USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kulluk Yolculuğumuzun Son Durağı: Ahiret

06-06-2020

Merhaba sevgili okurlarım. Bugünkü yazımda Cuma hutbesinde de dikkat çekilen ve kulluk yolculuğumuzun sonsuzluk durağı olan ahiret inancına vurgu yapmaya çalışacağım.

Ahiret, evvelin mukabili ve ?son? manasındaki âhirin müennesi olup Kur´an´da 110 yerde geçer. Bunun 26´sında müzekker ve el-yevm kelimesine sıfat şeklinde el-yevmü´l-âhir (son gün), 9´unda dâr ile sıfat veya isim tamlaması halinde ed-dârü´l-âhire, dârü´l-âhire (son ikamet mahalli), birinde en-neş´etü´l-âhire (ikinci yaratılış, son hilkat) tarzında, elli yerde de dünya ile (ikisinde dünya manasındaki ûlâ ile) mukabele edilmiş olarak zikredilir.

Dünyanın fânî, ahiretin ise ebedî olduğu şuuruyla yaşayan bir mü´min; dünyaya gönlünü kaptırmaz, fânî nîmetlerin ilâhî bir imtihan vesîlesi olduğunu düşünür ve bütün nîmetleri Allâh´ın rızâsı istikâmetinde kullanır. Yani âhiret endişesi ve ölüme hazırlık gayreti, kulun istikâmetini düzeltici bir tesir icrâ eder. Nitekim; ?Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimiz´den (O´nun azâbına uğ-ramaktan) korkarız.? (el-İnsân, 10) diyen bir mü´minin günahlardan uzaklaşacağı ve sâlih amellere daha çok rağbet edeceği âşikârdır.

Gâfil bir insan ise âhiret endişesinden uzak, keyfince bir hayat ya-şar. Nefsinin hevâsına mağlûptur da farkında bile değildir. Sefâletini saâdet zanneder. Kabirde ve âhirette kendisini bekleyen nice korkunç saf-ha hiç yokmuşçasına, dehşetli bir rehâvet içinde ömür tüketir.

Hâlbuki hiçbir vâkıa, onu yok saymakla yok olmaz. Nitekim, ölümden, âhiretten ve Allah´tan kaçanların kurtulduğuna dâir bir haber aslâ duyulmamıştır. Ölümden kuru kuruya korkmanın da ecele bir faydası olduğunu gören olmamıştır.

Ölüm ve âhiret gerçeği, kendisini inkâr edenlerin de bir gün muhakkak karşısına çıkıverir. Gaflet ehlinin bugünkü yalancı saâdetleri ve sahte kahkahaları, o gün ağır bir hüsran ve can yakıcı bir pişmanlığa dönüşür.

Âhirete îman, akl-ı selîm sahibi her insana, bir gün dünya ile alâkasının kesileceğini, hayır veya şer nâmına ne yapmışsa onlarla baş başa kalacağını, müsbet-menfî bütün amellerinin karşılığını eksiksiz göreceğini düşündürür. Yani ölümü ve âhireti tefekkür etmek; şuurlanmaya, dünyaya gönül kaptırmamaya, hâl ve tavırlara çekidüzen vermeye, günahlardan daha çok el çekmeye vesîle olur.

Varlık ve bolluk içindeyken ölümü düşünmek, kulu zenginliğin âfetlerinden korur. Fakr u zarûret içindeyken ölümü tefekkür etmek; kanaat, rızâ, hamd ve şükür ile gönül huzuruna kavuşmaya vesîle olur.

İnsan için en büyük imtihan ve en dehşetli musîbet, ölümdür. Ama ondan daha kötü olanı, ölüm ve sonrasından habersiz yaşamak, bunu hatırından uzak tutmak ve Hakk´a lâyık ameller işleyemeden ömür sermayesini tüketmektir. Aklı başında bir insana yakışan; ölüm gelmeden evvel ona hazırlanmak, bunun için de evvelâ nefsini kötü huylardan arındırmaktır.

Zira ilâhî ölçülerle terbiye edilmemiş ham bir nefis, fânîliği ve ölümü hiçbir zaman kabul etmek istemez. Nitekim İsmail Hakkı Bursevî g nefis hakkında şöyle buyurur:

?Nefis nasıl Müslüman olur ki?! O küfrün anasıdır. Şeytan bile nefis yüzünden kâfir olmuştur.?

Yani bir kimsede nefis dizginlenip arzu ve ihtirasları asgarîye indirilmediği takdirde, kişinin ölüm ve sonrasını tefekkür etmesine fırsat vermez ve son nefeste nefsâniyet rûhâniyete gâlip gelerek -Allah korusun- kişinin îmansız gitmesine sebep olabilir.

Bu büyük tehlikeden kurtulabilmek için nefsin muhakkak tezkiye ve terbiye edilmesi, rûhun da ibadetler ve Allâh´ın zikri ile kuvvetlendi-rilmesi şarttır.

Şeyh Sâdî g ölmeden evvel nefsi terbiye etmenin lüzûmuna şöyle işaret eder:

?Ey kardeş, sonunda toprak olacaksın! Toprak olmadan önce toprak gibi mütevâzı olmaya bak!?

Haftaya görüşmek ümidiyle Yaradan´a emanet olun?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?