Kanaatimiz odur ki; Dünyanın sonu, anlatılanların aksine bambaşka bir meseleden olacak.

Avrupa'da bir zamandan beridir, "Devlet Adamı" sıkıntısı var.

Almanya ve Rusya'yı hariç tutarsanız, ne dediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.

Fransa, bir ucubeden kurtuldu, bir başka ucubeye mahkûm oldu.

İngiltere, yönetim tarihinin belki en çorak iklimini yaşamakta.

İtalya, bunlardan farklı değil.

Hollanda, Danimarka ve diğerlerini saymıyorum bile.

Ukrayna, bir şarlatana teslim oldu, başına gelenler ortada.

Amerika'nın durumu da Avrupa gibi.

80 yaşından aşağısını Başkan seçemiyor, Amerikan kamuoyu.

Bir düşünsenize, bu kadar çapsızın, Dünyanın sonunu getirecek bir kriz çıkarmaları, an meselesi.

Avrupa ve Amerika'nın, son yıllarda çekmeye başladığı adam kıtlığını, aslında biz onlarca yıldır çekiyoruz.

Ama aramızda bir fark var.

Onlar adama benzeyen bir Lider bulamazken, biz daha çok Yerli ve Milli vasıflı Lider kıtlığı çekiyoruz.

Ne var ki; gayri bizde de yerli ve Milli mahrumiyete ilaveten, Liderlik vasfına haiz olmama sorunu da başladı.

Bu haliyle, aslında bizdeki sorun, çok daha büyük ve daha vahim.

Cumhurbaşkanlığı gibi bir makama kimlerin kendini yakın gördüğünü, kimlerin adının geçtiğini ve Milletin önüne koyacakları isme kimlerin karar vereceğine bir bakarsanız, ne dediğimiz daha iyi anlaşılacaktır…

Bu arada bizim, Avrupa ve Amerika'dan önemli bir farkımız daha var.

Onlar, Lider olacak "Adam" bulamıyor, bulduklarında ise bırakmıyorlar.

Biz ise, 30- 40 yılda bir gelen hem adamlık hem de Yerli ve Millilik vasfına sahip biri çıkarsa, onu yok etmek için var gücümüzle çabalıyor ve bir şekilde başarıyoruz da.

Aynen şimdilerde olduğu gibi.

Koca koca adamlar, özellikle son beş senedir, nasıl ederiz de bir küheylanın yerine, bir sütçü beygiri koyarız diye, 7/24 kafa yoruyor, aylardır toplantı üstüne toplantı yapıyorlar…

Allah onlara izan versin.

Milletimize de soğana, patatese değişmeyeceği feraset...