
Şadiye ÖZTÜRK
Millet kavramı ve aidiyet hissi
Kelime ve mefhum/kavram olarak 'millet' kelimesinin bin yılı aşkın bir geçmişi vardır. Bu samimi ve sıcak duyguları depreştiren kelime, dînî ve kültürel literatürümüzde çok önemli bir makama sahiptir ve bu yüzden tazeliğini ve güncelliğini sürekli korur.
Kur'an-ı Kerim'de, 'Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve tanışmanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık, şüphe yok ki Allah nezdinde en kıymetli olanınız, O'na isyandan en fazla sakınır olanınızdır; Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.' (Hucurat:48/13) buyurulmuştur ve 'millet' kelimesi 'toplumun dîni' (Yûsuf:12/37), 'ümmet' kelimesi ise 'bir peygambere, bir dîne,…. mensup insan topluluğu, gruplar' manasında kullanılmıştır.
Kur'an-ı Kerim'e göre insanlar bir kökten (topraktan), sonra bir baba-anadan (Adem ile Havva'dan) yaratılmışlardır. Aynı kökten gelmelerine rağmen yeryüzüne dağılmışlar, dilleri ve renkleri farklı kılınmış, farklı kelimelerle ifade edilen gruplara, topluluklara ayrılmışlardır. Bu Allah'ın iradesi ile böyle olmuştur ve tabiîdir. Bu topluluklar, gruplar hangi kelimelerle ifade edilirlerse edilsinler, bunların fertleri hayat imtihanında Allah'ın emirlerini yerine getirme ve yasaklarından da kaçınmaları nispetinde değerlendirileceklerdir. Hiç kimseye mensubu olduğu 'ırkın', boyun, grubun, topluluğun hatırına imtiyaz tanınmayacaktır.
Birçok ayet ve hadîs bize, yardımlaşma, ilgilenme, dayanışma, koruma hususlarında aile, akraba, arkadaş, komşu gibi yakından uzağa doğru öncelikli mesuliyet ve görevler yüklemektedir tabiî olarak. İşte bu manada, aynı inanca, tarihe ve kültüre sahip insanların, buna uygun hayat tarzına sahip olmaları, bu doğrultuda kendilerini geliştirmeleri ve bunu örnek bir hayat tarzı mahiyetinde diğer insanların müşahedelerine açık etmeleri, bunu diğer insanların hak ve hürriyetlerini ihlal etmeyecek ve zarar vermeyecek şekilde yerine getirmeleri, bu şekilde bir araya gelerek bir grup, cemiyet, topluluk, kavim, millet olmaları hem sosyal ve hem de insanî bir ihtiyaçtır.
Bu ve bu şekilde bir aidiyet duygusuyla bir arada yaşayan insanların, aynı inanca sahip olmayanların kendilerine psikolojik veya sıcak savaş açmaları halinde; üzerinde yaşadıkları mülkü (vatanı), mukaddesatı, hürriyetlerini, namuslarını ve canlarını; ırk, mezhep, soy, boy gibi mülahazalara hiç yer vermeden; birlik ve beraberlik içerisinde müdafaa etmeleri veya misliyle karşılık vermeleri de dinen caizdir ve yasak değildir. Fakat ırk, mezhep, soy, boy gibi farklılıkları; zenginlik, güç, kudret ve çeşitlilik olarak değil; birer kibir, ötekileştirme ve tefrika vesilesi olarak görmek, addetmek, yaymak ve kullanmak veya böyle düşünenlere karşı mücadele etmemek, onlara destek vermek cahilliktir, milletin gücünü ve kudretini zayıflatır, hainleri de sevindirir. Bakınız merhum Mehmet Akif ne diyor:
Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize
Fikr-i kavmiyyeti şeytan mı sokan zihninize
Birbirinden müteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyyetin altında tutan İslam´ı,
Temelinden yıkacak zelzele kavmiyyetir:
Bunu bir lahza unutmak ebedî haybettir.
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez...
Son siyasetse bu, hiç böyle siyaset yürümez.
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
Siz bu da´vada iken yoksa, iyazen-billah,
Ecnebîler olacak sahibi mülkün nagah.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
(ve son dörtlükte:)
Arabın Türke, Lazın Çerkese, yahut Kürde
Acemin Çinliye rüchanı mı (üstünlüğü mü) varmış Nerede
Müslümanlıkta anasır mı (parçalanmak mı) olurmuş Ne gezer
Fikr-i kavmiyeti tel'in ediyor (lanetliyor) Peygamber.
'Mehmet Akif'
Allah, Devletimize ve Milletimize zeval vermesin; birliğimiz ve huzurumuz daim olsun; hainleri sevindirecek tutum, davranış ve konuşmalardan bizi uzak eylesin; vatanımız ve hazinemiz bereketli olsun İnşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.