Yazdık, yazıldı, yazdılar...
Sema Maraşlı, Yusuf Kaplan, Ahmet Şimşirgil, Abdurrahman Dilipak...
Çünkü bir yanlışı ikaz etmeli, uyarmalıydık.
Uyardık çünkü ümidimiz vardı.
Ümitliydik bile bile bir zarara razı olmayacağına.
Biliyorduk zira bu Millete sevdasını...
Şuyuu vukuundan beterdir derler böyle vakalara.
Yani iptal etmek, son vermek; yapmaktan, kurmaktan daha zordur.
Hele ki bu kadar; vatan, millet ve din düşmanının da, mal bulmuş mağribi gibi dört elle sarıldığı bir paçavrayı kaldırmak.
Bir de içimizden savunanlar vardı
Hem de bir kutsalı müdafaa eder gibi...
Yukardan işaret gelmediği ve kendi fikirleri de olmadığı için; kör sadakati seçip savunanlar da vardı, gerçekten cansiperane savunanlar da…
Her ikisi de çok rahatsız oldular...
Kimi döneklikle itham etti, kimi gemiden atmakla tehdit.
Ama her yazı yeni bir yüreğe dokundu, her ses bir vicdana.
Her uyarı bir uyuyanı uyandırdı elhamdülillah.
Sonra ses vermeye başladı, sessiz çoğunluk.
Ses verdi; Vatanını aziz, ailesini menfaatlerinden mukaddes bilenler.
Ve sessiz çoğunluğun gür sesini duydu duyması gerekenler.
Ve bigane kalınmadı bu feryada.
Ve bu kez en zor olanını; şuyuu vukundan beter olanını seçti.
Ve bir kez daha bozdu sureti haktan görünüp etrafına çöreklenmiş Lavrens'lerin oyununu.
Biliriz ki Bizans'ta oyun çok.
Ama yine biliriz ki bu oyunu canı pahasına bozacak yiğitler daha çok.
Emeği geçen herkese…
Her konuşana
Her yazana
Yazılanı okuyana
Okuduğunu savunanlara
Hâsılı;
Rabbime binlerle hamd, Reis’e binlerle teşekkür ve zerre emeği olana binlerce minnet...
...
(Şimdi sıra 6284 sy kanunun ve küçük yaşta evlenenlere zulmün izalesinde...
''Durmak yok yola devam''...)