Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Kendimizi tanıtmadan ve anlatmadan, onları eğitebilir miyiz

Kıymetli Öğretmenlerimiz, Hocalarımız;
Yeni eğitim öğretim yılınızı kutlar, saadet, esenlik ve başarılar dilerim.
Bir önceki yazımda, 'Okullar açıldı, açılıyor. Unutmayalım ki insan psikolojisinde ilk'ler çok önemlidir. İlk tanışma, ilk intiba, ilk mekan, ilk görünüş, ilk davranış, ilk konuşma, ilk duruş ve davranış gibi ilkler, algıların şekillenmesinde çok büyük ve etkili bir yer kaplar.
İşimizin, onların eğitimiyle ilgili olan kısmına, onları tanımakla başlanmalıdır. Çünkü, kişiliğini tanımadığınız; babası annesi sağ mı, ölü mü, birlikte mi, boşanmış mı, müzmin hastalığı, işitme görme problemi var mı gibi özel ve ailesi hakkında hiç bilginiz olmayan çocukları veya insanları eğitmeniz, bir şeyler öğretmeniz oldukça zordur.'demiştim.
Öğreticinin, muhatabı olduğu öğrenicileri tanıması, eğitim öğretim çalışmalarına yön verici, ışık tutucu, etkililiğini, verimliliğini artırıcı bir rolü olması açısından çok mühimdir.
Aynı şekilde öğreticinin, öğrenici tarafından tanınması da, bu faaliyetin tesirini ve faydasını daha da artırır.
Değerli meslektaşlarım; kendinizi öğrencilerinize tanıtmayı ihmal etmeyiniz. Adınızı soyadınızı, yaşınızı, evli veya bekar olduğunuzu, varsa kaç çocuğunuz olduğunu, isimlerini ve kaçar yaşında olduklarını, yeri geldikçe çocuklarınızla ilgili hatıralarınızı, kendi baba ve anne isimlerinizi, hangi okullarda okuduğunuzu, hangi mahallede, caddede oturduğunuzu ve uygun olan diğerlerini anlatınız çocuklarımıza, gençlerimize. Onlarla ilgili nihai hedeflerinizi, genel amaçlarınızı ve bunları nasıl gerçekleştirmek istediğinizi paylaşınız onlarla.
Sadece fizikî varlığınızı değil, onlara karşı hissettiğiniz sevgi, merhamet, samimiyet, hoşgörü ve muhabbet gibi duygularınızı, onlara değer verdiğinizi belli ediniz. Yüreğinizi, zekanızı, hafızanızı, becerilerinizi, tecrübe ve bilgi birikiminizi, yani ruhunuzu/psikolojinizi tanısınlar çocuklarımız.
Bütün bunlarla ilgili soru işaretlerinden arınsınlar ki, derse ve hedeflerine tam olarak kilitlenebilsinler. Kendinizi tanıtınız ki, aradaki uçurumları, mesafeleri yok edebilesiniz ve yaklaşasınız; aksi takdirde, aynı dört duvarın içinde hemen hemen her gün birlikte olduğunuz halde sizi duyamazlar, dinleyemezler, anlayamazlar, onlara uzak kalırsınız. Hiç gecikmeden kendinizi tanıtınız ki, sayıları az da olsa onların bazı ebeveyn, akraba veya yakın büyüklerinin, kendi çocukluklarındaki, parmak uçlarına cetvelle vuran, suratına şamar attığı çocuğun gözünde şimşekler çaktıran, eli değneksiz gezmeyen, 'sıra dayağı' atan, 'aptal', 'salak', 'geri zekalı' gibi çirkin ve aşağılayıcı söz ve benzeri davranışlarla, körpe dimağların özgüvenlerini yok edip, adeta geleceğini karartan öğretmen hatıralarının meydana getirdiği öğretmen algısını bir an evvel yok edebilesiniz.
Böylece sevgi, güven, merhamet, çalışma, başarma azmi ile tesis ettiğiniz başlangıç iklimi, 'çocuğun' kimyasına uygun hale gelsin ve öyle devam etsin.
Sizi model alacaklarını, size hevesleneceklerini unutmayınız ve her zaman olduğu gibi lütfen derse hazırlıklı giriniz. Bir dönem olduğu gibi, 'kitaplarınızı çıkarın, açın filan sayfayı sessizce okuyun', 'tamam yeter, kim anlatacak' deyip, ilk parmak kaldıranlardan birine okuduğunu anlattıran, diğerlerine düşünme hakkı bile tanımayan ve diğerlerine 'arkadaşınızı sessizce dinleyin' diyen, sonra da 'hadi şimdi de sessizce konunun özetini yazın, ses istemiyorum' veya 'sessizce konunun sorularını cevaplayın'; tarzında ders işleyerek, çocuklara sessiz olma, konuşmama, düşünmeye/tefekküre zaman ayırmama, seçkinleri dinleme ve rıza gösterme, gibi bozuk davranış alışkanlıkları kazandırmayınız.
Derse başlarken, konu ve amaçtan haberdar etmeden, bir sohbet havasında, konu ile ilgili onların dağarcığında var olanları açığa çıkarmaları için veya var olanlar ve o anda öğrenilenlerin de katkısıyla yeni bilgiler üretmeleri için sorular sorunuz. Düşünüp üretmelerine zaman tanıyınız. Mümkün olduğu kadar değişik ve daha fazla öğrenciye söz hakkı veriniz. Yeterince soru sorup, bu sorularla ilgili cevapların, yani onların düşünce ürünlerinin ve konuşulanların temel teşkil edebilecek olgunluğa eriştiğine kanaat getirdiğinizde ise; kitap veya kaynaktaki orijinal bilgilerin öğrenilmesine, konu ile ilgili oyun, dramatizasyon, deney, gözlem, görüntülü araçların ve benzeri kaynakların kullanılmasına geçiniz. Böylece, bu şekilde öğrenilen bilgilerin, öğreniciler tarafından oluşturulan temelin üzerine kolayca bina edilebilmesini sağlamış olursunuz. Amaç ve konu, bu merhalelerden sonra açıklanmalı ki, ilgi ve öğrenmenin lokomotifi olan 'merak', öğrenme süreci boyunca yok edilmiş olmasın, motivasyon bozulmasın.
Öğrenici kendi düşünce ürünleriyle, kendisinin kullandığı araç ve malzemelerle elde ettiği bilgilerle kurduğu temele, orijinal bilgiyi adapte ederek inşa eder ve yapılandırırsa; öğrenilen bilgilerin hatırlanması kolaylaşır. Çünkü bu öğrenme sisteminde bilgiler, öğrenicinin kendisinin kurduğu temel ile, bu temeli kurarken kullandığı araç, malzeme ve kaynaklarla uzun süreli hafızaya kodlanmıştır ve bu nedenle kişinin kendisi için anlamlıdır.
Unutmayalım ki kolayca hatırlanamayan bilgiler, hemen hemen hiç işe yaramazlar.
• Bazen bir oyun, henüz yaşanmış sıcak bir olay, tarihî bir hikaye, bir dramatizasayon,
• Bir kağıt parçası, belki komik bir şapka, küçük bir çakıl taşı, bir oyuncak araba,
• Başka bir zaman çıra, kibrit, pancar kökü, belki panoya asılmış bir resim, slaytlar,
• Ya da değişik bir mimik, tiz bir ses ya da kırılan bir eşya, hatalar, kazalar;
Buna benzer binlercesi… 35-40 veya daha fazla yıl sonra bile, bilgiyi kolayca hatırlamayı sağlayan kodlama araçları olarak kullanılabilirler. Yeter ki bunları yerli yerinde, akla mantığa uygun şekilde, eğitim öğretim amacımız ve konumuzla bütünleştirebilelim.
Her zaman olduğu gibi; ölçme ve değerlendirmelerinizi titizlikle yapınız, tarafsız ve adil olma konusunda hata yapmamaya, ödül ve pekiştireçlere yer vermeye özen gösteriniz.
Kıymetli hocalarımız, öğretmenlerimiz; bütün eğitim öğretim faaliyetlerinizde mümkün olduğu kadar çocuklarımız/gençlerimiz yazsın, yapsın, çizsinler; onlar konuşsun anlatsın, onlar denesin, gözlemlesin, dramatize etsinler; onlar planlasın sunsunlar, onlar kullansın, onlar üretsin, onların projesi olsun. Siz öğreticiler olarak onlara rehberlik edin, yardımcı ve destek olun; sadece önek ve model olacak kadarını siz gerçekleştirin, fazlasını değil. 'Duyarsam unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam öğrenirim.' ilkesini hiç unutmayalım.
Sizi ve mesleki tarzınızı böyle bilsinler, tanısınlar, anlasınlar, alışsınlar. Böylece nerde, ne zaman, nasıl davranacaklarını bilsinler. Hem sizin, hem de çocuklarımızın işi kolaylaşsın.
İnsanlara hizmet duygusuyla çalışan insanlar, bir şeyler üretirler; üreten insanların kendilerine güven duyguları gelişir; kendine güven duygusu olan insanların, kendilerine saygısı vardır; kendine saygısı olan insanların başkalarına da saygısı vardır. Bu zincirleme çalışma şuuru bütün çocuklarımıza, gençlerimize, severek ve sevdirerek verilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi