Döviz üzerinden bir savaş var ise, bunun adı olsa olsa iç savaştır…
Hudutta nöbet bekler gibi, döviz büroları önünde yatanlarla, geçim kaygısıyla uykuyu, tüneği yitirip yatamayanların savaşı bu.
Hani, savaşların kılıç kalkanla yapıldığı eski zamanlarda, bir harp hilesi anlatılır.
Düşman ordusuna geceleyin baskın verilir. Hem önüne gelene kılıç çalar, hem de;
- Baskın var, Düşman, Düşman!
diye bağırır, sonrada geldikleri gibi sıvışırlarmış.
Yataklarından fırlayan zavallı askerler de, önüne her geleni düşman zannedip, sabaha kadar birbirlerini kırarlarmış.
Sabah korkunç manzarayı görünce durumu anlarlarmış ama ne çare.
Döviz savaşlarında, dış güçlerin rolü var mı bilmem. Ama varsa da zannımca ancak işte verdiğimiz misaldeki kadardır.
İlk etapta yüklü bir alım yapıp; doları yükselttikten sonra, çekilip bizi seyrediyor ve muhtemelen kahkahayı basıyorlardır.
Öyle ya cepleri, çantaları para dolu, döviz bürosuna saldıran yüz binlerce “Paralı Asker” onlara çalışıyor.
Adamlar keyiflenmekte çok haklılar.
Bu paralı askerlerin bir kısmı çok tanıdık.
Onları biz 15 Temmuz’da marketleri ve bankamotları talan ederken de görmüştük.
Onlara şaşırmadık da, şu başında takkeyle kuyruğa girenler neydi işte onları çözemedik!
...