bizde ise, 35-40 yıl devletin sırtından inmeyen delikanlı emeklilerimiz; ekonomiyi sarsmaya devam ediyorlar.

Şimdi gelin durumu birde böyle mukayese edelim.

Yani;

En fazla 5-10 yıl maaş alan Avrupalı emekliler bir tarafta, 35-40 yıl prim ödemeyen, çalışmayan, sağlık gideri olan ve üstüne, bir de maaş alan delikanlı emekliler diğer tarafta...

Gavur adil olmaya adil değil de;

Sizleri seçim meydanlarında meze yapanlar, hak ettiklerini yaşamıyorlar ya;

İşte ona yanarım...

Not: AK Parti iktidarı da, EYT tuzağına düşer ve erken emekliliği tekrar getirirse, vebal onların da boynuna olsun...