
Sevtap Haspolat
VARLIĞIMIZ KİME BAĞLI
Yaşayan her canlının bir kütlesel ağırlığı vardır. Herkes kendi kütlesine göre yer kaplar bu evrende. Kütlesine göre yer, içer ve gezer. Diğer canlılarla olan iletişiminde de bu kütlesel ağrılıktan faydalanır. Yeri gelince kendi kütlesine de güveniyorsa, diklenir ve kafa tutar. Kimi zaman da kamufle olur. Kütlesi kamufle olmak için müsait olduğunda ise kimseye fark edilmeden adeta yok olur. Bu ifadeleri okurken doğal olarak hayvanlar alemi ile ilgili belgesellere aklınız gitmiş olabilir. Bir çoğumuz televizyonlarda veya da sosyal medyada izlediği belgesel kanallarında buna benzer çok sayıda görüntülere şahit olmuşsunuzdur.
Hayvanlar alemi gerçekten de çok ilginç yaşamlarla doludur. Her bir hayvan familyasından ibret alınacak hikayeleri görmek mümkündür. Birlikte yaşama, merhamet etme, ayakta kalma, paylaşma, mücadele etme, uyum sağlama adına ortak yönlerimiz çok fazladır. Durum böyle olunca insanların davranışları ile hayvanlar alemini zaman zaman değerlendiriyorum. Bu değerlendirme bana yaşamı anlamlandırma noktasında farklı perspektifler sunuyor.
Hayvanların ve bitkilerin varlığı ve ağırlığı nihayetinde bir alan kaplıyor ve varlıkları kendi oluşturdukları habitata bağlı kalıyorsa, insanında kendi varlığı, oluşturduğu kütleye göre şekil olarak toplumsal bir karşılık meydana getiriyor. Bundan yola çıkarak, insan hayatında da her bir bireyin kendi çapında bir kütlesel ağırlığından bahsetmemiz sanırım yanlış olmaz. Burada önemli olan oluşturduğumuz kütlenin içeriği ve niteliğinin sosyal hayata nasıl yansıdığıdır. Kendi çapımızda oluşturduğumuz bu ağırlığın yani kendi varlığımızın kime bağlı olduğudur.
Sosyolojik olarak bir değerlendirme yaptığımızda, sosyal hayatta ön plana çıkan bireylerin kendilerini görünür kılmak için bir ikilem üzerinden hareket ederek bir malzeme oluşturduklarını söyleyebiliriz. Yani kendi varlıklarını ortaya koymadan önce, bir karşı karakter, bir karşı cephe, yani bir düşman oluşturma işlemini kurguladıklarını görüyoruz. Bir düşman olmadan, bir varlık ve duruş ortaya koymak çokta beğeni ve alkış toplamayacağı düşünüldüğü için, ilk hamle de karşılıklı bir hareketle meseleye giriş yapılır. Sonuçta varlığımıza, karşı mukavemet gösterildiğinde daha çekici ve ses getirici olur. Ağırlığımız, attığımız adımlarla birlikte karşı hamleyi her iki taraf içinde daha güçlü yansıtır.
Oysa bir düşman olmadan da varlığımız olmalı ve varlığımız düşmana değil kendi varlığımıza bağlı kalmalıdır. Yani kendi becerimize, zenginliğimize, ilişkilerimize, yeteneklerimize, başarımıza ve kişiliğimize göre varlığımız değer görmeli ve bulmalıdır. Gelişimimiz başkalarının zenginliğine, hukukuna ve teknolojine göre olmamalıdır. Gücümüz başkalarının kütlesel ağırlığına değil kendimizin doğal ağırlığına göre ses getirmelidir. Bir savunma refleksi ile kararlar alınmamalı, düşünülmeden, planlar yapılmadan eylemler yapılmamalıdır. Ne yapılacaksa gerçekten yapmamız gerektiği için yapılmalıdır. Olmamız gereken yerde olmamız için harekete geçilmelidir.
Yazımın başlığını “varlığımız kime bağlı” diye yazdım. Kendi ayakları üzerinde durmak için yıllarca emek veren bir kadın, bir eş ve bir anne olarak varlığımın kime bağlı olduğu üzerinde çok düşündüm. Yılların birikimi ve yaşanmışlıkları çerçevesince ifade edecek olursam, varlığımı önce kendime olan saygı ve fedakarlığa bağladım. Aile bireylerim arasında kurduğum iletişimle varlığımı merhamet ve şefkate bağladım. Sosyal hayatımda ise varlığımı samimi ve içten paylaşmaya bağladım. Sivil toplum ve siyasi çalışmalarımda ise vefa duygusu ile varlığımı ayakta tutmaya çalıştım.
Sonuçta hepimiz, tanımlanmış ve sınırları çizilmiş bir hayatı yaşamak mecburiyetindeyiz. Bu hayatı kısaltmak veya uzatmak elimizde değil. Bize düşen ise bir armağan olarak sunulan bu yaşamı iyi değerlendirmek, kütlesel ağırlığımızı niteliksel bir donanımla güçlendirmektir. Varlığımız başkalarının varlığına bağlı kaldığı sürece, varlık nedenimiz ortadan kalktığında ne kadar çok yaşamış olursak olalım bizde bir anda ortadan kaybolacağımızı bilmeliyiz.
Oysa varlığımızı ve gücümüzü bilgiden, bilimden, kültürden, sanattan ve nezaketten alırsak hiçbir güç bizi yok edemeyecektir.
Selam ve saygılarımla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.