Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

GÖREV SORUMLULUĞUNU YETKİ SINIRINI BİLMEK GEREKİR

Görev sorumluluklarını bilmek kadar; her görevli memurun, yetki sınırını da; bilmesi şarttır. Kargaşa ortamının oluşmaması için; gerekli, bir durumdur. Her memurun; görev alanı, yetki sınırları açıkça belirtilmelidir.
Ülkemizde görev yapan, tüm Devlet dairesinde çalışan insanlarımızın; Görev alanını, sorumluluklarını, yetkisinin nereye kadar olduğunu iyi bilmesi gerekir. Hangi davranışının yetki alanının içerisine girdiğini, hangi davranışın yetkisinin dışarısına çıktığını bilmek zorundadır. Neden Yetki alanın dışına çıkmak, ihmali, ihmalden dolayı da; sorumluluğu yükleneceğini hep aklında tutması gerekir. Öncelikle görev yetki ve sınırlarının, hangi alanı kapsadığını çok iyi bilmesi gerekir. Hemen arkasından sınırların aşılmasından; ihmal, kusur, hatta, kasıt çıkabilir. İşte böyle bir durumda; kişi yapmış olduğu davranışlardan; dolayısıyla şahsen sorumlu olacaktır. Neden Çünkü görev yetki ve sorumluluk sınırlarını aşarak; kişisel yararlarını veya yetkilerini aşarak kişisel yetki aşma konumunu kullanmaktadır. Bu yetki kullanma konumunu, Devletin belirlediği sınırları aştığı için; direkt kendi sorumluluğu içerisinde kullandığından suçlu veya kusurlu duruma düşebilir.
Eğer bu yapmış olduğu yanlışları; birileri görmeden, birileri fark etmeden yapıyorum, zannediyorsa; mutlak yanılgı içerisindedir. Onu gören ve bir gün onu sorgulayacak olan; Yaradan her anını kayıt altına almaktadır. İnsanlar yaptıklarından dolayı mutlaka hesaba çekileceklerini de unutmasınlar. Bir de; eğer yaptığı yanlış, insanlar tarafından, üstleri ve sorumlu olduğu makamlar tarafından anlaşılırsa; fark edilirse; o zaman vay haline... Hem ruhen, hem bedenen rahatsız olacaktır. O zaman hem Dünyada rezil olacak, hem de Ahirette, hesabını verecektir. Başka bir anlamda; Devletin işleyiş mekanizmasını bu yapılan yanlış işler, aksatacaktır. Şahıslar, Devleti temsil ettikleri için; yanlış uygulamalarından dolayı; vatandaş mağdur olacaktır. Yahut, vatandaş ile; gereksiz yere gerginlik yaşadığı için; o memurun şahsında; vatandaş Devlete kızgın olacaktır, küskün olacaktır.
Başka bir açıdan; Bir insan düşünün ki; mesai saatleri içerisinde sürekli mesaisini aksatmaktadır. Veya o saatler içerisinde; kendisine verilen görevi aksatmaktadır. Kendi yetkisini; eş ve dost yararına kullanmaktadır. Kendisine emanet edilen, Devlet mallarını, sırlarını, keyfi uygulamalarla şahsı için; çevresi için, hiç de hakkı olmadığı halde kullanmaktadır. Aynı şey, yetki kullanma açısından da ortaya çıkmaktadır. Emanet edilen; Mal veya emvantere zarar vermektedir. Böyle bir memur veya çalışan düşünebilir misiniz Öyle bir çalışan, çalıştığı müesseseye fayda yerine zarar verir. Onun şahsında; mensubu olduğu kuruluşun adı yıpranır. Ayrıca emanet edilen mallar, eğer Devlet malı ise; kul hakkı, ihlaline de; girer. Böyle elemanların çalıştığı kurumlar zarar eder. O elemanlara sahip çıkan idareciler; Millet nezdinde yıpranır. O nedenle tüm elemanlar görev ve yetkilerini çok iyi bilmek, onları belirleyen sınırları aşmadan hizmet etmeye, devam etmek zorundadır. Bazen aldıkları yanlış kararlar ile; Devlete daha büyük zararlar verebilirler.
Bir öğretmen; kendisine emanet edilen öğrencileri en iyi şekilde yetiştirmek mecburiyetindedir. Bir şoför kendisine emanet edilen arabanın nasıl ve ne şekilde kullanılacağını bilmeli, gereksiz yakıt tüketiminden, şahsi işlerine kullanmaktan çekinmelidir. Bir doktor kendisine emanet edilen insanlara, en iyi şekilde hizmet etmelidir. Bir yargı mensubu, verdiği kararlar ile; her zaman Devletin yararını düşünmek, durumundadır. Kaosa sebep olacak kararlardan uzak durması gerekir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Öz olan insanların görev ve sorumluluk alanlarını iyi tespit ederek; insanlara, hizmet etmeleridir. Milyonlarca liranın boş yere harcandığı, Devlet yöneticileri tarafından açıklanmaktadır. Bu nedenle tasarruf genelgeleri hemen, hemen her dönemde yayınlanmaktadır. Burada asıl olan; insanın kendi vicdani sorumluluğunu bilmesidir. Hangi sınırları aşamayacağını, adı kadar ezberlemelidir. Önce, insanlık açısından, sorumlu olduğunu bilmelidir. İnancı açısından; yaptıklarını sorgulamalıdır. Sorulacak şeylerin; hesabını vermeye hazır olmalıdır. Yöneticilere düşen; onları sık, sık denetleyerek, hata yapmalarını engellemeleridir. Bunu da zaman, zaman ansızın denetleyerek; yapılan işlerin ehline verilmesini sağlayarak, verimlilik durumlarını inceleyerek, sürekli gözetim altında tutması gerekir.
Devlet mekanizmasında; gözlemlediğim kadarı ile; eksik ve yetersiz olan önemli unsur; denetim sisteminin yeteri kadar, çalışmadığıdır. Denetim elemanları yetersiz, gibi gözükmektedir. Yahut, denetim elemanlarına verilen yetki, yasal destek, az gibi gözükmektedir. Buna bir de; denetim elemanlarına verilen, ücret ve ödüllendirme kalemlerinin azlığını eklerseniz; neden yeteri kadar denetim yapılamadığının, cevabını bulmuş olursunuz. Sadece, maliye açısından bir örnek vereyim. Herhangi bir büyük şehirde; görev yapan, en büyük maliye yetkilisinin aldığı ücret; 5, 7 bin arası rakamlarla, telaffuz edilmektedir. Sorarım size; Milyarlarca dolarlık, şirketleri denetleyen bir insana, verilen bu ücret yeterli midir Ayrıca; başarılı denetimler yaparak; Devlete mali açıdan, katkı sağlayan; en alttakilerden, en yukarıdakine kadar olan; Devleti temsil eden, memurlara; verilen ücret ve ödül miktarı, ne kadar gerçekçidir Bu örnekten hareket ederek; Devletin, böyle en can alıcı noktalarında çalışan; tün memurlarına, sahip çıkmak adına; hem ücret politikasını, hem yetki ve sorumluluk politikasını gözden geçirmesi, gerekir. İşte, o zaman; Devlete yıllarca hizmet eden, bir memur; bir spor yetkilisinin aldığı, yüksek ücretlere; bakarak, üzülmez. Eğer hatalar devam ederse; Ücret dengesizliğinin, bu kadar anlamsız bir konumda olduğu, önemli yerlerdeki memur kadrosunu; koruyamadığınızı. göreceksiniz... Bu, bir gerçektir.
Ücret ve yetki açısından; memnun olan; bu anlayışla çalışan, bir personelin yapacağı işten verim alınabilir. Eğer, bu aksaklıklar devam ederse; ortaya şu manzara çıkacaktır. Denetim yeterli olmadığı için; Yanlış yapınca korunan, yanlışı saklanılan, kusurları görülmeyen elemanların, oluşturduğu bir kurum; önce kendine, sonra Devletine zarar verecektir. Bu sonuç kaçınılmaz olur. O nedenle herkes görev ve sorumluluklarını iyi bilmelidir. İhmal ve kusuru alışkanlık haline getirmemelidir. Bu anlamda; karar vericiler, yöneticiler; Memurların görev ve sorumluluk alanlarını, açık ve net şekilde belirtmelidir. Gerekli ve yeterli denetimi, yapmalıdırlar. Bu anlamda; yapılan yanlışlara, aşılan yetki sınırlarına; göz yummayan idareciler de rahat bir nefes alır ve insanlara hesap verme konusunda sıkıntı çekmezler... Unutmayalım; Hem yöneticiler, hem amir ve memurlar... Devlet bizim Devletimizdir. Ülke bizim Ülkemizdir, Başka bir Ülke yoktur. Buranın herhangi bir yerinde olan sıkıntı; hepimizi rahatsız, edecektir. Biz; tek vücut gibi olmalıyız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi