Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

GÖRSEL MEDYANIN SORUMLULUĞU

Halkımızın büyük çoğunluğu Televizyon seyreder oldu. Bundan kaçış yoktur. Bunu iyi bilen ve Televizyonu her alanda yanlış ve kasıtlı olarak kötülüğe malzeme olarak kullanmak isteyenler; bu durumdan en güzel şekilde istifade etmektedirler. Yapmış oldukları yayınlarda içkinin, her türlü bağımlılık maddesinin ve ahlaksızlığın alabildiğine reklamı yapılmaktadır. Belki bu yazımı okuyan kimi insanlar bu konunun üzerinde başkalarının da durduğundan bahsedebilirler. Yahut bizim de zaman, zaman bu köşede bu konuyu ısrarla işlediğimizden yakınabilirler. İnanın dostlar o kadar önemli bir konu ki; bir değil, beş değil yüzlerce, binlerce defa anlatmak lazım. İşin acı tarafı bu tür yayınları yapan kimi kuruluşlar yapmış olduğu bazı söyleşilerde, bu tür yayınların insanlara verdiği zarardan bahseden uzmanları çıkararak; bir de konuşturuyorlar. Bu alanda söz sahibi olan, tüm insanlar bir tecavüz sahnesinin aile ortamında seyredilmesinin sakıncalarından, ısrarla bunlardan vazgeçilmesinden yanalar. Aile içi sapık ilişkileri gösteren, yayınlayan hatta bu yayınlarla dolayısı ile; reklamını yapan bu tür yayınların kaldırılmasını istemektedirler.
Sigaraya getirilen yasağa rağmen, içki satışının zirve yapması manidardır. Bağımlılığın, farkında olmadan reklamı yapılmaktadır. Kumar alışkanlığı, internet destekli olarak yaygınlaşmaktadır. Basına yansıyan haberlere göre; profesyonel kumar oynatan yerler, çeşitli isimler altında bu tür faaliyetlere devam etmektedirler. Hatta, siyasi parti temsilciliği konumundaki yer bile, kullanılmaktadır. Bütün bunlara karşılık, cezalar caydırıcı olmaktan uzaktır. O nedenle; çeşitli şekillerde isim ve mekan değiştiren, bu tür oyunları oynatan yerler işlevlerini sürdürmektedirler. Sonuç ortadadır. Her gün, haber kuruluşlarına düşen son nokta haberlerde; genç neslimiz, bağımlılığın, uyuşturucunun esiri olarak can vermektedir. Gencecik, fidanlar; kimilerinin avantadan para kazanmak hırsının bedeli olarak; canlarını vermektedirler.
Bu toplumu bu tür zararlı yayınlardan korumak birilerinin görevi olsa gerektir. Yayın akışını kontrol etmekle görevli olan kurum gerekli özeni göstermek zorundadır. Tüm görsel medya sorumluları da; yayın akışı içerisinde bu iç denetimi yapmak mecburiyetindeler. Farkında olmadan zarar vermeye çalıştığınız genç nesil; unuttu iseniz, hatırlatalım; bizim neslimizdir, bizim geleceğimizdir. Yarın yetişen bu yanlış neslin kendilerine zarar vermeyeceğine dair ellerinde belge mi var Bu zarar geneldir. Bir gün herkesin kapısını çalabilir. Eğer, bunları yayınlamakta bir zarar yoktur, diyorsanız; Devletin bu alandaki denetim mekanizmaları çıksın ve o zaman bunların zararlı olmadığını söylesin. Yeşil Ay gibi kuruluşlar gereksizdir, desin. Bu şiddet, bu ahlaksızlık, bu bağımlılık yapan maddelerin reklamı, aile içi ters ilişkiler, cinayet v.s. nereye kadar… Devletin mekanizmalarının denetleyemediği bu durumlar karşısında; bir de ailenin duyarsızlığı eklenince alın size onlarca olumsuz haber… Zaten toplumun bir kesimi; Dini Kültür yapısı olmayan, zayıf olan bir durumda olunca bu tür tehlikeler her an kapınızı çalabilir. Güçlü aile yapısı imajı da zedelenmektedir. Eğer, Aile yapımız yeteri kadar güçlü olsa idi; çevre faktörümüz, değer yargılarımızı anlamış, özümsemiş bir durumda olsaydı; bu tür olumsuz haberler daha da azalırdı. Bir çok kesim el birliği yaparak, bazı şeyleri kabul ettirme adına; hem Aile yapımızı, hem tüm değer yargılarımızı alt, üst ettiler. Toplumda, genel geçer bir kuralsızlık, ortamı oluşturdular, sonuç ortadadır. Ne büyük kaldı, ne küçük.., ne utanma kaldı, ne sakınma.., ne edep kaldı.., ne sınır.., ne sevgi kaldı, ne saygı.., ne denetleyen aile kaldı.., ne çevre... işte eseriniz övünebilirsiniz... Uzaklardan bir protesto sesi duydum: İmam Hatipleri istemiyoruz... anlaşıldı neyi istediğiniz...
Atalarımızın günlük hayatında sıradan olan şeyler bizim için çok ender görünen olaylar oldu. Bir sporcu rakibinin haksız olarak kart görmesine karşı çıktı, diye neredeyse kral seçeceğiz. Sakın sporcunun yaptığı hareketi küçümsediğimi zannetmeyin. İşte nasıl bir hale geldik ki, bu tür olayı yapan arkadaşa binlerce teşekkür gidiyor, yahut gol olan bir pozisyonda topu elle aldım diyerek golü iptal ettiren arkadaş kahraman ilan ediliyor. Bunlar insan hayatında sıradan işlerdir. Bu örnekler topluma mal edildiği için; bunları verdim. Yoksa çevremizdeki hangi olumsuz olaya karşı duyarlıyız ki... Medeniyetimizin ana damarları olan; yardımlaşma, paylaşma, herkesi kendi gibi görme, tabiri caizse, karıncayı ezmeme, mazlumu koruma, zalime karşı çıkma.., sayamadığımız binlerce güzel davranışları, arar olduk. Ne kadar kötü duruma düşmüşüz ki; doğru hareket yapan adam dikkatimizi çekiyor. Yalandan kendini atan, seyirciye oynayan, sahtekarlık yapan futbolcuyu asıl taraftarı protesto edip, hareketinin yanlışlığını belirttiği zaman bu ülkede yapılan işe sevinmeliyiz. Hırsızlık yapıp, arkadaşının emeğini çalan sporcuyu alkışlayarak bir yere varamayız. Sadece egomuzu tatmin etmiş oluruz. Sonuçta yapılan hırsızlıktır, aldatmadır, seyircileri ve hakemi kandırmadır. Bunların hepsi suçtur. Suçluya destek verilir mi Bu örnekten hareketle; hayatımızın tüm alanındaki, yanlış davranışlara en azından içimizden de olsa; karşı çıkmalıyız. Asıl erdemli ve onurlu olmak, o zaman olur. Hatta bu konuda yalnız kalsanız dahi, o tür davranışlara devam etmelisiniz.
İşte; geldiğimiz nokta. Bu tür yanlış yayınların önüne engel koyamaz duruma geldiğimiz zaman; hayatımızın her alanında olumsuzluklara hazır olalım. Topluma kimleri nasıl, hangi hareketleri ile örnek göstereceğimizi iyi seçmeliyiz. Unutmayalım en güzel öğrenme metodu örnek alarak öğrenmedir. O nedenle görsel medya, bu konuda önemli bir görev üslenmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi